Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Nisan 2023

Bayramdan Kalan

Bayramı uğurladık. Buruk ve hüzünlüydü. Eksikti. Yarımdı. Güneşli bir günde uyansak da ısıtmayan bir ışık yüzümüze çağdı. Bayramdı ama içimizde onca eksik vardı. Biz yine de bayramı incitmemek için güzel kıyafetlerimizle camileri doldurduk. Bayramı karşıladık.

Neydi bayram? Niye gelmişti, nasıl karşılamalıydık? Hazır mıydık bu kutlu misafiri ağırlamaya? Ramazan gitti, uğurladık ve bayramı karşıladık. Hacı Bayram Veli gibi seslendik kendimize:“Bayramım imdi, bayramım imdi/Bayram ederler yâr ile şimdi/Hamd-ü senalar, hamd ü senalar/Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm.”

Bayramlar buluşturdu, barıştırdı. Hüzünler azaldı, acılar hafifledi. Özlemler sevince dönüştü. Gidemediğimizi aradık. Bayramlarını kutladık. Bizi arayanlar olduğu gibi aramayanlar da oldu. Bayrama rağmen sesi çıkmayanlarda vardı. Bayrama rağmen yüzlerindeki o sevimsiz ifadeyi değiştirmeyenler devardı. Bayrama rağmen asık suratlar vardı. Olsun! Herkesin kalbi yansıyor yüzüne. Kalplere bakıyoruz. Kiminde samimiyet, kiminde nefret olabiliyor. Bayram ayna oluyor. Bayram bir fırsattıaslında. Niçin? Affedilmek için. Barışmak ve güzelleşmek için. Peki, bu fırsatı değerlendirebildik mi? Herkesin cevabı kendinden saklıdır.

Bu bayramda yas da vardı. Ülkece hüzne boğulduk. Depremle yıkıldık. Binlerce insanımızı kaybettik. Evlerimiz, ocaklarımız yıkıldı, dağıldı. Bayram daha çok sokakları dolduran çocukların sevinçlerinde gezerdi, dolaşırdı içimizde. Ancak bu defa öyle olmadı. Çocuklara belli etmemek, diye bir söz vardır. Ama çocuklar da yaşayınca, çocukları da vurunca büyük acı öyle olmadı. Bayram eksik kaldı. Çocukların hakkıydı bayram Tevfik Fikret’in de dediği gibi: “Baban diyor ki: Meserret çocukların, yalnız/Çocukların payıdır! Ey güzel çocuk, dinle;/Fakat sevincinle/Neler düşündürüyorsun, bilir misin? … Babasız” Evet, babasız çocuklar vardı. Bayram şekerlerinin tadı acımtıraktı. Tatlıların tadında bile ebedî ayrılıkla gelen acı bir tat vardı. Ah, bu ölüm, ah!

Faruk Uysal “Çocuk ve Korku” şiirinde bir çocuk kalbiyle içindeki korkuyu anlatırken bir enkazın altında günlerce kalan bir çocuğun duygularına benzer bir acıyı tarif ettiğini biliyor muydu? “yağmur yağıyor üşüyorum/anne ben korkuyorum/gece karanlık/yağmuru getiren melekleri göremiyorum/anne ben korkuyorum” Şimdi nice çocuk böyle değil mi? Hatta hem annesiz hem babasız çocukların sesini kim duyacak? Bayramı uğurladık ama çocukların sesi hâlâ yankılanıyor içimizde. Bayramlar dindirecek tüm acıları, bayramlar cevap verecek her çığlığa. Bayramlar yüzümüzdeki sevinçlerden okunacak.Ve devam ediyor Faruk Uysal : “dev karanlıklar emer kanımı/içimin kırık aynasıdır yalnızlık/kalmadı kalbinde aşk ve ışık/böyle diyor babam” Peki, babalar da kaybolmuşsa o karanlık dehlizlerde. Kim duyacak bu yalnızlığın sesini? Merhemi nedir yüzümüzdeki siyah rengin? Bizi aydınlığa, bahara taşıyacak güneş nerede, nerede o ışık, nerede, nerede? Korkumuz başımıza gelmesin, karanlığı yok edecek o güneş gelsin. Şiir olsun, şarkı olsun, gönüllerimiz bahar olsun. Anneler duysun sesimizi, Faruk Uysal’ın şiiri ortak duamız olsun ve Allah bir güneş daha yaratsın tüm çocuklara: “anne ben korkuyorum/rüzgârı bilmeyen saçlarıma/güneşe doymayan düşlerime/yetmiyor bir güneş/istiyorum bir güneş daha yaratsın Allah/anne ben korkuyorum”

Dünya çocuklarının bayramını düşündüm. Her karesinde parçalanmışlık, her yüzde mahzun gülüş, yarım kalan rüya, eksik masallar, fotoğraflarda yiten hatıralar. Haydi, tüm çocuklara bayram hediye edelim, selam gönderelim Gökhan Akçiçek gibi: “Anneler,/Ninniler biriktirin/Çok çok ninniler/Yerleştirin bir zarfın içine/Öpücüklerinizle pullayın;/Akdenize doğru/Uçan her kuşla,/Filistinli çocuklara yollayın”

Bu bayramdan kalan hasretti. Soframızın eksik köşesini ruhuyla dolduran annemiz, kardeşimiz ve sevdiklerimiz içimizde yükselen hüzün dağları oldu. Şimdi bayram hüzün dağlarına yolculuk oldu. Geçecek ve bitecek bu yolculuk, biliyorum, yaklaşıyoruz her bayramda o kavuşma gecesine…