Bayramla giden kriz
Değerli okurlarım, yokluk edebiyatı uzmanları her ne kadar dediğim dedik çaldığım düdük diyerek milletimizin aç ve perişan olduğundan dem vurup gazel okumayı sürdürsede,kurban bayramında ülke nüfusumuzun neredeyse yarısı tatil yapmış. Tatilde, ikametgâhından başka bir yere gidenlerin azımsanmayacak kadar bir kısmı da hava yolunu kullanmış.
Bayram namazında İstanbul’da camilerin boş olması, trafik yoğunluğunun yüzde ikilere kadar düşmesi ve her iki havaalanının otoparklarının dolup taşmasından bu gerçeklik zaten anlaşılıyor.
Pandemi, savaş, yıkıcı deprem ve seçim süreci ile birlikte popülist politikaların uygulanmasının da etkisi ile iyice bozulan ülke ekonomisi, çiçeği burnunda hükumetimizin öncelikli konusu.
Elbette bu süreçte maddi sıkıntılarla boğuşan zor durumda olan insanlarımız var. Ancak açlıktan ölen bir vatandaşımızın olmadığı da bir geçek.
Kriz tellalları borularını üfleyedursun, her bir vatandaş kendinden başlayarak sorumlu aramaya başlasa aslında sorun büyük oranda kendiliğinden çözülür.
Kanaat zenginliğini kaybeden bir fert için varlığının sınırsızlığı bir anlam ifade etmez.Tıpkı deniz suyu için bir kişinin susuzluğunun gidemeyeceği gibi bir sarmala düşer ki, midesini patlatıncaya kadar içse bile susuzluk devam eder.
İnsan denen eşref, aynalarla hukukunu devam ettirmeli ve belirli aralarla aynalara deruni bakışlarla sureti ve siretiarasında fark olmadığını tescillemeli.
Gözler yukarlara doğru bakmaya alıştırılırsa aşağılarla ilgili körleşir. Bu körlük öyle bir körlük ki, sadece hayatı değil tüm değerleri insana zindan eder.
Şükür kelimesi dillerden yok olursa gönüller daraldıkça daralarak insanı öyle bir sıkar ki, insana kabir azabı gibi gelir.
Aman dostlar halimize şükredelim.
Sağlık nimetinin sonsuz güzelliklerinden ve nimetlerinden faydalanarak yaşayalım.
Kanaat fakiri olmayalım.
Olandan vererek mutlu olmaya çalışalım.
Rızkı vereni unutmayalım.
Devleti olmayanların yaşadığı zilleti görerek devletimize sahip çıkalım.
Ulu orta ortaya atılan akla mantığa mugayirasparagaslara inanmayalım.
Devleti için çalışan, milletin hakkını hukukunu koruyan tertemiz bürokratlarımız var. Yardımcı olalım. Durumdan vazife çıkarıcı devlet malı yiyen domuzlarda var, ıslah olmaları için de dua edelim.
Dua, bazı yaratıklar için bir anlam ifade etmese de inanan salih ve samimi bir insanın en güçlü silahıdır bunu hiç ama hiç unutmayalım.
Geçenlerde bir hastamın muayenesini yapıp tedavisini planlayıp reçetesini verdikten sonra, şifa Allah’tan demiştim.
Hastam 40’lı yaşlarda bir bey.
Bu temennim ona çok ağır gelmiş olmalı ki, ”hocam şifa Allah’tansa ben size niye geldim ki diyerek “ verdiğim reçeteyi masaya bırakarak muayenehanemden ayrıldı.
Toplumumuz bir mozaik.
Her telden, her türden insanla birlikte yaşıyoruz.
Aramızda böylelerinin olduğunu da unutmayalım.
Osmanlı torunu olmayı kabul etmeyenler bunu görmeli, dünya bizi böyle biliyor.
2001’deki ikiz kuleler saldırısından sonra ABD ye giden kültürel Müslüman olduğunu söyleyen bir meslektaşım isminin Osman olmasından dolayı yaşadıklarını ve anlattıklarını hiç ama hiç unutmam.
Allah korusun ülkemizdeki bir karışıklıkta hicret edeceğimiz bir belde yok.
Beldemize sahip çıkalım.
Devletimize sahip çıkalım.
Milli birlik ve bütünlüğümüzü bozucu odaklara karşı topyekün bir olalım.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.