Bayram sohbetlerinin konuları
Geleneğimizde Bayramların ayrı bir yeri var; mübarek ayın sonunda yaşanan Ramazan Bayramı, akraba ve dostların birbirlerini evlerinde ziyaret etmelerine, şayet bu mümkün değilse telefonla arayarak ya da birbirlerine mesaj yollayarak bayramlarını tebrik etmelerine vesile olur.
Ayrıca Bayramlar, tanış olmayanların ve dolayısıyla başka zamanlarda bir araya gelemeyen insanların bayrama gittikleri evde bir araya gelmelerini sağlıyor. Bu da aynı konuyu farklı kişi ve kesimlerden dinleme imkânı verdiği gibi, başka başka konuların da konuşulmasına vesile olabiliyor.
Mesela S400 konusu İstanbul Büyükşehir seçimlerinden sonra bayram sohbetlerinin ikinci gündemiydi. Herkes “S400’ler mutlaka alınmalıdır, bu devlet Amerika’nın mandası değil, yıllardır hava savunma sistemi istiyoruz vermiyorlar, o zaman biz de S400 alalım. Yoksa dünyada hiçbir güvenirliğimiz kalmaz” diyorlar.
Bayramın birinci konusu İstanbul seçimleri idi. Hemen hemen her ortamda “İstanbul seçimleri ne olacak?” sorusu ile birlikte İstanbul seçimlerinin iptal ve yenilenmesinin doğru olup olmadığı konuşuldu.
Başta belirtmek isterim ki, bütün algı operasyonlarına rağmen vatandaşların Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a olan inancında en ufak bir azalma olmamıştır.
Kabul edelim, Ak Parti hala kendi haklılığını tam olarak anlatabilmiş değil. Hala “KHK’lılar oy kullandı” ve “FETÖ’den ihraç edilenlerin birinci derecede yakınları sandık başında görevli idiler” garabeti konuşuluyor ve bu skandal sözler Ak Parti’nin haklı olduğu konulardaki haklılığının anlaşılmasını perdeliyor.
Keza, hem yaşadığım Diyarbakır ve çevre illerde görüştüğüm insanlar hem de İstanbul başta olmak üzere batıdaki illerde yaşayan insanlar, mesela, bugün bile Ak Parti’nin seçimin iptali ve yenilenmesinden çok önce, İstanbul Büyükşehir Belediyesi için kullanılan oylarının tümünün yeniden sayılması talebinin CHP’nin başvurusu ile reddedildiğini anlatamadığı görülmüştür.
Çünkü vatandaş haklı olarak, “Yeniden seçim yerine, Ak Parti’nin YSK’ya oyların yeniden sayılması için başvurması daha doğru olurdu” diyerek oyların yeniden sayılmasından yana olduğunu ortaya koyuyor. Aslında baştan beri herkesin hem fikir olduğu konu bütün oyların yeniden sayılması idi. Ak Parti, bu talebine CHP’nin nasıl ve neden mani olduğunu vatandaşa daha iyi anlatmalı.
İstanbul seçimleri ile ilgili olarak bir de, Ak Parti Genel Merkezi’nin Doğu ve Güneydoğu’nun bazı illerinden hatırı sayılır şahsiyetleri İstanbul’daki hemşerilerini Ak Parti/Cumhur İttifakı adayına oy vermeye ikna etmelerine dair bir çalışma içinde olduğu konuşuluyordu.
Bunun iki veçhi vardı:
Birincisi, kimi insanlar bayramdan İstanbul’a gidip çağrılacağı düşünülen isimler üzerinden çeşitli spekülasyonlarda bulunuyorlar. Bu konuda haklı-haksız çok da belli olmuyor, zira tartışma tamamen sübjektiftir.
İkincisi, bu bölgelerin aktif siyaset yapan temsilcilerinin İstanbul’a çağrılması düşünülen isimlerle ilgili Genel Merkez’e kasıtlı olarak yanlış bilgi vermeleridir. Zira -diyelim ki- Muş’ta, Bingöl’de ya da Diyarbakır’da yaşayıp İstanbul’daki dindar camialar ve Zazalar, Kürtler hatta Türkler nezdinde itibar sahibi kimi insanların söz konusu siyasetçi/ler tarafından Ak Parti Genel Merkezine, “İstanbul’a gitmelerinin bir yararı olmaz” şeklinde yalan-yanlış görüş beyan edilerek adeta, “Siyaseten itibar sahibi olabilecek bu şahsiyetler Genel Merkez tarafından yakından tanınmamalı, varsın İstanbul’u kaybedelim” anlayışı ile hareket ettiklerine dair duyumlar var.
Biz duyum dediysek “söz ola beri gele” türünden değil elbet, teyit edilmiş bilgiden bahsediyorum. Yani beyefendiler, “ömür boyu milletvekili, bakan, il başkanı, belediye başkanı olsunlar, ama İstanbul seçimlerini gerekirse kaybedelim” anlayışındadırlar.
Siyasetçilerin asla doğru bulmadığım bu ayak oyunlarını anlayabiliyorum. Lakin yaşı 60’a varmış, artık siyaset düşünmeyen şahsiyetlerin de söz konusu siyasetçiler tarafından “zinhar olmaz” listesine alınmasını anlamakta güçlük çekiyorum. Ak Parti’ye kendi siyasetçileri tarafından oynanan bu çirkin oyunun başka bir adı var, ama bu sayfaya yakışmaz.