Bediüzzaman ve amcam
Son günlerde güncel tartışmaların arasına Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin muhafaza ettiği Şeyh Mevlana Halid-i Bağdadi'nin cübbesi meselesi de dahil oldu. Söz konusu Mevlana Halid'in cübbesi olunca ve babamın Amcası Vahdettin Gayberi'nin ismi de bu tartışmalar sırasında zikredilince yazmak istedim.
***
Yılarca Vahdettin amcamızın muhafazasında kalan Üstad'ın içinde el yazması Risalelerinu00een ve Mevlana Halid'in cübbesinin de bulunduğu emanetleri, amcam daha sonra Üstad'ın talebelerine emanet etmiş.
Amcam, Üstad'ın Urfa'ya götürmesi için kendilerine verdikleri 'Denk' diye tabir edilen büyük bohçanın içinde "Bir yorgan, bir şilte, bir cübbe, semaver ve demlik" bulunduğunu ve Mevlana Halid-i Bağdadu00ee'nin cübbesini teberrüken sakladığını ve seneler sonra Üstad'ın talebelerine teslim ettiğini anlatırdı.
***
Medyadaki yalan yanlış bilgilerin aksine, Mevlana Halid-i Bağdadi'nin müceddidlik cübbesi halen Üstad'ın Urfa'da yaşayan talebelerinden Abdülkadir Badıllı'nın medresesinde müze haline getirilen bir odada muhafaza ediliyor.
Yılar önce Amcamoğlu Mustafa Necati Gayberi ile bir Kadir gecesi Abdülkadir Badıllı'nın yanına gittik. Mustafa da bir yıl önce Badıllı'nın hırkayı kendisine giydirdiğini söylemişti. Badıllı, Kadir Gecesi'nden bir gece önce düzenlenen Bediüzzaman Mevlidi'nin akabinde müzeye gelenlere cübbeyi giydirirdi. Mevlana Halid-i Bağdadi'nin cübbesi cam bir muhafaza içinde halen orada korunuyor.
***
Amcam Vahdettin Gayberi merhum, biz çocukken Üstad'la ilgili hatıralarını bizlerle paylaşırdı. Onu Emirdağ'da ilk ziyaret ettiği andan Urfa'daki vefatına kadar geçen süreçteki hatıralarını bazen gözyaşları içinde anlatırdı. Amcamın Üstad'la ilk tanışması ona yazdığı mektuplara cevaplar vermesi ile başlamış. Gelen mektupların cevaplarının suretlerinin talebelere dağıtıldığını anlatan Amcam, "Said Nursi'nin talebelerinin sayısı 800'ü buldu" diye bazı gazetelerin "irtica" ispiyonculuğu yaptığını söylerdi.
***
Amcam 1950 sonbaharı Üstad'ı görmek için Urfa'dan kalkıp Emirdağ'a gitmiş. Ona Üstad'ın zehirlendiğini ve onunla görüşmenin tutuklanmakla sonuçlanabilecek tehlikeleri olduğu söylenmiş. Amcam ise onu görmeden Urfa'ya dönmesinin imkansız olduğunu, tutuklanmayı da göze aldığını söyleyince 'tamam' demişler.
Urfa'dan bir paket hediye de varmış elinde. Üstad'ın taleberi "Kabul etmez" deyince Amcam "Urfa'dan geliyorum. Bizim için hediye çok önemli" deyince Bediüzzaman da 'Mukabele olarak bizim de hediyemizi alırsa' kaydını düşmüş ve Üstad'la karşılıklı hediyeleşmişler.
Bediüzzaman amcama, Urfa'yı çok sevdiğini, ahir ömrünü Urfa'da geçirmek istediğini ifade ederek "Eşyamı Urfa'ya götürür müsün?' diye sorunca amcam da "Memnuniyetle, başımın üstünde taşıyarak götürürüm" demiş. Üstad da amcama "Seni, kardeşimin oğlu Abdurrahman'ın yerine kabul ediyorum ve her sabah yaptığım dua listesinde seni dahil ediyorum" demiş.
***
Daha sonra Üstad'ın Urfa'ya teşrifini ve vefatına dek geçen günleri öğrenmek için Babam'ı (Fehmi Gayberi) aradım. Üstad'ın Urfa'ya gelip İpek Palas oteline yerleştiğini ve hasta olduğunu söyleyen Babam, o günlerle ilgili hatırladıkları şöyle özetledi:
"Bediüzzaman'ın taş baskı Risalelerini ve bazı emanetleri babamın (Fahrettin Gayberi) Emniyet Oteli'nin deposundan kiraladığı bir kısım da saklıyorduk. Ben çocuktum bir gün polisler amcamı ve babamı da alıp depodaki risalelere el koydu. Onları akşama kadar sorgulayıp suç unsuru bulamayınca akşam serbest bıraktılar. Üstad'ın cenazesinde mahşeri bir kalabalık vardı. Cenaze denizdeki bir kayık gibi on binlerce insanın başı üzerinde adeta yüzüyordu. 27 Mayıs İhtilalinden birkaç ay sonra da darbeciler, bir gece yarısı mezar yerini darmadağın edip Üstad'ın cenazesini hırsız gibi çalarak bilinmeyen bir yere götürdü!"
***
Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin mezarını tahrip edenler gibi şimdi de onun hatıralarını dahi tahrif etmeye çalışanları görünce insan üzülüyor.
Tahrifat yapanların emelini bilmiyoruz ama en azından bunun "yalan" ve "kul hakkı" olduğunu biliyoruzu2026