Bayramdan notlar
Bayram dolayısıyla tatilin bir kaç gününü dindarlara ait tatil köyünde geçirdim. Bir sabah kahvaltıya gittik. Fiyat fiks ve açık büfe tarzında idi. Ancak gördüm ki aileler tabaklarını dolduruyor sonra tamamını yiyemeyerek geride bırakıyorlardı. Görevliler ise kalan yiyeceklerin hepsini çöp kutusuna boca ediyorlardı.
Burada kalanlar da, işletmeci ve çalışanlar da genelde dindar insanlardı üstelik.
Bu savurganlığı, bu nimete saygısızlığı inanın yer de gök de kabul etmez. Ülkemiz ve insanlarımız olarak zor günlerden geçiyoruz. Çözüm ise üretimi artırmak, tüketimi düşürmek. Böyle israf olur mu?
Küçükken Rabbimizin nimetlerine olağanüstü hürmet aşılanmıştı. Ekmek kırıntısını yerde görsek hemen dua ederek kaldırırdık. Bayatlayan ekmek kesinlikle çöpe atılmazdı. Bayat olarak kullanılırdı.
Aslında ekmek en yaygın olan ve en çok tüketilen yiyecek olduğu için semboldü. Yoksa nimetlerin hepsine saygı söz konusu idi.
Çok ülke dolaştım. Zeytinin tane ile satıldığı yerler gördüm. Marketlerde tek tük şeylerin olabildiği şehirler çokça rastladım.
Türkiye'miz ise Rabbimize şükür bolluk bereket dolu. Aman kıymetini bilelim. Şükrü eda edilmeyen nimetin elimizden gideceğini düşünelim.
Sadece gıda olarak değil tarihi turistik olarak bilhassa doğal güzellikler olarak ülkemizin büyük nimetlere, Rabbimin lütuflarına sahip olduğunu söylemeliyim. Anadolu'yu gezdikçe harika yapılarla eserlerle karşılaşıyorsunuz.
Bir hususu daha belirtmeliyim. Caminin imamı camide namazı mikrofonsuz kıldırıyordu ve müezzin de kamette hoparlör kullanmıyordu. O kadar harika idi anlatamam. Mikrofon sesin doğallığını bozuyor. Bizde ise yarım saf cemaatte bile mikrofonsuz namaz yok. Adeta fetişist toplum olduk.
Şunu da ekleyelim: Bir kaç ay önce gittiğimiz Mısır'da yaka mikrofonu yaygınlaşmamış olduğu için imamın elinde hoparlör ile namaz kıldırdığına şahit olduk. Öyle rükuya secdeye varıyordu. İslam dünyasının iç karartan hali bu maalesef.
Bütün okuyucularımıza sağlık ve huzurlu hayırlı ömürler diliyorum.