Behçet Gülenay ve Elma Isırığı
Edebiyat yolculuğumda Batman’ın
ayrı bir yeri vardır. 2017 yılında merhum “Vahap Akbaş ve Kardeşlik”temalı bir
şiir yarışmasının ödül törenindebu şehirde Şahin Mutlu, Ecir Demirkıran, Mahfuz
Zariç ve Behçet Gülenay gibi müstesna insanlar tanıdım. Ayrıca bu Batman
seyahati sonrasında tanıştığım Mütercim Yayınlarından sekiz kitabım çıktı.
O tören vesilesiyle tanıdığım Behçet
Gülenay, 1979 yılında Batman’da doğmuş,gayretli, üretken bir yazar arkadaşımız.2002’deDicle
Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sınıf Öğretmenliği bölümünden mezun olmuş, öğretmenliğe
atandığı günden bu güne kadar sürdürdüğü meslek hayatında öğrencileriyle birlikte
öğrenmeye devam ediyor.
İlkokul dördüncü sınıfta Türkçe
öğretmeninin teşvikiyle yazmaya başlayan ve halen de devam eden Gülenay, ilk
şiir kitabı olan“Sana İstemediğin Güllerden Birini Gönderiyorum”u 2000 yılında çıkarmış.
2018 yılında Sakarya, Taraklı
Belediyesi tarafından “Yılın En İyi Çocuk Edebiyatçısı” ödülü ile
ödüllendirilen yazarın şiir, deneme, roman ve çocuk kitapları dallarında bir
hayli eseri var.
2017 yılında başlattığı “Her
Güne Bir Kitap” kampanyası ile Türkiye’nin her yerine kitap hediye ederek 7’den
70’e insanımızı kitap okumaya teşvik etmiş. 2019 yılında Batman’da bir ilk olan
Düşünce ve Yazarlık Atölyesi’ni kurarak yazar ve şair adaylarına eğitimler
vermiş ve onlarıünlüşairve yazarlarla bir araya getirmiş. Kurduğu atölye bünyesinde
“Medeniyet Sohbetleri” gerçekleştirmiş.
Onun Elma Isırığı isimli romanı
128 sahifelik kısa bir roman. Romanda Hikmet isimli bir gencin trajik ama her
şeye rağmen mücadeleci hayatı anlatılmış. Hikmet,henüz ilkokuldayken Gercüş
YIBO’da tanıdığı Bülent Doğru ismindekiMilli Eğitim Müdürü’nü hayatı boyunca
unutamamış. Elinde öğrencilerin ihtiyacı olan giyeceklerle gece okula gelen bu
müdüre o küçük Hikmet’in teşekkür babından vereceği tek şey elinde bir kere
ısırdığı bir elmadır. Çocukluğun verdiği saflık ve temizlikle kendisine
uzatılan bu ısırılmış elmayı geri çevirmeden alıp teşekkür ederek yemeye
başlayan Bülent müdür, Hikmet’in en büyük kahramanıdır.
Hikmet, Lise yıllarında tatilde
çalışmak için gittiği Antalya’da hayatın gerçek yüzüyle karşılaşır. Önce
çalıştığı inşaatta namaz kılınmasına müsaade edilmez. Oysa Hikmet’e göre; “Bir Müslüman'ın kıblesi Mekke'dir. Ama
ibadet dergâhı bütün yeryüzüdür. Müslüman, gittiği yere ve çağa göre
değişmemeli, gittiği her yeri Mekke'ye; bulunduğu çağı da asr-ı saadete
dönüştürmeli, Müslüman gibi yaşamalıdır. (sh:28)”
Ancak onun bu dik duruşu
karşısında Ebu Cehil gibi katı kalpli insanlar vardır. Onu namazdan men etmeye
kalkıştıklarında işi bırakır. Bu defa hakkı olan parasını vermezler. Parasını
almak için çalıştığı inşaata gidip gelirken talihsiz bir şekilde bir kızı
bıçaklamakla suçlanır ve kendisini aklayamadığı için hapse girer.
Zaman zaman “bu kadar da olmaz
ki” dedirtse de hapse düşen Hikmet’in ağabeyi Salih’in ve hapishanede tanıştığı
bir mühendisin teşvikleriyle kitaplara sarılması, dışarıdan da olsa liseyi
bitirmesi örnek bir davranış olarak anlatılır.
Salih ağabeyi Hikmet’e:“Kendini bulmak için kitaba dayan. Kitap
aklın ve kalbin huzura açılan limanıdır. Unutma okumak sadece okulda olmaz.
İnsan ancak kitap ile yaşar ve onda nefes alır" (sh:50)diye nasihat
etmiş ve ona kitaplar bırakmıştır.Zira “Bu
ateşten yanmadan kurtulmak okuyup çiçek açmakla mümkündür. (sh:50)”diye yol
göstermiştir. Hikmet deonu dinleyerek kitaplar sayesinde hayata tutunur ve
insanların değil Allah’ın ilahi adaletine sığınır. “Kuş da senin adaletine sığınmış balık da. Kimdir o kaybolan, kimdir o
mahrum ki adaletin onu arayıp bulmamış olsun. (sh:54)” diye teselli eder
kendini…
Hapisten çıktıktan sonra
üniversite sınavlarına giren ve öğretmen olan Hikmet,üniversitede,Anadolu
Lisesi hazırlık sınıfından arkadaşıSevda ile karşılaşır. “Sevmek istiyorsanız akıldan önce kalbe düşün, o zaman sevdanız dile
düşmeyecek. (sh:104)”diyen Hikmet, Sevda ile evlenir. Roman geride bazı
sorular bırakarak mutlu bir şekilde sona erer.
Gülenay, “Anlarsa beni uzağım,
yakınım; anlamazsa yakınım, uzağımdır” hissiyatıyla mürekkebi damıtarak uzakta da olsa,
asırlar, çağlar geçse de kendisini anlayacak yakınını bulacağına olan inancıyla
yazmaya devam ediyor. Kendisine başarılar diliyorum.