Bayram görevlerimiz
Bismillahirrahmanirrahim
Bizleri en güzel şekilde yaratan ve güzelliklere eğilimli ve de
görevli kılan yüce Allah'ımıza hamd ederim. Erdemli bir hayat sürebilmemiz için
muhtaç olduğumuz örnekleri bizlere sunan aziz Peygamberimiz, biricik hayat
önderimiz Hz. Muhammed'e salât ver selam ederim.
Bilmemiz Gerekenler genel başlığı altında sunduğumuz sohbetlere
devam ediyoruz. Bu sohbetimizde, “Bayramlarımız Hak ve Halk Yöneltici
Kutsasallarımızdır”konusunu işleyemeye çalışacağız.
Aziz kardeşlerim; İslam dini, bizleri Hak'ka yönelten ve halk
insanı kılacak görevler yükleyen dindir. Buradan hareketle gerçek Müslümanı
“Hak ve Halk İnsanı” olarak tanımlayabiliriz. Bayramlar Hak ve Halk insanı
olmanın yoğun olarak yaşanması gereken günlerdir. Bu sebeple bayramlarımız ve
bizi Hak ve Halk insanı kılan görevlerimiz üzerinde duracağız.
Bayramlarımız Hak’ka Yöneliş Olan Bayram Namazlarımızla Başlar
Sevgili kardeşlerim; bütün varlıkların Halikı olan yüce
Allah'ımızın güzel isimlerinden biri de Hak'tır. Namaz kılmak Hakk'a
yönelmektir. Bir diğer anlatımla Rabbimize yönelmektir. Bayramlarımız Hakk'a
yönelmekle, yani Rabbimize yönelmekle başlayan günlerdir.
Biliyorsunuz, biz Müslümanların iki bayramımız var: Ramazan
bayramı ve Kurban bayramı. Her iki bayramımız da bayram namazıyla
başlamaktadır. Namaz, ana ibadet görevimizdir. Namaz, insanı alemlerin Rabbi
olan yüce yaratıcımıza bağlayan ibadettir. Namaz, yeryüzünde
gerçekleştirilebilecek olan en büyük olgudur. O gerçek Müslüman olmanın
gereğidir. Müminler arasında güven duyulur olabilmenin ana şartıdır. Müslümanca
yaşamanın enerjisini depolatacak olan ibadettir ve o, dünya hayatımıza disiplin
ve istikrar, ahiret hayatımıza da mutluluk kazandıracak görevimizdir. İşte
bayram günlerimiz, bayram namazıyla başlamaktadır.
Sevgili kardeşlerim; aziz Peygamberimiz, efendimiz, Medine'ye
hicret buyurduklarından bir yıl sonra bayram namazlarını kılmaya ve kıldırmaya
başlamıştır. O, genelde bayram namazlarını Mescid-i Nebi'nin dışında, Mescid-i
Nebi'ye 500 metre mesafeli bir alanda kıldırırdı. Bayram namazı biz Müslümanerkeklere
ve de kadınlara, müekked sünnet veya vacip ölçüsünde bir görevdir.
Kadınlarımız da Bayram Namazı Kılmalıdırlar
Ancak aziz kardeşlerim; bayram namazı kılma yalnız erkek
Müslümanların görevi değildir, aslında o, kadınlarımızın da kılmakla yükümlü oldukları bir namazdır. Biliyorsunuz ya da
bilmemiz gerektiği üzere aziz Peygamberimiz kendisine nazil olan Kur'an
âyetleri ve sûrelerini erkekler gibi kadınlara da tebliğ ediyordu. Bunun
içindir ki, O'nun yönlendirmesiyle kadınlar beş vakit cemaat namazlarına
katıldıkları gibi Cuma namazlarına da iştirak ediyorlardı ama bayram namazları
daha bir ayrıcalıklıydı.
Aziz Peygamberimiz bütün kadınların bayram namazlarına
katılımlarını emir buyururdu. Eşlerinin ve kızlarının bayram namazlarına
katılımlarına önem verirdi. Kadın
sahabilerden Ümmü Atiyye’nin rivayetine göre aziz Peygamberimiz ona şöyle
buyurmuştu:
"Bütün kadınlara
çağrıda bulunun. Ergin olan ve ergin olmaya yaklaşan kadınlarımız bayram namazlarına
katılsınlar. Özel günlerinde olanlar da katılsınlar."
Aziz Peygamberimiz bu emri üzerine Ümmü Atiyye "Ya Rasulallah, özel
günlerinde olan kadınlarımız da mı katılsınlar?" diyerek tekrar sorunca
Peygamberimiz "evet " buyururlar. Buhari ve Müslim gibi temel kaynaklarımızın aktarımına göre özel
konumlarında olan mümin kadınlar bayram
namazlarına iştirak ederlerdi. Ancak onlar namaza katılmazlar, aziz
Peygamberimizin irat buyurdukları hutbeyi dinlerler, bayram sabahının kutsal
havasını teneffüs ederler ve getirilen tekbirlere de katılırlardı.
