Ben liyakatlinin cesur olanını severim!
Taklit edilemez şeylerin başında cesaret gelir, diye boşuna aforizma üretmemiş bilgeler. Korkuyu, sevinci, dehşeti taklit edersiniz de cesaret, taklit edilebilecek bir nitelik olmadığı gibi kendisini eylemle ispat etmek zorunluluğu bulunur.
Böyle deyip kimseye boş kahramanlık yahut çeşit çeşit post modern saldırı mekanizmalarını kuşanıp gözü kapalı saldırıya gitmesini öğütlemiyoruz. Ya da saygısızlık ve kabalığı cesaret diye yorumlayıp küfrü, hoyratlığı özendirmek gibi bir amacımız da bulunmaz.
***
Cesaret dediğimiz öncelikle liderlere, yöneticilere, başkanlık edenlere, elinde az biraz da olsa yetki/güç bulunanlara eşlik etmesi gereken başlıca unsurlardan biridir. Nasıl bir işe, görevlendirmeye karar verirken kişinin eğitimine, geçmişine, liyakatine, tecrübesine, sadakatine dikkat edip bu yönde bir inceleme yapılıyorsa bunların cesaret testinden geçmesi de mecbur kılınmalı!
Neden bu kanıya vardığımıza gelince; kişisel veya kurumsal olarak bir şekilde muhatap olduğumuz yahut muhatap olanlarla yaptığımız görüşmelerimizde gördüğümüz o ki, ehil ve eğitimli, sağlam ve dürüst görünen birçok yetkili, iş elini taşın altına koymaya, kritik kararlar vermeye gelince sınıfta kalıyor.
Hukuki ve legal zeminde inisiyatif kullanabilecekleri pozisyonlarda korkarak, çekinerek, eleştiriden ödü koparak insan ve toplum maslahatına göre karar vermekten imtina ediyor!
Temsil ettikleri makam, güçlü ve yetkin olsa da karar verme pozisyonundaki kişilerin pasiflik ve çekimserliği, korku ve tedirginlikleri sadece kendilerini zayıf göstermekle kalmıyor temsilcisi göründüklerine yönelik bir zafiyet de oluşturabiliyor.
Mevcut durumda çeşitli pozisyonlarda konumlandırılmış kimileri, eksik cesaretleri nedeniyle makamın hakkını tam olarak veremeyebildikleri gibi itibar ve konumlarının sarsıldığının da farkında değiller.
***
Tarihe yön verenler, iz bırakanlar, topluma katkı sağlayanlar kısaca liderlerin sadece cesur insanlar içerisinden çıkması bir tesadüf değildir. Yaslandığı yerin hak ve adalet olduğunun farkında, verdiği kararın maslahata hizmet ettiğinin ayırtında olarak tereddüt etmeden karar vermek, doğru liderliğin belirgin özelliklerinden biridir.
Yargılayıcıların infazlarından korkarak, eleştirilerden çekinerek doğru bildiği yolda titrek adımlar atanlar tonla diploma almış, onlarca dil konuşsalar da başarısız ve bulundukları konumun hakkını veremeyen kişiler demektir.
Gerektiğinde bitirerek gerektiğinde başlangıçlar yaparak gerektiğinde kişisel riskler dahi alarak inandığı, savunduğu, doğru olduğunu düşündüğü doğrultuda karar vermekten imtina etmeyenler her toplumun doğal liderleridir.
İnandığından, hakikatten yana olmak yerine kişisel korunma içgüdüsü, eleştirilme korkusu ile yaşamaya devam edenler gittikçe silikleşir ve bir süre sonra görünmez kişilere dönüşürler.
Bu hale gelmiş birinin etrafındakiler kendisine saygı duymak yerine bir süre sonra onu beceriksizlik ve acziyeti sebebiyle küçümseyip değersizleştirecek, hatta bu işi yok saymaya kadar götürebilecektir. Korkakların zafer anıtı dikmediklerini biliyoruz zaten; cesur olmayanların da ehil ve başarılı liderler/yöneticiler olamayacaklarını da biz eklemiş olalım…