Bekir Sıtkı
Vicdanları kanatan ve sabır taşını çatlatan zulümler karşısında, ellerimizi açıp mazlumlar için dua ediyoruz. Bazen de şairlerin merhamet dünyasına dalıp şiirlerine sığınıyoruz. Merhum Bekir Sıtkı Erdoğan, çok sevdiğim özge şairlerdendir. On sene geçmiş vefatının ardından. Daha dün gibi... Üsküdar’daki Büyük Selimiye Camii’nde cenaze namazını kılıp Karaman’a uğurlamıştık. Yıllar ne çabuk geçti.
Bekir Sıtkı Erdoğan, hayatta iken iki şiir kitabını yayımlamıştı: Bir Yağmur Başladı ve Dostlar Başına. Daha sonra yazdığı şiirlerin de kitaplaşması için çok uğraşmıştık. Ama titizliği buna izin vermedi. En azından şiirleri kayda geçsin diye o zaman yönettiğim Kubbealtı Akademi Mecmuası’nda “Sabır Sarmaşıkları” başlığı altında pek çok rubâîsini neşrettim. Telefonla bu dörtlükleri kendisinden dinliyor, sonra da ben okuyordum. Hakikaten bir nezaket ve ahlak abidesiydi.
Şairimizle 1997’de yaptığım mülakatı Şiirimizden Portreler kitabıma da aldım. Erdoğan orada hayatını, şiir anlayışını anlatıyordu. Yahya Kemal’i ziyaret edişinden bahsederken o günleri âdeta yeniden yaşıyordu. Beyatlı’dan el almış, şiir meşalesini yüreğinde huzurla tutuşturmuştu. “Binbirinci Gece (Hancı)” şiirini hangimiz severek okumuyoruz ki: “Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı;/Şuraya bir yatak, ser yavaş yavaş!/Aman karanlığı görmesin gözüm;/Beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş!” Vatani görevini yapan askerlerin en çok sevdiği şiirlerden ilki “Kışlada Bahar” değil mi? “Kara gözlüm, efkârlanma gül gayrı;/İbibikler, öter ötmez ordayım./Mektubunda diyorsun ki: ‘Gel gayrı!’/Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.”
Camilerde Ramazan akşamlarında ve mevlid-i şerif okunurken sevgiyle dinlenen “İhlas Kasidesi” şöyle başlıyor: “Gariplik tuttu boynumdan,/Büker Mevlâ’ya Mevlâ’ya./Gözüm her derdi göynümden,/Döker Mevlâ’ya Mevlâ’ya.” Nihâî mahlasını kullanan şair, kasidenin sonunda hepimize nurlu yolu işaret eder: “Henüz darlaşmadan bollar/Nihâî koş, Hüdâ kollar./Odur tek yön; bütün yollar,/Çıkar Mevlâ’ya Mevlâ’ya.” Yûnus Emre hayranı şairimiz, “Yunus’layın” yazdı: “İçimde bir dertli bülbül,/Öter ‘Yûnus! Yûnus!’ diye./Söz bahçemde her gün bir gül,/Biter ‘Yûnus! Yûnus!’ diye.”
Yazdığı “Deniz Harp Okulu” ve Cumhuriyetimizin “Ellinci Yıl Marşları” Türkiye’de birincilikler kazandı. “Cihanda Türk” şiirinde şu mısralara kulak vermeli: “Atlarımız aldan, kırdan, yağızdan;/Akıncılar kopmuş gelmiş Oğuz’dan,/Küçüklü büyüklü hep bir ağızdan/dünyaca söylenir türkümüz bizim.” Ecdadına gönülden bağlı olan Bekir Sıtkı Erdoğan, bir asker olarak cesaretini mısralara söyletir: “Kanundur değişmez dünyanın seyri,/Şerre göz yumanlar göremez hayrı!/Savaşta yılmayız, Allah’tan gayrı/Hiç kimseden yoktur korkumuz bizim.”
Geçen ay Karaman’da çok önemli bir anma toplantısı yapıldı. Bekir Sıtkı Erdoğan, vefatının 10. Yılı münasebetiyle memleketinde rahmetle anıldı. Edebiyat dünyamıza da şairimizin Sabır Sarmaşıkları ve Gönüller Kavşağı isimli iki eseri kazandırıldı. Karaman Valimiz Hüseyin Engin Sarıibrahim, Sami Özdağ, Rıza Duru, Ali Pınarbaşı ve bu hayırlı hizmetin öncülüğünü yapan, merhum şairimizin manevi evladı Halil Gökkaya’ya binlerce teşekkür. Gönüller Kavşağı şiirlerden, Sabır Sarmaşıkları ise rübâîlerden meydana geliyor. Saray Se-K-A Sar Vakfı ve Kartap’ın bir kültür hizmeti olarak şiir severlere kazandırılan her iki kitap, sanat dünyamıza değer kattı. Yıllardan beri hasretle beklediğim eserlerin neşredilmesi mutluluk verici. “Telveli Teselliler” ezberlenebilecek bir şiir, son kıtası ise şöyle: “Şu nura bak Nihâî!/Mesaj bu kez İlâhî…/Hayaller oldu sahi,/Şükür hilalimiz var.”
Çoğu rübâîye aşinayım ama Sabır Sarmaşıkları’nı yine de büyük bir haz ve heyecanla okudum. Şan ve şerefle dolu olan mazimizi gözünün önünden ayırmayan Bekir Sıtkı Erdoğan, “Şair Öğüdü”nde Yahya Kemal’in aydınlık yolundan ilerliyor: “Çık, tayy-ı zamân et; açılır her perde./Bir devr geçir istediğin her yerde./Ben hicret edip zamanımızdan, yaşadım/İstanbul’u feth ettiğimiz günlerde.”
Şairimizin en çok sevdiğim rübâîlerinden birisidir “İlahi Adalet”. Bu dörtlükte Şeyh Sâdi’ye nazire yapar ve bizi tefekkür dünyasına davet eder: “Hakk her şeye hakkınca nasîb etti meğer,/Tırtıl iki diş bulsa bütün ormanı yer./Kaç gün dayanır zavallı kuşlar acaba/Bir furya kanatlansa şu haydut kediler?” İnançlıdır, ölüm hakikatini müdriktir. “Yollar”da mutlak akıbetimizi anlatır: “Bir yol bilirim, Âdem’e Havvâ’ya gider./Bir yol bilirim, gizlice sevdâya gider./Bir yol ki ömür bahçelerinden geçerek/Yaşlarla, figânlarla musallaya gider!” Ve şair “taşıma” diyerek “Son Dilek”ini vasiyet olarak bize bırakır: “Hiç var mı ecelden kaçan etrafa bakın?/Geldikçe yakınlaşmada, gittikçe yakın…/Ey yolcu! Bu taş ümidimin son kapısı,/Bir Fâtihacık üflemeden geçme sakın!” Esirgenir mi bu vazife? Üstümüzde hakkı olan aziz şairimize Fatihalarımızı yollayalım. Kıymet bilenler, has şiiri ve soylu şairi arayıp bulmalıdır. Cümle sevenlerine selam olsun!