Benden geçti artık!
Kulluk, kesintisiz ve kesin bir yükümlülüktür… İlahi bir sözleşme, Rabbani bir mutabakattır…
Kulluk ahdi sezonluk bir macera, dönemsel bir hobi, mevsimlik bir heves değildir…
İslami mücadelede gençlik yıllarının duygusal bir tatmini değildir…
Kullukta keyfilik olmaz… Keyfe mayeşa bir yaşamla meşruiyetimizi sürdüremeyiz…
Kifayetsiz ve keyfiyetsiz kullar, sürekli kulvar değiştirirler, nihayetinde ‘’bizden buraya kadar’’ deyiverirler… Son yıllarda daha sık duymaya alıştığımız ‘’benden geçti artık’’ deyimi acı bir gerçeği içeriyor…
‘’Benden geçti artık’’ tanımının arkasına saklanan nice Müslüman tanınmaz hale geldiler…
Kuşkusuz her yaşın yapılması gerekenleri ve yapılmaması gerekenleri vardır… Yaşam sınavının zorlukları sebebiyle genç ruhlarını erken yaşlandıran nice insanımız var…
‘’Ununu elemiş eleğini asmış’’ların sayısı hızla artıyor…
Nasıl bir ruh hali, izahı da zor?
Tükenmişlik sendromu mu? Öğretilmiş çaresizlik mi? Metal yorgunluk mu? Kronik tembellik mi?
Hayır tembellikten öte sanki bir tükenme ve yok oluş vakası ile yüz yüzeyiz…
Bezmişlik, bıkkınlık, bitkinlik bir sonraki aşaması bunalım ve buhran…
‘’Benden bir şey çıkmaz’’ ruh hali en büyük bela…
‘’Benden geçti’’ demekle yaşanabilecek tüm güzellikleri ve iyilikleri tükettiğimizin farkında mıyız?
Evet kendini iptal etmek, kişinin kendine yapabileceği en büyük kötülüktür…
Olabilecekleri biz engelliyoruz ya da kendimizi sürekli erteliyoruz…
Aslında kendimizle kavgalı olduğumuzun farkında değiliz, bir türlü kendimizle barışık olamıyoruz…
Hayallerimizle oynuyoruz… Rüyalarımızı kâbusa dönüştürüyoruz... İdeallerimizden kopuyoruz… İddialarımızı iptal ediyoruz… İrademize set çekiyoruz…
Geçmişe dönük ‘’keşke’’lerle, geleceğe yönelik ‘’endişe’’lerle aslında bugünümüzü katlediyoruz…
Hâlâ yaşıyorken ‘’bizden geçti’’ğini düşünmenin ne kadar trajik olduğunun farkında olmuyoruz…
Kimsenin kendini ıskartaya çıkarma lüksü yok… Kullukta emeklilik yok emektarlık var…
Geçen, göçen, kaçan yok… Herkes kendi sınavını veriyor… Kendi menkıbesini yazıyor… Son nefes bitmeden bu sınav bitmez…
Eski heves, heyecan, hareket kalmamış olabilir ancak devam eden bir yaşam var ve kendimize yeni şanslar tanımak zorundayız…
Sanki ‘’teklif’’in kimden geldiğini unutur gibiyiz… Mükellefiyetimizin boyutlarından bihaber davranıyoruz…
Bilelim ki, bizi görevlendiren bizatihi Allah azze ve celledir… Yüce yaratıcı bu görevi sonlandırmadan ‘’benden geçti’’ demek kimin haddine!..
Kaldı ki biz şairin ifadesiyle ‘’koşu bittikten sonra koşan atlar’’ idik…
Ve de nebevi uyarı ile ‘’kıyametin kopmakta olduğunu görsek bile elimizdeki fidanı dikmek’’ zorundaydık…
‘’Bir işten boşalınca diğer bir işe koyulmak’’ akidemizin bize yüklediği bir görevdi…
Niçin bu hale geldik?
Sakın, ‘’bizden geçti artık’’ savının arkasında, mahkûmu olmaya başladığımız konformizm, kariyerizm, tatilizm, tembelizm, hedonizm bulunuyor olmasın…
Liberal, seküler limanlara dümen kırdığımız günden beridir ‘’bizden geçti’’ demeye başladık…
İnsanoğlunun yaşlandıkça daha çok yaşama ve daha çok kazanma hırsı ortada iken, biz kullukta heyecan ve hızımızı nasıl sürdürebileceğimizin derdinde olmalıyız…
Ulaşılabilir hedefler önümüze koymalıyız… Yenilenerek, yeniden ve yeni cümleler kurmalıyız…
Zerre-i miskal hayrında, şerrinde kayıt altına alındığı bir güne yürüyoruz…
Yeni başlangıçlar bizim için, bir başkasına ihale edemeyiz…
İmanımız, hem imkânımız hem de ilhamımızdır…