Bayram, yabancılaşma ve özlem
Değerli okurlarım Kurban Bayramı’nı son hafta kutladık.
Tüm okuyucularıma Bayramının hayırlı olmasını dilerim. Bayramlar millî veya
dinî bakımdan önemi olan ve kutlanan özel günlerdir. TDV
İslam Ansiklopedisinde bayram kelimesinin anlamı ile ilgili olarak şu
açıklanmalara yer verilmektedir:
Bayram…
Bayram
(beẕ-râm) Farsçada, beẕm ve râm kelimelerinin birleştirilmesi sonucu elde
edilmiş, “neşeyle konuşup eğlenme, yiyip içme meclisi” anlamında bir birleşik
isimdir. Bayram kelimesinin Arapça’sı ise “âdet halini alan sevinç/; bir araya
toplanma günü” anlamları ile karşılanan îddir (el-ʿıyd).
İslâm
dininde ramazan ve kurban olmak üzere iki bayram vardır. Bu bayramların hangi
amaçla kutladığımızın bilinmesi öneme taşımaktadır.
Bayramları
kutlamanın amaçları arasında tarihi bir olaya dayalı olarak bir ‘sevinç’
duygusunun yeniden canlandırılması da vardır.
Kelimenin
kökeninde sevinçle beraber olmak (toplanmak) anlamı da var. Modern zamanlarda
bayram da bile toplanmayıp ‘yalnızlıktan’ şikâyetçi olmak bir şeylerin yanlış
gittiğini göstermektedir…
Yabancılaşma
Bayram
ziyaretlerimde bayramların eskisi gibi geçirilmediği yönünde serzenişler ile
karşılaşmaktayım. Bayramların yeni kutlama yöntemlerine eleştirileri “eskiden akrabalar/dostlar vardı, şimdi var
olan tek şey yalnızlık…” şeklinde özetlemek mümkün.
Modern zamanlarda insanın
kalabalıklar içerisinde “yalnızlaşması
ve yabancılaşması” önemli bir sorundur… Belki de eski bayramlar bu yüzden
özlen(il)mektedir.
Yabancılaşma (İng. Alienation),
kişinin çeşitli nedenlerle çevresine ilgisinin azalması, başkalarıyla iyi
ilişkiler kuramaması, çevresindekilerle uyumunun bozulması, kendisini yalnız ve
umarsız duyumsaması durumudur. Bir başka tanım ise şudur: Bireyin ya da
toplumun içsel ve dışsal etkenlerle tarihsel ve kültürel değerlerinde karşı
ilgisini yitirip kültürüne yabancı duruma gelmesidir.
Her şeye rağmen, insan ve insani
değerlerle iyi ilişkiler kurmalı ve kültürümüze yabancılaşmamalıyız. Modern
dünya da bunun nasıl olacağını hep birden göstermeliyiz.
Eski Bayramlar…
Eski
bayramları bayram öncesi ve bayram günlerinden yapılanlar şeklinde iki başlık
altında incelemek daha anlaşılır olacaktır…
Bayram
hazırlıklarına günler öncesinden başlanır, arife günü son işler yapılırdı… Evde genel bir temizlik yapılır ve misafir odasının hazırlanırdı… Misafirler
için şekerler
alınır kolonya
şişesi doldurtulurdu… Yeni kıyafetler -özellikler çocuklara- alınır veya
eskiler temizlenirdi. Çocuklar yeni alınan ayakkabıları,
elbiseleri yatağın başucuna koyardı. Misafirler için börekler ve
tatlılar yapılırdı. Uzaktaki akraba ve
tanıdıklar için bayramdan günler önce tebrik kartları alınır; tek dağıtıcı olan
PTT’den (Postane) pul alıp, arkası ıslatılıp, huşu içerisinde zarfa yapıştırılıp
gönderilirdi…
Bayramın
ilk günü günün ilk ışıkları ile bayram namazı kılınarak bayrama başlanırdı… Bayramda yeni ve temiz kıyafetler giyilirdi. Eski
bayramlarda küçüklerin büyüklerini ziyarete giderek ellerini öperek bayramlaşmaları
yaygın bir adetti. Büyüklerin evlerinde aile bireyleri hep birlikte olurdu… Kırgınlıklara
son verilir; birbirine küs olanlar barıştırılırdı. Çocuklar evleri
gezerek büyükleriyle bayramlaşır ve bu arada şeker toplar, bayram harçlıklarını
alırlardı.
Elbette hepimizin bayramlarla ilgili özel gözlem, yaşanmışlıkları ve aile
kültürü vardır. Bu yazıyı okumayı bir an için bırakıp bunları düşünebilirsiniz…
Modern zamanlarda…
Elbette kabul edelim veya etmeyelim dünya
değişiyor. Günümüzde de bayram kutlamaları belli ölçüde değişti. Bu
değişimde teknolojinin gelişmesi ve kadınların çalışma hayatına katılması
önemli faktör.
Teknolojinin
gelişmesi ile birlikte kısa ve toplu mesajlaşmalar ile bayramlaşma yaygın hale
geldi. Kadınların çalışma hayatında yerlerini almaları eski yöntemlerle bayram
hazırlığı yapmayı zorlaştırdı. Bu nedenle gelenek ile modern gelişmeleri harmanlayabilmeliyiz.
Bayramların özü birlik ve beraberliğin sağlanmasıdır; her şeye rağmen kırgınlıkların sonlandırıp bunu başarmalıyız.
Son söz: Kendi/toplumu ile barışamayan insanlıkla hiç
birlikte olamaz.