Aziz kardeşlerim; nedendir bilinmez, niçini anlaşılamaz bir
durumdur. Anadolu kadınları cemaat namazlarına katılmazlar daha doğrusu
katılamazlar. Cuma namazlarına katılım olmadığı gibi bayram namazlarına da
iştirak edilmemektedir. Bu gelenek, aziz kardeşlerim İslâm dışıdır. Biz sözde dindarlık duygusu ve amacıyla aziz
Peygamberimizin emrini yani Sünneti’ni çiğniyoruz. Oysaki kadınlarımız da
mutlaka ve mutlaka bayram namazlarına katılmalıdırlar, çünkü Peygamberimizin
emri bu merkezdedir.
EvetkKadınlarımız bayram namazlarına katılamıyorlar çünkü
Anadolu'muzda bayramlar açık alanlarda değil camilerde kılınıyor. Kadınlarımız
için özel bölümler ayrılmamıştır. Geleneğimizde de maalesef, -İslam dışı
olmasına rağmen- kadınların bayram namazlarına katılımı yadırganıyor.
İslam bilginlerinin bir bölümü şu veya bu sebeple bayram namazlarının
cemaatle kılınamaması durumunda tek
başına da kılınabilir olduğu görüşündedirler. Bu sebeple biz kadınlarımıza
yönelerek bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz.
Hanım kardeşlerim; çevrenizde kılınacak bayram namazlarına
katılamıyorsanız, bayram namazı vaktinde evinizde bayram namazı kılınız. Bayram
namazı sabah namazının sünneti veya farzı gibi iki rekâtlık bir namazdır.
Bayram namazı kılmaya diye niyet eder, Allahuekber diye tekbir aldıktan sonra Sübhaneke
duasını okuduğumuzda namaza başlarken olduğu gibi her bir tekbirde ellerimizi
kaldırıp indirerek üç defa Allahuekber Allahuekber Allahuekber diye tekbir
alırız, sonra da Fatiha ve zamm-i sûre ilavesiyle birinci rekâtı kılarız. İkinci
rekâta kalktığımızda, Fatihamızı okur, zammı suremizi okumanın ardından rükûu'ya
gitmeden önce ilk rekatta olduğu gibi üç
defa Allahuekber Allahuekber Allahuekber diye tekbirler alır, dördüncü tekbirle
rükûu'ya giderek bayram namazlarımızı kılabiliriz.
Çocuklarımızı da Bayram Namazlarına Götürmeliyiz
Güzel kardeşlerim çocuklarımızı da ibadetlere alıştırmalıyız.
Oruca alıştırmalıyız. Hatta imkanlarımız varsa Umre’ye ve Hac’ca
alıştırmalıyız. Fitre’ye, zekâta alıştırmalıyız. Fitreye alıştırmalıyız.
Fitreyi çocuklarımızın eline verip bizzat vermeleri alıştırmalarını
yapabiliriz. Onlara mutlaka bayram namazlarına katılma alıştırmalarını da
yapmalıyız. Çocuklarımız, beş veya en geç yedi yaşından sonra babalarıyla
birlikte mutlaka bayram namazlarına katılmalıdırlar. İmamlarımız ve yaşlılarımız
da yardımcı olmalıdırlar. Çocuklarımızın bayram namazına gelmeleri ve
getirilmelerine mani olmak bir tarafa teşvik etmeliyiz. Çocuklarımızın çocukluk
hatıraları arasında mutlaka ve mutlaka bayram namazlarına da katılım hatırası
olmalıdır.
Sevgili kardeşlerim; bayram günlerinde bayram namazlarına katılımımız
bizi Hak insanı kılarken, diğer
görevlerimiz de bizleri Halk insanı kılmaktadır. Halk insanı kılan
görevlerimizi de şöylece özetleyebiliriz:
Bayramlarımız Halka Yöneliş Olan Fitre ve Kurbanla Devam Eder
Ramazan bayramında, bayram namazından sonra ilk göreviniz Fitre
vermektir. Kurban bayramında ise namazın akabindeki görevimiz kurban kesmektir.
Her iki görevimiz de bizi daha bir sosyalleştiren, daha bir toplumumuzla kaynaştıran
ve bir yardımlaştıran görevlerimizdir.
I.
Fitre
Vermeliyiz
Kardeşlerim; ramazan bayramını birinci günü, daha önce verilmemişse fitrelerimiz
mutlaka verilmelidir. Fitreler yaradılışımıza bir şükranedir, oruçlarımızı
tutulurken vaki olan hatalarımızı da gidericidir.
