Ben haklıyım
Hâbil-Kabil örneğinde akıl kullanıldığına dair hiçbir işaret yoktur. Aynı şekilde Hazreti Yusuf hikâyesinde de on bir kardeşin katışıksız nefsleriyle hareket ettikleri gayet açıktır. Cemel ve Sıffin Savaşlarında ise “Ben haklıyım” diyene kadar akıl kullanıldığı görülmektedir.
Bugünün insanı da
akıl kullanma konusunda sahabelerle aynı şekilde davranmaktadırlar. Yani çok
kısa bir değerlendirmeden sonra akıl tamamen kapatılmakta ve her ne fiil
işlenecekse sonuna kadar gidilmektedir.
Cemel ve Sıffin
Savaşlarında ölen yüz binden fazla sahabeden sonra ne olmuştur? Mezhepler
Savaşı başlamıştır. Mezhepler Savaşı nerede durmuştur? Hiç durmamıştır. 1400
yılda mezhep çatışmalarına dayalı pek çok devlet kurulmuş, hepsi de yıkılıp
gitmiştir. Ölenlerin sayılarını sadece Allah bilir. Mezhep çatışmaları daima
toplumun kalitesini bozmuş, devletleri zayıf düşürmüştür.
Hiçbir zaman arzu
edilen birlik sağlanamamıştır. Siz bir ayrılık ateşi yakarsınız ondan sonra bin
yıl geçer, beş bin yıl geçer, o ateş milyon insanı yakar, milyar insanı yakar
yine söndüremezsiniz.
Kin ve nefret,
dünyanın merkezindeki magma gibidir. İçin için yanar. Fırsat buldukça yanardağ
olur patlar, canlı cansız, haklı haksız ne varsa hepsini yok eder.
Bir insanlık
meselesine karar verecekseniz sadece o anı düşünmeyin. Elli yıl, beş yüz yıl,
beş bin yıl sonrasını da düşünün. Sadece kendi devletinizi, kendi bölgenizi
düşünmeyin. İnsanlık âlemine ne zarar, ne kâr getireceğini de düşünün.
Din; Rahman’la,
Rahim’le başlar ve her türlü kötülükten sakınmayla biter. Her kilidi selamla
açar. Kinle nefretle başlayan, savaşla biten, geriye iyilik, sevgi bırakan bir
tane bile örnek var mıdır? Akıl ve birlik Rahmet iledir. Hiç zulümle,
çatışmayla birlik kurulur mu? Çözümü çatışmakta arayan bir bedende hiç akıl
olur mu?
Akıl; iyi olanı,
doğru olanı, faydalı olanı, güzel olanı bulmaksa sonu hayırla biteni görmekse
hiç enine boyuna düşünülmeden akıl bulunur mu?
Akıl denilen yüce nimet daima zamanın sınırlarının
dışındadır. Geçmişten geleceğe her döneme gider, gelir. Mekânları aşar. İçinde
bulunduğu şartlara bakarak karar vermez. Şartlar o an için haklı ya da haksız
sonuç çıkarabilir. O bununla beraber meseleyi her tarafa götürür getirir. Bir
sorunun başka bir zamanda, başka bir mekânda neye mal olacağını hesap eder.
Akıl gözüyle bir
bakın. Bireylerin başına gelen musibetler, milletlerin ve devletlerin başına
gelen her belanın arkasında mutlaka büyük bir akılsızlık vardır.
İçinde bulunduğu şartlara sadece bir açıdan bakmak
akılsızlığın daniskasıdır. Gelecekte muhtemel gelişmeleri (olumsuz gelişmeler)
öngörememek büyük bir akılsızlıktır.
Ulusal ya da uluslararası, komşu ya da değil, dindaşımız
veya soydaşımız ya da değil insan, millet, grup ve devlet her ne varsa olanları
da olacakları da “Kin ve nefret” merkezleri,
düşünceleri tetiklemiştir. Gelecekte
muhtemel gelişmeleri (olumlu gelişmeleri) ise “Akıl ve birlik” merkezi
olup tetiklemek ise büyük bir akıllılıktır.