Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Haziran 2012

BDP'nin öfkesi!

PKK'nın ve onun siyasal izdüşümlerinin yıllardır ileri sürdüğü tezler, devletin eski alışkanlıklarını terk ederek merhamet, çözüm ve demokratikleşme adımlarıyla karşılık buldukça, örgütün toplumsal desteği de blok görünümünden sıyrılarak atomize olmaya başlıyor.

Kürt siyasal hayatında, var olan şiddet çizgisine teslim olmuş, o çerçevenin dışında söz edince "tehdit" ve "sindirmeye" maruz kalan birçok aydın ve siyasetçi, son yıllarda açık yüreklilikle konuşmaya başladı.

Kemal Burkay gibi (O çevrelerde 'marjinal' görülen)aydınların dışında, bölgede önemli bir ağırlığı ve tabanı olan Leyla Zana gibi siyasi aktörlerin de herşeye rağmen bastırdıkları düşüncelerini dile getirmesi aslında bir "Edi bese!-Yeter Artık!" çığlığıdır.

Tamam muhakkak Zana'nın bu çıkışının da stratejik bir arka planı vardır ama mesele BDP'lilerin o bildik "saf olma! AK Parti'ye güvenilmez!" gibi klişe söylemleriyle geçiştirilecek kadar basit değil. Zana'nın ajandası ne olursa olsun, sözlerinin bir toplumsal karşılığının olduğunu kimse inkar edemez!

***

Kürt açılımı, TRT Şeş, Kürdoloji Enstitüleri, Kürtçenin seçmeli ders olması, Kürtleri ret, inkar ve asimilasyon politikalarının terk edilmesi, bölgeye gönderilen kamu yöneticilerinin ceberrut "devlet paşa"görünümünden vaz geçip bölge insanına, "insan" gibi muamele etmesi, yine merkezi hükümetin bölgeye yaptığı altyapı yatırımlarını artırması gibi gelişmeler, bölgede kangrenleşmiş zannedilen birçok sorunun, aslında rehabilite edilebileceği gerçeğine götürüyor bizleri.

Hele sorunun kaynağı sayılan "sistem"in kurucu partisi CHP'nin, nedeni ne olursa olsun çözüm için yıllardır yaptığı gibi yola taş koymaya değil, elini taşın altına koymaya karar vermesi kamuoyunu heyecanlandırdı.

Toplumun ve siyasilerin de desteği ile bu konuda atılan adımları, anadilde eğitim, af, anayasal eşitlik, özgürlük ve haklar anlamında yasal genişlemeler, silahların susması gibi merhaleler izleyecektir.

***

Ancak Kürt siyasal hareketinin başat temsilcisi olma iddiasındaki BDP'nin çözüm sürecinde geri planda kalmaya, negatif bir pozisyon almaya ve marazi "sol" refleksle "devrimcilik" oynamaya çalıştığını görüyoruz.

İçine aldığı değişik siyasi görüşlerden figürlerin dahi bugün seçim öncesindeki itidalli üsluplarını koruyamadıklarını, aksine BDP'nin öfkesini içselleştirerek kendileriyle özdeşleşen "makul" dillerini kaybettiklerine tanık oluyoruz. Ki bu görüntünün, sadece ovadaki sıradan vatandaşı değil dağdakileri bile rahatsız ettiğini anlıyoruz.

***

Son bir haftadır gazeteci Avni Özgürel'in Kandil'de Murat Karayılan'la yaptığı görüşmelerin haberlerini takip ediyoruz medyadan. "Geçen her günün altın değerinde olduğunu ve değerlendirmek gerektiğini" söyleyen Karayılan, "Değişik güçler, değişik politikalar ortaya seriliyor. Biz diyoruz ki bu sorunu bu dönemde çözersek bundan bütün Türkiye kazanır. Diyalogla sonuç alınması en hayırlısı... (BDP'yi kastderek) Daha profesyonel, daha atak olabilir. Bu konuda bizim de eleştirilerimiz var yetersizliklere ilişkinu2026 Mesela politikayı daha iyi yapma, daha iyi geliştirme atakları.. Bu anlamda gelişme, dar kalmama... Bunda şeyin de tesiri var. Dar sol yaklaşımların etkisi var.. Burada biz bunları aşmışız."

BDP'nin, AK Parti'nin her adımını düşmanca bir tuzak olarak algılaması, Açılım ve TRT Şeş başta olmak üzere son on yılda atılan tüm adımları büyük bir öfke ile karşılamasının, dağda bile olumsuz algılandığı anlaşılıyor.

BDP'nin legal siyaset yapan meşru bir politik aktör olarak, başta kandan ve savaştan bıkan genel olarak tüm toplumun, özelde ise Kürtlerin hassasiyetini dikkate alması, AK Parti, CHP, Zana çizgisine bigane kalmamasını ve en önemlisi Kandil'in dahi BDP'yi eleştirecek noktaya varmış olan refleksini iyi okuması gerekiyor. Yoksa barışa yaklaşılan bu süreç, MHP'den ziyade BDP'yi yok oluşa sürükleru2026