Ben Ümitvarım
Toplumda karamsar ruh haline sahip olanların sayısı hiç azalmamıştır, her zaman ve zeminde bu tiplerden az da olsa bulunur. Onlar her zaman bedbin, her zaman karamsar, her zaman ümitsizdirler. Bu tiplerin ıslahı da mümkün değil üstelik, çünkü hiçbir zaman iyimser bir tarzda bakmayı denemezler de ondan. Diyelim ki, masada bardak vardır. Onlar mutlaka bardağın boş tarafını görürler, zinhar hiçbir zaman yarı dolu oluşunu fark etmek istemezler. Hatta bardağın çoğu dolu olsa bile bunu açıklamazlar.
Mesela, onlara göre hiçbir zaman ülkede doğru dürüst kitap okunmuyordur. Neredeyse herkes cahildir. Son okuma kampanyalarından, kitap fuarlarının artışından, okullardaki yazar öğrenci buluşmalarından bahsedersiniz. Bir kulaklarından girer, öbür kulaklarından çıkar. Bu gelişmeleri yok farz ederler. İstatistiklerden bahsedersiniz, "Artık dünyada kitap okuma konusunda en sonlardaki ülkeler arasında değiliz, derecemiz yükseldi." dersiniz, asla ve kat'a bu konuda tatmin olmazlar. Size şüpheyle, hatta kötü gözle bakarlar.
Edebiyatta hep geri kaldığımızı söylerler. Onlara göre edebiyat dünyasında kıymet-i harbiyemiz yoktur. Yetişen yeni hikayecilerden, şairlerden, romancılardan dem vurursunuz. Durumun o kadar da vahim olmadığını ifade edersiniz. Artık bir çok edebiyatçımızın eserlerinin dünya dillerine çevrildiğini hatırlatırsınız. Sizi dinler ama anlamazlar, sadece boş gözlerle size bakar dururlar. Kısacası onlara göre edebiyatta da yokuz, varlığımızdan söz edilemez.
Millu00ee sanatlarımıza sahip çıkılmadığını şikayet eder dururlar. Geçmiş yıllarda doğru. Ama ya şimdi? Onlara hat, ebru, minyatür, tezhip gibi millu00ee sanatlarımızda ciddi bir ilerleme olduğunu, hatta bu sanatların 'altın çağı'nı yaşadığını hatırlatırsınız. Şaşkınca size bakarlar, söylediklerinize inanmazlar. Onlara göre dün de bugün de revaçta olan boş resimler, mukallit ressamlardır. İstediğiniz kadar klasik sanatlarımıza dair, açılan atölyeleri hatırlatın, dünya çapında itibar gören meşhur hattatlarımızdan, ebrucularımızdan, minyatür sanatkarlarımızdan bahsedin, hiçbir zaman size inanmazlar. Çünkü onlara göre bu ülkede iyi bir gelişmenin, hoşluğun, güzelliğin olması mümkün değildir.
Söz sinemadan açılır. Malum şahıslara göre, bugüne kadar tek yerli ve millu00ee tek bir film bile çevrilememiştir, oyuncumuz da, senaristimiz de, yönetmenimiz de yoktur. Sinemada da yokuz. Anlatırsınız, ta 1964'lerden bu yana Türk sinemasının bazı filmleri yabancı ülkelerde ödüller almıştır. Artık dünya sinemasıyla bizim sinemamız neredeyse boy ölçüşüyor. Filmlerimiz ülkemizin dışında bir çok yerde aynı anda vizyona giriyor. Bazı filmlerin hasılatı gayet iyi, sinema salonları doluyor. Bütün bu sözlerinizi dinlerler ama inanmış göründüklerine bakmayın, vallahi inanmazlar. Çünkü onların kitabında inanmak, kabullenmek, doğrulamak ve olaylara iyimser bakmak yoktur. Her şey yanlış, her iş kabahat, herkes kötü ve haindir. Ülkeyi de, milleti de, devleti de sadece onlar severler. Başkası değil.
Oturup iki laf edersiniz. Yazarlardan, şairlerden bahsedersiniz. Belki 20-30 yıl öncesine kadar doğru kabul edilebilecek bir kanaate sahip olduklarını söylerler, vefasızlık vardır, herkes unutulmuştur. "Doğru dersiniz, belki 1980'li, 1990'lı yıllara kadar bu söylediğiniz doğruydu. Ama artık dört bir yanda anma toplantıları yapılıyor. Unutulmuş şair ve yazarlar hatırlanıyor, eserleri basılıyor. Edebiyat dergilerinde özel sayılar için emek veriliyor. Yayınevleri anma ve saygı kitapları hazırlayıp yayınlıyorlar. Bazı edebiyatçıların, yazarların, sanatçıların isimleri kültür merkezlerine, cadde ve sokaklara, okullara veriliyor. Bütün sözlerinize kulak kabartmış görünürler, sonra da "amau2026" deyip yeniden itiraz ederler.
Kısacası bu mahutlar, bu malumlar hiçbir zaman bu ülkede, Türkiye'de hayırlı, iyi, güzel, erdemli ve faziletli işler yapılacağına asla kanaat getirmezler. Karamsarlık çukuruna batmış, kötümserlik bataklığına saplanmışlardır. Marazu00ee bir ruh haline sahiptirler. Tutup çıkaramazsınız, ellerini size uzatmazlar, uzatsalar bile sizi çekip kendi dar dünyalarına almak isterler. Onlara söylemek gerekir ki, geçmişte bütün önderler ümit beslemişlerdir. Cümle peygamberler, evliyalar, tasavvuf büyükleri, devlet adamları, komutanlar, siyaset adamları, kanaat önderleri ümit saçmışlardır çevrelerine ve kendilerine inananlara. Ümitsiz anlarda bile bir kıvılcım ve ışık fark etmişlerdir.
Hele bugünlerde sizin de çevrenizde böyle tipler mutlaka vardır. Önce anlatmaya çalışın bence. Bir Müslüman'ın hiçbir zaman ümitsiz olamayacağını ifade edin, tebliğinizi yapın. Yok inat edip inanmazlarsa bence boşuna uğraşmayın, vaktinizi zayi etmeyin, çünkü onlarda tarif edilemeyecek bir hırs, anlaşılamayacak bir inat ve çok garip bir ruh hali vardır. Onların yanında olmak size bir kar getirmez, hatta size de o ümitsizlik hastalığını aşılayabilirler, bence onları bulundukları durumda bırakıp gidin.
u00c2bide şahsiyetler, inanç öncüleri, filozoflar, alimler, şairler, mütefekkirler sevenlerine ve bağlılarına hep aynı kutlu mesajı veriyorlar: "Ümitvar olunuz!.."