Bazıları duyulmaz, bazıları görülmez!..
“KHK” meselesiyle ilgili konuşmasında “feryadını” müthiş ve musavver misallerle ifade eden Yüksek İstişare Heyeti Azâsı Bülent Arınç’a “Bazı feryatlara niçin kulak tıkadınız?” diye soranlar oldu çeşitli kanallardan.
Ben, “Arınç şunu dedi, bunu dedi!” meselesine hiç girmedim.
Bunca yoğun mücadelenin tozu dumanı arasında mağduriyetler olmuşsa -ki mutlaka olmuştur- elbette bunların giderilmesi için hukuki kaideler neyi gerektiriyorsa o yapılmalıdır.
Yapılmaktadır ve yapılmaya devam edilmelidir.
Muhterem Bülent Arınç’ın sözlerinin bu “çerçeveyi” hayli aştığını, meselenin arkasında “farklı siyasi hesaplar olduğunu” söyleyenlerin beyanları da bu yazının konusu dışındadır.
Ben bugün, meselenin “Bazı feryatlara niçin kulak tıkadınız?” boyutuna şöyle bir temas edeyim.
****
Mesela…
“Sivas olaylarından dolayı mahkûm edilenlerin ve dahi 28 Şubat mahkûmlarının yeniden yargılanmaları” yönündeki taleplerin altını çizeyim.
Şahsen, mahkûm edilenlerden hiçbirini tanımam, dâvâları mesleki faaliyet çerçevesinde tâkip etme imkânım oldu o kadar.
Sivas olayları dâvâsı gazeteciliğimin en aktif günlerine denk geldi, o vesileyle biraz daha fazla ilgilendim.
Yıllar yılları kovaladı…
Günün birinde, çok farklı kesimlere “Yeniden Yargılanma” hakkı tanınınca, aynı uygulamanın Sivas mahkûmlarına da yapılması yönündeki talepler gündeme geldi.
“Yeniden yargılamanın kime ne zararı var ki?” dedim.
Hayır hayır, “tahliye”den “beraat”ten bahsetmedim.
“Suçsuzluk” vurgusu da yapmadım.
Sadece; “Diğerleri gibi yeniden yargılansınlar!” talebini dikkatlere arz ettim.
Son yıllarda ortaya çıkanların, o dönemin yargısının hangi sâiklerle hareket edebildiğine dair malûm iddiaları yeniden gündeme taşıdığını hatırlatmak suretiyle…
Sadece ve sadece…
“Onlar da yeniden yargılansın!” diyenlere kulak verdim, seslerini yansıttım.
“28 Şubat mahkûmlarına…
Ve diğerlerine de, dini, ideolojik, siyasi görüşü ne olursa olsun yeniden yargılanma yolu açılsın…” taleplerini işte.
Bunun neresine karşı çıkılır?..
“Yeniden Yargılansınlar” talebi bu, “tahliye edilsinler” talebi değil!..
Suçlu oldukları bu dönemin yargısı tarafından da “tescil”lenirse, kimsenin diyecek sözü kalmasın!..
Biz vaktinde bunları yazdık.
Bazı ifadelerden de alıntılar yaptık…
Dâvâyı takip edenler bilir; Sivas olaylarından dolayı mahkum edilenler arasında, Aziz Nesin’in ideolojisini benimseyenlerin olduğu bile ifade ediliyordu.
Neyse, ne…
Söylenenlerin hepsi yalan da olabilir, doğru da…
“Vaktinde yargı kararını vermiş işte, ne karıştırıyorsun ki” denilebilir mi?..
Yeniden yargılanmanın sadece “bazıları” için bir “hak” olduğu söylenebilir mi?..
Evet…
“Yakın geçmişte yaşananlar, bugünün yargısında bugünün imkânlarıyla yeniden değerlendirilsin.” diyenler var.
Demesinler mi?..
Şimdi…
Sivas olaylarında, kim, insanları diri diri yakmaya kalkışmışsa Allah onun cezasını, belâsını versin.
Yargı hükümlerinin altları da bir kez daha çizilsin!..
Öte yandan…
Olmaz mı ya, belki de o karışıklıkta gürültüye gitmiş olanlar vardır belki de…
Bir kişi bile olsa, önemsiz mi?..
Böyle şeyler olmadı mı hiç, olmaz mı?..
İçeride ömür tüketenlerin yakınlarının yeniden yargılama yönündeki talepleri bugüne kadar karşılık bulmadı.
“28 Şubat mahkûmları-mağdurları” olarak bilinenler için de durum bu.
Şimdi…
İşi “Ne yani, Sivas’ta insan yakanları mı savunuyorsun!” boğuntusuna getirmek isteyenlerin, bunu bugün de yapacaklarını bilerek yazıyorum bunları.
Ve elbette “sonuç” üretmeyeceğini pekalâ bilerek yazıyorum.
Demem o ki;
Ne dönemin “Sivas olaylarından” dolayı medya lincine uğrayan Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu ve ne de bugünlerde son derece “çarpıcı” KHK söylemiyle ortaya çıkan Yüksek İstişare Kurulu Azası Bülent Arınç giriyor bu işlere…
Niçin böyle oluyor, niçin öyle olmuyor, ne niçin oluyor, ne niçin olmuyor, ne neye göre değer buluyor…
Bunları şöyle bir “tefekküre” açmak istedim.
Geçtiğimiz günlerde, kadim dostlarımızdan biri…
“İçinde bulunduğun şartlardan dolayı çok açık yazmıyorsunuz ama yazdıklarınızdan yazmadıklarınızı çıkartabiliyoruz!” demişti.
İnşallah öyle oluyordur.