Ben Suriyeli Çocuk
Bana adımı sormayın. Artık ne anlamı var ki? Ali de olabilirim Ömer de. Hamza diye de çağırabilirsiniz Ammar da. Ayşe de diyebilirsiniz Fatma da, Zeynep de, Esma da. Bana sadece Suriyeli çocuk demeniz kafi. Yaşımı da sormayın sakın. 2 yaşımda da olabilirim, 5 yaşımda da. Hatta 13 yaşıma da basmış olabilirim. Ama öyle acılar gördüm ki, çocukken genç oldum, sonra olgunlaştım, ardından yaşlandım. Savaş ve barut kokuları arasında geçti bütün ömrüm. Misket niyetine gerçek kurşunlarla, mermilerle oyunlar kurduk arkadaşlarımla. Bazen bulduğumuz bombalar patladı aniden. Kırlarda dolaşırken mayınlara bastık farkına varmadan. Kimi arkadaşlarım öldü, kimi de sakat kaldı.
Ben Suriyeli çocuk. Daha dün İsrail'in bombaları yağıyordu üstümüze. Hayatımızdan hep endişeliydik. Sonra diğer acılar kavurdu bizi. Kendi insanlarımız hedef seçti bizi bu sefer. Kovulduk, vurulduk, öldük. Sürgüne uğradı akrabalarımızın çoğu. Irak tarafına geçtiler apar topar. Eşek üstünde birkaç kap kacak. Elde testi, seccade, kilim, biraz da yemek. Mısır'daki kardeşlerimize ağladık uzun süre. Onlar da bizim yaşadıklarımızı yaşadılar, kanlı gözyaşlarını içlerine akıttılar. Babam diyor ki: "Allah'ın izniyle kimse bize bir şey yapamaz. Osmanlı'nın çocukları yanımızda, Türkiye bizi destekliyor."
Gece yarısı Batı Guta'da, evimizdeyiz. Çevreye uğursuz bir hava hakim. Bir felaketin habercisiymişçesine tepelerden derin uğultular geliyor. Az sonra hareketlilik başlıyor. Roket seslerinden kulaklarımız sağır olacak sanki. Arkadaşlarımızla birbirimizi duyamıyoruz artık. Birbirimize sokulduk, birbirimizin ellerini tuttuk. O an bütün oyunlarımızı unuttuk, oyuncaklarımız da zaten bizi terk edip gitti. Biz küçükler, oturup büyükleri dinliyoruz. Kavgadan, savaştan, kıtlıktan, yokluktan, soğuktan bahsediyorlar. Yüzlerde hep aynı endişe: "Esed ne zaman vuracak?" Kim bu Esed? Bizim başımızdaki kişi mi? Bizi niçin vuruyor? Başımızda liderse bize niye düşman? Niçin düşmanlarını bırakıp biz evlatlarına saldırıyor? Duyuyorum, görüyorum, bazı İslam ülkeleri de gaddar Esed'i destekliyormuş. Ama niçin, bizi acımasızca katletsin diye mi? Nasıl olur da Müslümanlar zalime destek olurlar?
Halbuki daha düne kadar Suriye güzel bir ülkeydi. Şam da tarihu00ee bir şehir. Berrak bir havası, nefis suları vardı. Camileri ve türbelerini insanlar ne çok severdi. Irak'tan, Türkiye'den, Lübnan'dan gelenler önce tarihu00ee yerlerini gezerdi. Ben ise şekeri severdim en çok, aranan sorulan 'Şam'ın şekeri"ni. Ama artık şeker yemeyeli yıllar oldu. Savaş hayatımızı tamamen tatsızlaştırdı. Artık şekerin tadını da, şeklini de büsbütün unuttuk. Sahi şeker nasıl bir şeydi?
Gece hava karardığında gökyüzünde uçaklar geçti üstümüzden. Bombalar bıraktılar sonra. Rus yapımı Grad füzeler atıldı tepemize. Sonra geçip gittiler, sesleri kesildi semadan. Ama bıraktıkları bombalar az sonra korkunç bir şekilde infilak etti yerde. Bir toz bulutu kalktı her yandan. Yangınlar çıktı ardından, feryatlar yükseldi dört bir tarafa. Eskiden masmavi semayı ne çok severdim oysa. Uçurtmalar uçururduk şehrin kır bölgelerinde. Şimdi gökyüzüne bakmak bile istemiyor canım. O gökyüzünden bize zulüm akıyor çünkü, kurşun yağıyor, bomba yağıyor habire. Minnacıkken, gece damlarda yatarken yıldızlarla eş tutardım gelip geçen uçakları. Onlar da bir ışık kümesiydi gözümde yanıp sönen. Sonra soğudum hepsinden. Her geçişleri bize kan, acı, feryat figan, ölüm getirdi.
Üstümüze atılan bombalardan kurtulmak için sığınaklara kaçtık. Sığındığımız yer karanlık, dar ve havasız. Ama ölmekten iyi elbet. Gece boyu gözümüze uyku girmedi. Bütün komşularımızla birlikte neler olup bittiğini konuştuk saatlerce. Sarin gazı atabilirmiş düşman? Ama niçin, onlara ne yaptık biz? Düşmanlara bir kötülüğümüz dokunmadı ki. Geceyarısı bir gaz doldu sığınağımıza. Nefes alamaz olduk. Gözlerimiz niçin kızardı, arkadaşlarımın gözbebekleri neden küçülüyor? Ali ve Ayşe niçin kusuyor? Ciltleri nasıl da dökülüyor Hamza ve Abbar'ın. Bu ani ishal nereden çıktı şimdi? Nefes alamıyoruz? Annelerimiz çığlık atıyor, elbiselerini parçalayıp ağzımıza tıkıyor.
Emeviye Camii'nden sela mı okunuyor acaba? Ellerim, kollarım, yüzüm niçin bembeyaz, bir uyuşukluk sardı bedenimi. Neden nefes alıp veremiyorum? Kapıda görünen bu heybetli adam kim? Melekü'l Mevt mi geldi bize? Korkunç diyorlardı onun için. Bana hiç öyle görünmedi ki. Beni ve diğer çocukları hüzünlü bir yüzle süzdü, sonra gözleri nemlendi. Ağlıyor mu ne. Ama niçin? Bir melek gözyaşı döker mi hiç, bilmem ki.
Gözlerim kapanıyor anne, baba ellerim üşüyor. Bir meydana açıldı bu dar kasvetli yollar. Gece boyu dehlizdeydik. Ama bir ışık görünüyor koridorun öte ucunda. Yavaş yavaş o nura doğru gidiyorum. Allahaısmarladık anne, hakkını helal et baba. Elveda sevgili kardeşlerim, can arkadaşlarım. Gazze'den, Urumçi'den, Bosna'dan, Grozni'den, Karabağ'dan, Kerkük'ten, Kahire'den, Bağdat'tan, Arakan'dan başka çocuklar da o geniş meydanda beni ve diğer Suriyeli çocukları bekliyor. Sisi'leriniz, Esed'leriniz size Mübarek olsun ey insanlar! Biz Cennet kuşu olmaya gidiyoruz, kirlettiğiniz bu dünya size kalsın!