Güzel kardeşlerim; burada sadece bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Ramazan bayramı günlerinde zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilen ve fitre
verebilecek fakir kardeşlerimizde fitre vermeye çalışmalıdırlar. Onlar bir
taraftan fitre alırken, diğer taraftan da fitre vermeli, böylece verici
Müslüman olmanın hazlarını yaşamalıdırlar. Almalı ve vermeliyiz. Zaten her
halükarda Müslümanın ana vasfı vericilik olmalıdır.
Eğer bir toplumda daima bilim adamları, daima yöneticiler, daima
zenginler verici olursa o toplum istikrar bulamaz, mânen gelişemez. Tebessüm
ederek veya bir çift tatlı söz
söyleyip hal ve hatır sorarak ya da yarım meyve olsun vererekherkes gücü ölçüsünde
verici olmalıdır.
Kurban Kesmeliyiz
Sevgili kardeşlerim; bilimsel tespit ve tahminlere göre yeryüzünde
on milyonu aşkın canlı türü var.Kur'anımızın
beyanına göre yeryüzündeki bütün bu varlıklar
biz insanlar için yaratılmıştır. Biz bu canlılardan çok değişik şekillerde
yararlanıyoruz ama en fazla yararlandıklarımız da kurban edilebilir olan küçük
ve büyük baş hayvanlardır.
Kurban kesmenin müekket sünnet mi, vacip mi olduğu konusu önemli
olmakla birlikte bir diğer konudur. Ancak güç yettirebilenlerimiz gelenek olarak değil ama ibadet olarak kurban
kesmelidirler. Bilinmelidir ki kurban bayramı günlerinde bizi Allah'ın rızasına
götürebilecek başlıca amelkurban kesmektir. Evet, fitrelerimiz de kesilebilecek
kurbanlarımız da bizi bayram günlerinde halk insanı kılacak olan ibadet
görevlerimizdir.
II.
Hiçbir Türünü Küçümsemeden Hediyeleşmek
Güzel kardeşlerim; bayram günlerindeki bir görevimiz de
hediyeleşmektir. Aslında hediyeleşmek hayatın her anı ve safhasında yer
vermemiz gereken bir erdemdir. Aziz
Peygamberimiz hediyeleşmemiz üzerinde ısrar buyururlardı.
Gerçekten hediyeleşmek kafalarda ve kalplerde oluşan kirleri ve kırgınlıkları
giderir, birbirilerimize daha bir sevgiyle bağlanmamıza vesile olur. Burada hediyeleşme
konusuna hadislerle açıklık getirmek istiyorum aziz kardeşlerim. - Salât ve selam üzerine olsun,-Peygamberimiz,
bir hadislerinde şöyle buyururlar:
“Siz, iman etmedikçe Cennete
giremezsiniz. Birbirilerinizi de sevmedikçe de gerçekten îman etmiş
olamazsınız.”
Peygamberimiz biribirlerimizi sevebilmenin bir yolunun da
hediyeleşme olduğunu şöylece açıklıyor.
“Hediyeleşiniz ki
birbirilerinizi sevesiniz.”
İslam dininde iyinin, güzelin, doğrunun küçüğü basiti olmaz. Çünkü
Peygamberimiz,tebessüm etmek ve bir
çift tatlı söz söylemek şeklinde de olsa … "İslâm’ın ,olgun aklın onay verdiği İyi olan, güzel olan, doğru olan; ferde,
aileye, vetopluma yararlı olan hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi küçük görmeyiniz,
basite almayınız. “ buyurur.(Müslim Birr,144;
Tirmizî Et’ime 30)
Güzel kardeşlerim; Bir kitapçıktan tek bir çiçeğe, bir çift
çoraptan bir kaleme kadar olsun hediyeleşmeyi görev edinmeliyiz. Hayatımızın
her anı ve safhasında hediyeleşmeliyiz. Ama bayramlar daha bir vesile
edilmelidir. Hediye sunmada arkadaşlarımızı unutmayalım. Eşlerimizi ve çocuklarımızı
unutmayalım. Annelerimizi, babalarımızı hiç mi hiç unutmayalım sevgili
kardeşlerim. Evet, hediyeleşmek sevgiye çığır açmaktır. Sevgi seferberliğidir.
Bu yolla birbirlerini sevebilen kullar olmak, Cennet’e yol açmak gerçek elbette
bizim işimiz ve amacımız olmalıdır.
III.
