Beka Sorunu mu Vefa mı?
İsrail ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerjinin kullanımında Türkiye’yi denklem dışı bırakma çabaları devam ediyor. ABD, Türkiye’nin güney sınırında teröristlere sağladığı silahları henüz geri toplamış değildir. Türkiye böyle bir süreçte 31 Mart’ta yerel yöneticilerini belirlemek için sandık başına giderken, siyasi partiler arasında yapılan tartışmaların ana eksenini ‘’Beka’’ kavramı oluşturuyor.
31 Mart’ta yapılacak seçimleri yerel olsa da Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı jeopolitik risklerin genel olması nedeniyle ‘’Beka’’ konusu toplumun bir kesimi tarafında ciddiye alındı ama bir kesimi ise ciddiye almadı. Yurt dışına kaçan Fetöcü’nün yayınladığı bir videoda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kast ederek: ‘’Size oy vermeyen milyonlar umut vaat ediyor.’’ demesi ‘’Beka’’ konusunu ciddiye almayan kesimler tarafından da ciddiye almasını sağladı.
Geçen gün berberde tıraş olurken iki vatandaşımız kendi aralarında, seçimleri konuşurken onlara kulak misafiri oldum. Başta bazı belediyelerde yozlaşmaların olduğundan şikâyet etmişlerdi. Vatandaşlarımızdan biri Fetöcünün yayınladığı videoyu kastederek şöyle demişti: ‘’Bu seçimde Ak Parti’ye bir ders vermek istiyordum ama 15 Temmuz’da millete kurşun sıkmış Fetöcü, Erdoğan’a oy vermeyenleri bir umut olarak görüyorsa gerçekten bir beka sorunu varmış. Yanlış yapmayalım, oylarımızı Erdoğan’a verelim kardeşim.’’
Zihnimin bir tarafı vatandaşımızın ‘’millete kurşun sıkmış’’ ifadesini düşünürken diğer tarafı, bir millete ait olma duygusunun bilincine varmış birinin gösterdiği bağlılığı düşünüyordu. Bu öyle bir bağlılıktı ki köklerinin salındığı toprakla hayat arasındaki ilişkinin sonucunda oluşan ‘’Beka’’ sorununa karşı gösterdiği derin bir vefaydı.
Her türlü güncel siyasi tartışmaların dışında şu soruyu kendimize soralım: Gerçekten Türkiye’nin bekasını tehdit eden bir durum var mı?
Bu soruya doğru yanıt vermek için önce tehdit kavramının tanımına bakmak yerinde olacaktır. Tehdit, yabancı bir ülkenin veya örgütün başka bir ülkenin menfaatlerine zarar vermek niyetinde olması ve bu niyetini gerçekleştirecek imkânlara sahip olmasıyla ortaya çıkan bir durumdur.
Demek ki bir oluşumun tehdit olabilmesi için tarifte belirtildiği gibi iki unsurun birlikte olması gerekiyor. Bu açıdan baktığımızda Doğu Akdeniz’de olup bitenler ile güney sınırlarımızda ABD’nin teröristlerle olan ilişkisi, hem niyetlerinin hem de imkânlarının olduğunu çok net bize gösteriyor.
İnsanlar günlük yaşayışlarında can ve mal güvenliklerinin sağlanmasını isterler ayrıca üzerinde yaşayıp kök saldıkları ülkelerinin de her türlü saldırıdan emin olmasını isterler. İnsanların bu istekleri, giderek varoluşu ile eşdeğer bir anlam kazanarak, medeniyet değerlerinden toprağına dek yönelmiş her hamleyi bir ‘’Beka’’ sorunu olarak görmeye başlar.
Türkiye coğrafyası, kötü idare edildiği zaman felaketleri, iyi idare edildiği zaman da emsalsiz fırsatları getirmeye müsait bir coğrafyadır. Dolayısıyla bu milletin ‘’Beka’’ ’sının yöneticilerinin siyasi becerilerine ve berber koltuğundaki amcanın ‘’derin Vefasına’’ göre şekilleneceği unutulmamalıdır.
Düzeltme: Geçen haftaki yazımızda Murat Bardakçı’ya ‘’tarih profesörü’’ yazmıştık. Bu konuda beni uyaran dostlarıma teşekkür eder, verdiğim yanlış bilgiden dolayı bizi takip eden dostlarımızdan özür dileriz.