Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Aralık 2021

​"Ben Allah'tan korkarım" diyebilmek!

Hz. Peygamber (a.s.), Allah'ın arşının gölgesi altında gölgelenecek sınıflardan birinin de: “Kendisini, güzellik ve soy-sop sahibi bir kadın kötülüğe, ahlaksızlığa, yanlışa, harama davet ettiğinde “Ben Allah'tan korkarım!” diyebilen kişiler” olduğunu bildirmektedir.

Efendimiz (a.s.)’ın mübarek sözlerini “Kendisine bir ahlaksızlık daveti yapıldığı zaman; “Ben Allah'tan korkarım!” diyerek haramdan uzak duran erkek ya da kadın” şeklinde anlamamızda bir mahzur olmadığı kanaatindeyim.

Peygamber Efendimiz (a.s)'ın ifadesi bize, Hz. Yusuf (a.s.)'ın yaşadığı imtihanı hatırlatıyor:

Kendisine hem güzel hem de soylu-soplu, aşireti, kabilesi, ailesi meşhur olan bir insan bile kötülük, ahlaksızlık teklifi yaptığı zaman onu reddetmeyi başarma örneğini Yusuf (a.s.)'ın hayatında çok net bir şekilde görüyoruz.

Rabbimiz Yusuf suresinde anlatıyor hadiseyi: Genç Yusuf, kuyudan kurtarılıp köle olarak sarayın azizine satıldıktan sonra; yakışıklı bir delikanlı olunca azizin karısının gönlünden Yusuf (a.s.) ile ilgili kötü düşünceler geçmeye başlıyor. Kapıları kilitleyip odada yalnız kalınca ona kötülük/ahlaksızlık daveti yapıyor. Kur'an-ı Kerim burayı şöyle anlatır:

“Kapıları iyice kapattı ve “haydi gel!” dedi.” (Yusuf, 23) Yani kötülüğe, ahlaksızlığa davet etti.

Bir insanın böyle bir imtihanla karşı karşıya kalıp da kazanması ne büyük lütfudur.

Rabbim nefsimizin eline bırakmasın. Nefsimizle baş başa kaldığımız zaman emirleri doğrultusunda; haram kıldıklarından uzak kalarak davranabilmeyi nasip eylesin.

Yusuf (a.s.)'ın durumunu anlatırken Rabbimiz (c.c.); “Yusuf, Rabbinin burhanını/delilini görmeseydi, neredeyse Yusuf'un da ayağı kayacaktı.” (Yusuf, 24) buyurmak suretiyle insanın böyle bir durumdaki imtihanı kazanmasının çok da kolay olamayacağını vurguluyor. Yusuf (a.s.)’ın işte orada Allah'a sığınıp: “Zindan, zinadan daha hayırlıdır” anlayışıyla “Hapsedilmem onların beni davet ettiklerinden daha sevimlidir” (Yusuf, 33) diyerek sergilemiş olduğu duruş bütün erkeklere, kadınlara, insanlara, bütün Müslümanlara örnek olması gereken bir duruştur.

İnsan kendisini tezkiye edemez. İnsan; “ben kötülükten arındım, kötülük işlemem, asla günaha düşmem” şeklinde bir rahatlık içerisinde olamaz.

Yusuf (a.s.) kendisine yapılan bu daveti kabul etmeyip uzun yıllar hapishanede kalmaya razı oluyor.

Mısır kralının gördüğü bir rüyayı yorumlamak üzere çağrılınca; kendisine atılan iftiradan tezkiye edilmeyi beklediğini ifade ediyor. Temiz olduğu, iftiraya uğradığı anlaşıldıktan sonra bile: “Ben bu kötülüğü yapmadım, ben bu yanlışa düşmedim. Ben nefsimin, şeytanın davet ettiği yere gitmedim. Ama ben de kendimi temize çıkaramam. Çünkü nefis kötülüğü emreder.” (Yusuf, 53) diyor.

İnsan nefsi, istek ve arzularla donatılmıştır. Güzellik sahibi bir kadın, bir erkeğe cazip gelebilir; hele ki malı, mülkü, makamı, şan ve şöhreti varsa imtihan daha da zorlaşabilir.

Müslüman’ın Allah’a olan sevgi ve saygısı onu Allah’ın razı olmayacağı bir tavır sergilemekten alıkoyar. Müslüman Allah’ın her an yaptıklarından haberdar olduğunu bilir.

Kur’an-ı Kerim’de:

“Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terk edin. Çünkü günahı kazananlar, yüklene geldikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir.” (En’am, 120) buyurulmaktadır.

Allah’ın Peygamberinin, insan nefsinin kötülüğü emrettiğini söylemesi, ona bu konuda dikkatli olmasını hatırlatmak içindir. Bizi günaha sevk edebilecek mekânlardan, günahla karşı karşıya kalabileceğimiz yerlerden uzak durmamızı öğütlemek içindir.

Hz. Peygamber (s.a.v.): “Töhmet altında kalacağınız yerlerden uzak durun!” buyururlar. Bizim böyle bir töhmete muhatap olabileceğimiz, nefsimizin önünde duramayacağımız, arzu ve isteklerimizi kontrol edemeyeceğimiz zeminlerden uzak durmamız gerekir. Hem kendimizi korumak bakımından hem de bizimle alakalı yanlış düşünceleri ve suizanları engellemek bakımından.

Peygamber Efendimiz (a.s.) Ramazan-ı Şerif'te itikâftayken Safiye annemiz (r.a.) iftarlık yemek getirir. Hz. Peygamber (a.s.) akşam karanlığı çöktüğü için Safiye’yi (r.a.) yolculamak üzere mescidin önüne çıkar. Hz. Peygamber (a.s.) ile Safiye yan yana iken önlerinden sahabe-i kiramdan iki kişi geçince, Hz. Peygamber (a.s.) onlara seslenir. Yanındaki eşini göstererek; “Bu yanımdaki eşim Safiye’dir” buyurur. Çok mahcup olurlar. “Hâşâ ya Resulallah! Sübhanallah! Biz senin hakkında kötü mü düşüneceğiz?” ‘Niye bunu izah etmek durumunda kaldın, niye izah etme ihtiyacı duydun’ der gibi mahcubiyet duyarlar. Peygamber Efendimiz (a.s.): “Şeytan, insanın damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır” buyurur. Biraz ilerledikten sonra bu iki kişi “Acaba Hz. Peygamber (a.s.)’in yanındaki kadın da kimdi? diye suizan edip günaha girmesinler. İnsanların suizan etmelerine sebep olduğundan dolayı sebep olan kimse de sorumluluk altında kalabilir.

Efendimiz (a.s.)’ın: “Öyle bir zaman gelecek ki, imanı muhafaza etmek elde kor ateşi tutmak gibi olacak” şeklinde uyarıları var. Günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte her türlü gayr-i ahlaki ilişkinin sosyal medya, televizyon ve basın yayın araçlarıyla normal gösterilmeye çalışıldığına şahit oluyoruz.

Bir kimse, kendisine kötülük, ahlaksızlık, zina teklifi yapılsa bile “Ben Allah'tan korkarım diyerek” bu çirkin teklifi reddediyor.

Rabbine yöneliyor, rahmetine sığınıyor.

Ne güzel insan bu! Böyle insanların hiçbir gölgenin bulunmadığı mahşer gününde, Allah'ın arşının gölgesi altında gölgeleneceğini haber veriyor Peygamber Efendimiz (a.s.).

Rabbim cümlemizi o güzel, iffetli, hayâlı, Rabbinin emrini, rızasını her şeyden ve herkesten üstün tutan insanlardan eylesin.