Bedenin Ruhu Düşünmesi: Oruç
Oruç, bedenin ruhu düşünmesidir. Düşünme derin ve etraflıca olduğunda tefekküre dönüşür. Oruçla, tefekkür eden beden ve ruh, anlık olaylar karşısında etkilenmez, teenni ile hareket eder ve dinginlik halini korur.
İnsanlığın ortak ibadeti olan oruç, nice kavimler için terbiye edici bir işlev görmüştür. Ancak sürekli tutulan oruç, beden ve ruhu yaralar. Onun için oruç zamanla sayılıdır. Oruç halini daimî olarak yaşamak, ruhu aşırı yücelterek kontrol edilemeyen hallerin yaşanmasına sebep olabilir.
Nefis, haz, dil ve kulak, oruçla terbiye edilir. Cinsellik, oruçla azgınlaşan hedonist duygulardan soyutlanır, meşruluğunu yaşar. Böylece kul, Yaratan’a yaklaşır. Hâlık, onun gören gözü, duyan kulağı, yürüyen ayağı olur. Kul Hakk’ın ahlâkıyla ahlâklanır. Kısacası hakîmlerin dediği gibi, Huda’ya benzemeye başlar.
Oruç, yakarıştır, yalvarmaktır, yakınlaşmaktır. Hâsılı, insan için bir kefarettir. Oruçla ruh temizlenirken, beden geçici olarak kurban edilir. Böylece ruhun yeniden dirilişi gerçekleşir.
Oruç, bir anlamda kölelikten kurtulmak, ruhu özgürleştirmek, yani azâd etmektir. Dünyevî putlar, oruçla berhava olur, her şey hakikat âlemi için uğraş verir. Beden ve onun organları, Rahman için aç kalır, hüzünlenir; ruh ise, beslenir, canlanır ve aşk halini yaşar.
Vücut, oruçla diyet öder. Bu diyet en iyinin ve hayrın varlık kazanması için ilahî bir lütuftur. Hakk için fedakârlıkta bulunmak, vermek; meşru olmayanı reddetmek oruçla varlık bulur.
Yoksul, fakir, garip, aç, sefil, oruçla dirilir, canlanır. İnsan olmanın şerefini yaşar. Oruç tutan, kendisi gibi olmayanları kendinden kabul eder. Oruç, kendinden vermektir; ancak kendin için değil, Allah için vermektir; Allah’ın verdiğini başkasıyla paylaşmaktadır..
Kötülükler ve şerler, oruçla hayırlara kalp olur. Oruç, kendini Rabb’ine adamaktır, kurban etmektir. Vahid’e adanmak, şirk ve tağutu reddetmektir.
Oruç bir kalkandır. Kötülük, şer, zulüm ve isyan, bu kalkanla ötelenir. Hâkim olan Allah’a sığınmaktır oruç. Bu sığınak, anne rahminden daha koruyucudur. Oruçla kul, Rabb’ine kavuştuğunda mükâfatını bizzat O’ndan alacaktır.
Oruç, kötü söz, fiil ve davranışı engeller. İki cihanın saadeti, oruçlunun kendisini muhakeme ve muhasebe etmesiyle gerçekleşir. Akıbet, istikametten ayrılmamaktır. Aksi takdirde, oruç karşılık bulmayan bir açlıktan öteye gitmeyecektir. Bu açıdan oruç bu dünyada bir karşılık beklememektir. Çünkü onun karşılığını Hakk Teâla verecektir.
Oruç, hilalin kardeşidir. Hilalin doğmasıyla coşar. Yeni hilalle yerini bayrama terk eder. Orucun zamanını kamer belirler. Namazın ise, güneş belirler. Namaz ve oruç, güneş ve ay gibidir. Yaratan hayatı bu iki ‘delil/işaret’le yaratmıştır.
Sağlık ve sıhhat, oruçla bedeni dengeli bir kimyaya kavuşturur. Mü’min öldüğünde ise, oruç başucunda; namaz ve zekât, yanında onu koruyan muhafızları olur. İlâhi hitapta namaz ve zekât ikiz gibi yan yana durur. Bedenin zekâtı oruçtur.
Ramazan ayının süsü, oruçtur. Erdem ve takva zuhuratını oruçla gösterir. Haramlar oruçla izale olur. Faziletin ve helalin hoşluğu orucun dinginliğiyle aşka dönüşür. Bu Muhabetullah’tır. Allah’a âşık olmak, onun sevdiğini sevmek ve buğz ettiğini sevmemekle gerçekleşir.
Yaratan ile kul arasındaki sırlı ibadettir oruç. İbadet şehrinin kapısı cennetin Reyyan kapısıdır ki, oruçla açılır. Çünkü oruçta riya yoktur, gösteriş imkân bulamaz. Hakk’ın rızası vardır. O rıza ki, Allah’ın rahmetini getirir.
Dua, oruçla hayat bulur, gerçekleşir, makbuller âlemine ulaşır, kabule şayan olur. Şu halde oruçla yapılan dualar, arz edilen istekler, edilen temenniler, hayırla tamama ulaşır.
İffet oruçla bedeni gayr-ı meşruluktan korur. Vefa ve saflık, oruçla şeref kazanır. Sabır, oruçla tamama erer. Rıza ve rızık oruçla kemâle ulaşır, bereketlenir.
Rahmet, mağfiret ve cehennem ateşinden korunmak ve kurtulmak, orucun bedende ve ruhta bıraktığı manevî lezzetle vaki olur.