Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2970.73
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 May 2022

Behçet Gülenay ve Elma Isırığı

Edebiyat yolculuğumda Batman’ın ayrı bir yeri vardır. 2017 yılında merhum “Vahap Akbaş ve Kardeşlik”temalı bir şiir yarışmasının ödül törenindebu şehirde Şahin Mutlu, Ecir Demirkıran, Mahfuz Zariç ve Behçet Gülenay gibi müstesna insanlar tanıdım. Ayrıca bu Batman seyahati sonrasında tanıştığım Mütercim Yayınlarından sekiz kitabım çıktı.

O tören vesilesiyle tanıdığım Behçet Gülenay, 1979 yılında Batman’da doğmuş,gayretli, üretken bir yazar arkadaşımız.2002’deDicle Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sınıf Öğretmenliği bölümünden mezun olmuş, öğretmenliğe atandığı günden bu güne kadar sürdürdüğü meslek hayatında öğrencileriyle birlikte öğrenmeye devam ediyor.

İlkokul dördüncü sınıfta Türkçe öğretmeninin teşvikiyle yazmaya başlayan ve halen de devam eden Gülenay, ilk şiir kitabı olan“Sana İstemediğin Güllerden Birini Gönderiyorum”u 2000 yılında çıkarmış.

2018 yılında Sakarya, Taraklı Belediyesi tarafından “Yılın En İyi Çocuk Edebiyatçısı” ödülü ile ödüllendirilen yazarın şiir, deneme, roman ve çocuk kitapları dallarında bir hayli eseri var.

2017 yılında başlattığı “Her Güne Bir Kitap” kampanyası ile Türkiye’nin her yerine kitap hediye ederek 7’den 70’e insanımızı kitap okumaya teşvik etmiş. 2019 yılında Batman’da bir ilk olan Düşünce ve Yazarlık Atölyesi’ni kurarak yazar ve şair adaylarına eğitimler vermiş ve onlarıünlüşairve yazarlarla bir araya getirmiş. Kurduğu atölye bünyesinde “Medeniyet Sohbetleri” gerçekleştirmiş.

Onun Elma Isırığı isimli romanı 128 sahifelik kısa bir roman. Romanda Hikmet isimli bir gencin trajik ama her şeye rağmen mücadeleci hayatı anlatılmış. Hikmet,henüz ilkokuldayken Gercüş YIBO’da tanıdığı Bülent Doğru ismindekiMilli Eğitim Müdürü’nü hayatı boyunca unutamamış. Elinde öğrencilerin ihtiyacı olan giyeceklerle gece okula gelen bu müdüre o küçük Hikmet’in teşekkür babından vereceği tek şey elinde bir kere ısırdığı bir elmadır. Çocukluğun verdiği saflık ve temizlikle kendisine uzatılan bu ısırılmış elmayı geri çevirmeden alıp teşekkür ederek yemeye başlayan Bülent müdür, Hikmet’in en büyük kahramanıdır.

Hikmet, Lise yıllarında tatilde çalışmak için gittiği Antalya’da hayatın gerçek yüzüyle karşılaşır. Önce çalıştığı inşaatta namaz kılınmasına müsaade edilmez. Oysa Hikmet’e göre; “Bir Müslüman'ın kıblesi Mekke'dir. Ama ibadet dergâhı bütün yeryüzüdür. Müslüman, gittiği yere ve çağa göre değişmemeli, gittiği her yeri Mekke'ye; bulunduğu çağı da asr-ı saadete dönüştürmeli, Müslüman gibi yaşamalıdır. (sh:28)”

Ancak onun bu dik duruşu karşısında Ebu Cehil gibi katı kalpli insanlar vardır. Onu namazdan men etmeye kalkıştıklarında işi bırakır. Bu defa hakkı olan parasını vermezler. Parasını almak için çalıştığı inşaata gidip gelirken talihsiz bir şekilde bir kızı bıçaklamakla suçlanır ve kendisini aklayamadığı için hapse girer.

Zaman zaman “bu kadar da olmaz ki” dedirtse de hapse düşen Hikmet’in ağabeyi Salih’in ve hapishanede tanıştığı bir mühendisin teşvikleriyle kitaplara sarılması, dışarıdan da olsa liseyi bitirmesi örnek bir davranış olarak anlatılır.

Salih ağabeyi Hikmet’e:“Kendini bulmak için kitaba dayan. Kitap aklın ve kalbin huzura açılan limanıdır. Unutma okumak sadece okulda olmaz. İnsan ancak kitap ile yaşar ve onda nefes alır" (sh:50)diye nasihat etmiş ve ona kitaplar bırakmıştır.Zira “Bu ateşten yanmadan kurtulmak okuyup çiçek açmakla mümkündür. (sh:50)”diye yol göstermiştir. Hikmet deonu dinleyerek kitaplar sayesinde hayata tutunur ve insanların değil Allah’ın ilahi adaletine sığınır. “Kuş da senin adaletine sığınmış balık da. Kimdir o kaybolan, kimdir o mahrum ki adaletin onu arayıp bulmamış olsun. (sh:54)” diye teselli eder kendini…

Hapisten çıktıktan sonra üniversite sınavlarına giren ve öğretmen olan Hikmet,üniversitede,Anadolu Lisesi hazırlık sınıfından arkadaşıSevda ile karşılaşır. “Sevmek istiyorsanız akıldan önce kalbe düşün, o zaman sevdanız dile düşmeyecek. (sh:104)”diyen Hikmet, Sevda ile evlenir. Roman geride bazı sorular bırakarak mutlu bir şekilde sona erer.

Gülenay, “Anlarsa beni uzağım, yakınım; anlamazsa yakınım, uzağımdır” hissiyatıyla mürekkebi damıtarak uzakta da olsa, asırlar, çağlar geçse de kendisini anlayacak yakınını bulacağına olan inancıyla yazmaya devam ediyor. Kendisine başarılar diliyorum.