Dolar (USD)
35.15
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2964.63
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Temmuz 2015

'BAYRAM OLA!' DEMEDEN\u2026

Hiç "eski bayramlaru2026" diye başlamayalım yine sözeu2026 Coşkusundan, samimiyetinden, huzurundan dem vurmayalım. Su üzerine yazılan yazılar gibi okunup geçilecek ve özünde, ulviyetten nasip almamış bir ezber olmaktan öteye gidemeyecek birlik ve beraberlik ruhundan, maziye duyulan saygıdan, çocukluğumuzdan, dün ile bugünün mukayesesinden oluşan bir çerçeve yapmak için harcamayalım enerjimizi hiçu2026

Arife gecesinin bayrama büyük bekleyişlerle uzanan ve nihayetinde uzak bir yıldıza dokunur gibi sevinen çocuk ellerini; büyükannelerimiz, dedelerimiz ve ailenin minik fertleriyle kurulan kalabalık bayram sofralarını, kapı kapı toplanan şekerleri, sıcak sohbetleri anımsayıp buruk birkaç dakika yaşarken kimilerimiz, artık duymadığını, yanmadığını, kanamadığını hissetmeden konuşacak, sadece yazacak pek çoğumuz. Artarak çoğalan ve artık niteliksiz bir tekrar olmaktan öteye geçemeyen her ses ve söz, hale sirayet edemediği için inandırıcılığını bir kez daha kaybedecek çünküu2026

Sözü kağıtlara hapsettiğimiz ve hayata geçirme yolunda gayret bile gösteremediğimiz için mana küsüyor bize; sadece süs oyunları kalıyor geriyeu2026 Sığlaşıyoruz. Mazimizi, gelenek ve göreneklerimizi, çocukluğumuzu küstürdüğümüz yetmezmiş gibi, bir de gözbebeklerini küstürüyoruz muhataplarımızınu2026 Soramıyoruz; kimi kime şikayet ediyoruz? Bizim yaşadığımız bayramları, bizim büyüklerimiz inşa etti. Üstelik bu inşa, çoğunlukla yokluktan varlığa uzanan bir bilinç temeli üzerine gerçekleştirilmişti. Bizim çocuklarımız ise, bizlerin mimarı olduğu bayramlara uyanıyor şimdi. Bırakalım korumaya muvaffak olmayı, koruma yolunda en ufak bir performans sergilemediğimiz örf ve adetlerimiz için hangi çehreyle eski bayramları zikretme ve zamanı suçlama hakkını kendimizde buluyoruz?

Çok merak ediyorum; bereketli sohbetlerinin gölgesine, dizleri dibine, şen kahkahalarla toplandığımız büyüklerimize "yarın torunlarınızın kutlayacağı bayramlar" başlığı altında, bayramı icra etmek için deniz kenarına gidişlerimiz, facebook ekranlarına kilitlenişlerimiz, cıvıl cıvıl bir coşkuyu ellerimizdeki mobillere hapsedişlerimiz ve gözbebeklerindeki ışıltıları TV ekranları ile söndürdüğümüz evlatlarımız gösterilseydi, tavırları ne olurdu? Biz birbirimizin gözlerine bakmaktan bunca uzağa düşmüşken, onlar nasıl bakarlardı gözlerimizin içine?

İnsanların, ellerindeki cep telefonları yüzünden birbirinin gözlerine bakamadıkları, birbirleriyle hasbihal edemedikleri, ekran ardına gizlenmiş harfleri muhataplarının sesinden ve sözünden daha cazip gördükleri zamanlardan geçiyoruz. Çok değil, bir beş sene öncesine giderek kendimizi seyretmeye kalkışınca nasıl göründüğümüzü biliyor muyuz? İşi kelimelerle olan bir fert kaleme ve toplum vicdanına karşı elbette taşıdığı sorumluluğu izhar ile mükellef fakat küçücük gönüller yüzümüze bakarken ve bize yaşatılan o unutulmaz bayramlardan birini onlara yaşatabilme imkanımız varken çok mu önemli bir daha kavuşup kavuşamayacağımızı bildiğimiz zamanları bir saat sonra unutulacak mesajlaşmalarla, iğnelemelerle, kocaman kocaman sözlerle tüketmek?...

Lütfen çocuklarımıza, gençlerimize, büyüklerimize, birbirimize, en önemlisi de kendimize saygı duyalım ve yeni, eskinin yerini tutamadığı için suçlayıcı olmak yerine "güzeli hayatımıza nasıl taşırız" a odaklanalım. Ramazan'ın bizlere armağan ettiği üç günlük bayramı teknolojinin esareti altında ziyan etmeyelim. Hiç değilse birkaç gün, düğmelerden uzak durmanın hiç de zor olmadığını göreceğiz.

Samimi ve güzel bir bayram dileğiyleu2026

Selam ile.

Nuray Alper