Ben bir Müslümanım Ama,
Acaba dini mi anlayabildim mi?
Hep merak etmişimdir; “Din adına İslam adına o kadar eksik kalmış iş ve alan var ki?”
Bir kişi hepsini yapmaya kalsa asla ömrü yetmez.
Hah şimdi rahatlamıştım.
Ama öyle olmadı.
Birden hatırıma geldi.
Eksik dediğim tüm işleri 23 yılda yapan bir insandı. O tek başına bir fertti.
İçimden bir ses; “Yapma birader O bir peygamberdi.”
Tabi ya; O bir Peygamberdi! Ben kim o kim?
Öyle ya Ona Allah ve melekleri yardım etmişti.
Benim ise bir simit alacak param dahi yok.
Hatta benim Emin abim bile gitmişti.
Hayır esasında öyle değildi. O bir Peygamber olmadan önce benim gibi bir insandı.
Ama öyle bir insandı ki Allah onu peygamber seçti.
Tabi ya! Demek öyle bir insan olmak gerek ki Allah’ın yardımına namzet olabilelim.
O zaman, işte o zaman tüm eksiklikleri tek bir insan olarak düzeltmek mümkün olabilirdi.
Öyle bir Müslüman ol ki;
Osman olup, Devlet olasın.
Hanne olup, Meryemleri doğurasın.
Hacer olup İsmail’i bulasın.
Yoksa sen hala;
Sabah namazına gider gurupta paylaşır. Ve vazifeni yapmış olmakla rahatlar mısın?
Cemaate gider, sohbete katılır, Vazifesini yapmış olmanın rahatına erer misin?
Hafız olur. Muhteşem Kuran okur ve vazifesini yapmış mı olursun?
Yoksula yardım eder, fakiri doyurur, Afrika’da su kuyusu açar. Koltuğuna rahatça yaslanır mısın?
Bunları yaparken Saleme’nin helakini görmez,
Namazın paçavra gibi mahşerde suratına çarpılabileceğini düşünmez,
Halit Bin Velid’in gazve dönüşü imamlığında Kuranı Kerim’deki okuma yanlışına gülen çocuklara dönüp; “Biz gazveden mescitte oturmaya fırsat bulamadık ki çocuklar!” Deyişini bilmez.
Bilmez ki ülke yoksa cami yoktur, din yoktur.
Azerbaycan’da din var mı ki? Cami olsun. Rus’un esaretinde 100 yıldır unutturulan bir dini yeni yeni hatırlıyorlar.
Suriye’de sabah namazını arazide kılan mı kıymetlidir? Yoksa burada saat 5’te sabah namazını kılan mı?
Zorla uykudan kalkıp üşüyerek arazide namaz kılan mı kıymetlidir? Yoksa burada rezidansta altında lüks otomobili ile terlediği yatağından kalkıp sabah namazına gidip, sonrasında simit ve çorba içip gururla cemaat sevabını aldım diyen mi kıymetlidir?
Kardeşim Tuncay, (Bu yazıya ilham kaynağı olan arkadaşım.)
İslam bir bütündür. Ben haftada bir sohbete gidiyorum diyerek arkadaşının İslam Hizmetine kayıtsız kalan,
Ben su kuyusu açtırıyorum diye Arkadaşının derneğindeki hizmetini göremeyen,
Ben çok kazanıp fakir fukarayı besliyorum zekât veriyorum! Diye uluslararası İslam faaliyetlerini göremeyen,
Buradan uçağa binip, sıcak yataklarda uyuyup, onlarca çeşit kahvaltıya oturup, fakir ve yoksul ekmek bulmaktan aciz Filistinlilerin, köhne evlerin arasından Mescidi Aksaya sabah namazına giden ve huzur bulan ve yanı başında ömrü boyunca Aksa’yı göremeyen bir kardeşinin Dünya Müslümanlarına yönelik çalışmasından bi-haber olan,
Onların tümünün çalışmalarına bir selamla dahi teşvik edici moral veremeyen, ondan bunu esirgeyen Müslümandan sabah namazına gitse bile ne bekleyebilirsin kardeşim.
Bizim derdimiz, yaramız bu. Müslümanların mazlum oluşudur bizi yollara düşüren onlarca İslam Ülkesinden birilerini bulup İslam Birliği ile dertlendiren.
Türkiye saati ile sabah 09:00 da başlayan kongreye ABD saati 02:00 da bağlanıp oturduğu koltuktan namazlar harici kalkmayan ve bitimi olan 11 saatin tamamında gözlerini kırpmadan tüm konuşmacıları dinleyen Keşmir Temsilcisi Ghulam Nabi Fai’yi anlayabilirler mi?
Hey hat...
Bizi şimdi anlayabildin mi Tuncay kardeşim. Anlayabildin mi?
Ama tablo yukarıdaki gibi karanlık değil. Çünkü zifiri karanlığı bir tek fener yırtar ve dağıtır.
İçimizden yükselen onlarca fener var.
Yarınlar ümit vardır. Bekleyin çok yakındır.
