Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Nisan 2022

Bence Mukabele

Tıpkı insanın kendi zihinsel emeği olan ideolojileri bile hiçbir zaman

ideal manada yaşayamadığı gibi, Müslümanlar da Kitap’ta istenen insanı ve ona yaraşan yaşam biçiminiçok zaman gerçeğe, elle tutulur bir hayata dönüştürememişlerdir.

İnsanın bir teori, bir hayal değil gerçeğin ta kendisi olduğu, insanın insan değil beşerin ta kendisi olduğunun bir kez, bin kez daha anlaşılmasıydı bu…

Nitekim kitaplar yazmış bir insan da yazdıklarının bir yüksek hayal, bir umut, bir beklenti olduğunu idrak etmiş olmalıdır. Çoğu yazarın kitaplarında çizdiği çizginin pek altında kalması, uzaktan ve yakından başka türlü görülmesi bunun zorlanılmayan kanıtı olagelmiştir.

Kitap gibi insan sayısı ne de azdır. Kur’an gibi insan sayısının az olduğu gibi. O bir peygamberdi. Selam ve sevgilerimizle andığımız, Kitab’ın bize iletmesi için kendisine vahyedildiği, sadece anlam olarak değil açık bir yaşam olarak o anlamı bize ileten örnek insan! Bir Kitab’ın hayat olabileceğinin apaçık kanıtı! Mucizevi bir var oluş! Gösterme değil, anlatma da değil, edebiyat, retorik, felsefe değil, fakat hepsi birden, çaba, emek, çile ve hayat!

Böyle bir insan üst örneğinden bize aktarılan mukabele geleneği var. Gerçekleştirilmesi bakımından en ideal zaman da oruç ayı. Çünkü zaten bu tutulan oruçlar, bu bir adım geriye çekilen telaşlar hep o Kİtab’ın indirilişine karşı daha iyi şükür için. Bir Kitab’ın indirilişine teşekkür etmenin en anlamlı biçimi onu anlamak ve tabii ki yaşama dönüştürmek olmalıydı… Fakat hayatın sürgit telaşında okuma ve anlama işi sıkışıp kalıyor. Daha nitelikli okumalar için ideal bir zaman olarak yılda bir Ramazan ayı geliyor. O geldiğinde biraz daha yavaşlayan ve susan hayat insan için düşünülüp gönderilmiş bir Kitab’a yer açıyor.

Mukabele: tam da Kitap ile hayat arasında yeniden bir eşleştirme eylemi. Kitap açılır. Oradaki anlam ile kafamızda anladığımız aynı mıdır? Yoksa çok uzağa mı düşmüşüzdür. Yoksa bir anlam ayrılığı mı vardır?

Ve yine, yaşadığımız hayat ile Kitap’ta bize teklif edilen hayat aynı mıdır? Yoksa hiç birbirini tutmuyor mu? Yoksa Kitap’ta kasdedilen anlam ile bizim yaşamımızın hiç alakası kalmamış mıdır?

Hayatımızı Kitab’a yeniden yaklaştırabilir miyiz?

Çok mu uzağa gitmişiz, geriye, en ileriye dönebilir miyiz?

“Kuyruğunu ısıran o yılan”: zaman, ömür bir çember gibi huzura çevrilebilir mi yeniden?

Her gelenek bu kadar şimdi’yi ve geleceği içeremez. Fakat mukabele başka?

Mukabele;

Allah’ım tıpkı emrettiğin gibi anlamak için bir daha, bir daha okuyorum, bir daha bir daha anlamaya çalışıyorum. Umarım yaşamım teklif ettiğin ileri insani yaşama yaklaşır. Umarım istediğin kadar kendi kapasitemin en yüksek hizasına bir sıçrama yaparım, umudu ve çabasıdır.

Yılda bir anlam sağlaması…

Yılda bir yaşam sağlaması…

Çünkü bütün bir yılın yıkıldığı ve yeniden inşa edildiği o kadirli kıymetli gece, ömre bedel an yaklaşmaktadır.