Belediyeler ve afet öncesi sorumlulukları
Ülkemizde her geçen gün afetler şiddetini artırarak hayatı olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Afetlerin olumsuz etkilerinden korunmanın yolu etkili bir afet yönetiminden geçmektedir.
Son yıllarda ülkemizde meydana gelen afetlerde yürütülen
çalışmaların, afet yönetimi açısından tam manasıyla başarılı olduğunu
söyleyemeyiz.
Bu nedenle merkezi yönetim yaklaşımları yerine yerelde
mahalli idarelerin ön planda olduğu bir afet yönetim sisteminin devreye girmesi
artık kaçınılmaz bir realitedir.
İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP) 2021 yılında tüm
illerde tamamlanarak yürürlüğe girmiştir. İRAP, ilin afetselliğini ve afetlerin
olası sonuçlarını değerlendiren, olumsuz etkileri en aza indirebilmek amacıyla
afetler gerçekleşmeden önce yapılacak eylemleri açıklayan ve kurumların
sorumluluklarını belirleyen bir plandır.
Bu planlar illerdeki tüm paydaşlarla hazırlanması gereken
bir yol haritasıdır. Bu yol haritasında;
- İlin mevcut genel durumunun tespiti,
- Tehlike ve risklerin değerlendirilmesi ve durum analizi,
- Afet risk azaltma amaçlarının belirlenmesi,
- Hedeflerin belirlenerek eylemlerin gerçekleştirilmesi,
- İzleme ve değerlendirme süreçlerinden oluşmaktadır.
Türkiye’de afet yönetimi açısından koordinasyon yetkisi
AFAD’a verilmiştir. İllerde bu koordinasyon valilikler aracılığıyla AFAD İl
Müdürlükleri tarafından yürütülmektedir.
Belediyelerin afet hizmetlerine yönelik, yasal
sorumlulukları bulunmaktadır.
İRAP kapsamında belediyelere ve bağlı kuruluşlarına çeşitli
eylemlerin gerçekleştirilmesi sorumluluğu verilmiştir.
Belediyelerin İRAP planlarında daha çok, kentsel dönüşüm
çalışmaları, deprem, heyelan, taşkın, yangın ve endüstriyel kazalara yönelik
risk analizlerinin yapılması ve gerekli tedbirlerin alınması konularında destek
sağlama zorunluluğu bulunmaktadır.
Verilen bu görevler incelendiğinde belediyelerin bu
planlarda en önemli paydaşlar olduğu görülmektedir. Fakat belediyelerin büyük
kısmının kendilerine biçilen rolleri yerine getirebilecek hazırlığa ve
kapasiteye sahip olmadığı bilinen bir gerçektir.
Büyükşehir
belediyeleri diğer belediyelere göre nispeten daha iyi durumdadırlar. Ancak
büyükşehir belediyelerinin mevcut kurumsal kapasiteleriyle doğru orantılı bir
afet yönetim anlayışına sahip olmadıkları, daha çok müdahale mantığıyla hareket
ederek risk azaltmaya gerekli önemi vermedikleri görülmektedir.
Büyükşehir olmayan il ve ilçe belediyeleri kurumsal afet
yönetim sistemine sahip olmak için gerekli olan, yeterli eğitim, bütçe, yetişmiş
teknik personel, alet, araç ve gereçten yoksun oldukları bilinmektedir.
Belediyelerin afet önleme eğitim ve planlarının
oluşturulmasına destek vermeleri ve şehirlerimizi afetlere karşı dirençli hale
getirme görevleri de bulunmaktadır.
Dünyada son dönemde afet yönetiminin yerel aktörler
tarafından gerçekleştirildiği ve başarıya giden yolun belediyelere daha fazla
sorumluluk, yetki, finansal kaynak vermekten geçtiği anlaşılmıştır. Afetsiz
günler temenni ediyorum.