Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ekim 2020

Ben haklıyım

Hâbil-Kabil örneğinde akıl kullanıldığına dair hiçbir işaret yoktur. Aynı şekilde Hazreti Yusuf hikâyesinde de on bir kardeşin katışıksız nefsleriyle hareket ettikleri gayet açıktır. Cemel ve Sıffin Savaşlarında ise “Ben haklıyım” diyene kadar akıl kullanıldığı görülmektedir.

Bugünün insanı da akıl kullanma konusunda sahabelerle aynı şekilde davranmaktadırlar. Yani çok kısa bir değerlendirmeden sonra akıl tamamen kapatılmakta ve her ne fiil işlenecekse sonuna kadar gidilmektedir.

Cemel ve Sıffin Savaşlarında ölen yüz binden fazla sahabeden sonra ne olmuştur? Mezhepler Savaşı başlamıştır. Mezhepler Savaşı nerede durmuştur? Hiç durmamıştır. 1400 yılda mezhep çatışmalarına dayalı pek çok devlet kurulmuş, hepsi de yıkılıp gitmiştir. Ölenlerin sayılarını sadece Allah bilir. Mezhep çatışmaları daima toplumun kalitesini bozmuş, devletleri zayıf düşürmüştür.

Hiçbir zaman arzu edilen birlik sağlanamamıştır. Siz bir ayrılık ateşi yakarsınız ondan sonra bin yıl geçer, beş bin yıl geçer, o ateş milyon insanı yakar, milyar insanı yakar yine söndüremezsiniz.

Kin ve nefret, dünyanın merkezindeki magma gibidir. İçin için yanar. Fırsat buldukça yanardağ olur patlar, canlı cansız, haklı haksız ne varsa hepsini yok eder.

Bir insanlık meselesine karar verecekseniz sadece o anı düşünmeyin. Elli yıl, beş yüz yıl, beş bin yıl sonrasını da düşünün. Sadece kendi devletinizi, kendi bölgenizi düşünmeyin. İnsanlık âlemine ne zarar, ne kâr getireceğini de düşünün.

Din; Rahman’la, Rahim’le başlar ve her türlü kötülükten sakınmayla biter. Her kilidi selamla açar. Kinle nefretle başlayan, savaşla biten, geriye iyilik, sevgi bırakan bir tane bile örnek var mıdır? Akıl ve birlik Rahmet iledir. Hiç zulümle, çatışmayla birlik kurulur mu? Çözümü çatışmakta arayan bir bedende hiç akıl olur mu?

Akıl; iyi olanı, doğru olanı, faydalı olanı, güzel olanı bulmaksa sonu hayırla biteni görmekse hiç enine boyuna düşünülmeden akıl bulunur mu?

Akıl denilen yüce nimet daima zamanın sınırlarının dışındadır. Geçmişten geleceğe her döneme gider, gelir. Mekânları aşar. İçinde bulunduğu şartlara bakarak karar vermez. Şartlar o an için haklı ya da haksız sonuç çıkarabilir. O bununla beraber meseleyi her tarafa götürür getirir. Bir sorunun başka bir zamanda, başka bir mekânda neye mal olacağını hesap eder.

Akıl gözüyle bir bakın. Bireylerin başına gelen musibetler, milletlerin ve devletlerin başına gelen her belanın arkasında mutlaka büyük bir akılsızlık vardır.

İçinde bulunduğu şartlara sadece bir açıdan bakmak akılsızlığın daniskasıdır. Gelecekte muhtemel gelişmeleri (olumsuz gelişmeler) öngörememek büyük bir akılsızlıktır.

Ulusal ya da uluslararası, komşu ya da değil, dindaşımız veya soydaşımız ya da değil insan, millet, grup ve devlet her ne varsa olanları da olacakları da “Kin ve nefret” merkezleri, düşünceleri tetiklemiştir. Gelecekte muhtemel gelişmeleri (olumlu gelişmeleri) ise “Akıl ve birlik” merkezi olup tetiklemek ise büyük bir akıllılıktır.