Ana Baba ve Akrabaya Sıla
Sevgili kardeşlerim; bayram günlerimizin ihmal edilmemesi gereken
görevlerinden biri de ana babaya ve akrabaya sıla yapmaktır. Aslında ana baba
ve akraba ile olan ilişkilerin, bir ömür boyu aksatılmaksızın sürdürülmesi
gerekir. Ana babaya ve akrabaya ihsan konusunu özel bir sohbetlerimizde
işlediğimizi hatırlayacaksınız. Şu kadarını hatırlatayım; ana baba ve akrabaya
ihsan Yaradan'ımıza ibadetten sonra
yapmamız gereken başlıca görevimizdir.
Güzel kardeşlerim; ana babanın kâfir olması dahi ana babaya karşı
ihsan yani iyiliklerde, güzelliklerde bulunma görevimizi düşürmez. (Lukman 15)Akrabamızla ilişkilerimiz de aksatılmadan sürdürülmelidir. Bu
konuda kendimi zayıf hissediyorum güzel kardeşlerim. Sizlerden rica ediyorum akraba
hukukunu gereğince koruyabilenlerden olabilmem için bana dua ediniz, ben de
size dua edeyim.
Ülkemizin aziz misafirlerinden birinin
Hz. Eba Eyyubel Ensari olduğunu biliyorsunuz Onun rivayet ettiği bir
hadisegöre; bir zat gelir; ‘Ya Rasulallah, beni Cennet’e götürecek ve
Cehennem’den uzaklaştıracak amelleri bana öğretir misin?” der. Peygamberimiz de
ona şöyle buyurur:
“Allah'a ibadet eder ve
O'na ortak koşmazsın, namaz kılar,zekâtını verirsin, bir de mutlaka akrabana
sıla yaparsın.“
Akrabaya sıla yapmak aziz kardeşlerim, ihtiyaçlı olanlarına yardım
etmektir. Onları bildiğimiz İslâmî ve aklî doğrulara çağırmaktır. Bir de
doğrudan ve dolaylı olarak ziyaret etmektir. Hiç değilse bir telefon görüşmesi
ile ve mesajlaşma yoluyla olsun akrabamızla irtibatımızı mutlaka ve mutlaka
sürdürmeliyiz.
IV.
Dargın Olduğumuz Kişilerle Barışmak
Güzel kardeşlerim; bayramlarda daha bir özenle uygulamamız gereken
görevlerimizden biri de dargın olduğumuz kişilerle barışmaktır. Dargınlık bir
insanlık gerçeğidir. Eşler arasında, akraba fertleri arasında, ana baba çocuk
arasında da maalesef olabiliyor. Ancak gerçek Müslümanların bir vasfı var.
Onlar bile bile hata üzerinde ısrar etmezler, etmemelidirler. Bunun için yüce
dinimizde Peygamberimizin diliyle üç günden fazla dargınlık helal
kılınmamıştır.
Bilmek yetmiyor, fedakârlık gerekir. Biz niye dargın duruyoruz,
bize yardım edilmediği için mi veya hatalı davranıldığı için mi ya da bize
gelinmediği için mi?. Genelde dargınlığın sebebi bu üçüdür. Ama bakınız aziz Peygamberimiz ne buyuruyorlar:
“Cennetin en yüksek
derecelerine ulaşmak istiyor musunuz? Cennetin en yüksek derecelerine
ulaştıracak ameller; vermeyene vermek, gelmeyene gitmek, hata edeni de
bağışlamaktır.”
Evet, güzel kardeşlerim; Peygamberimiz
bir diğer hadislerinde de hadislerinde; “Cennet nefislere ağır gelen yükümlülüklerle çevrilmiştir”,buyuruyor. Cenneti kazanmak kolay mı? Elbette
nefisimize ağır gelecek işlerin altına girerek, fedakârlık yaparak, feragatte
bulunarak erdemler göstereceğiz. İşte bunların başında da
dargınlarımızla barışmak gelmektedir. ilk adımı biz atmalıyız güzel
kardeşlerim. Eğer siz erdemli davranamazsanız mümin kardeşlerinizden bunu
bekleme hakkınız da olmaz.
V.
Kabir
Ziyareti
Bayram günlerinde görevlerimizden biri de ana baba, akraba, alim
ve güzel kullarin kabirlerini ziyaret etmektir. Gerçi kabir ziyaretini
öğütleyen Kur’ânımızın (Tevbe 84) ve aziz Peygamberimizin onu bayram günlerine
tahsis eden bir beyanı yoktur. Ama İslam'dan ilham alan geleneklerimizde bayram
namazlarından sonra kabirleri ziyaret vardır. Bendeniz İstanbul çocuğuyum.
İstanbul'da bu güzel adet, bayramlarımızda hâlâ yaşatılmaktadır. İyi de edilmektedir.
-Salât ve selâm üzerine olsun- Peygamberimiz bir hadislerinde bizi kabir ziyaretine şöylece yönlendirmektedir:
“Kabirleri ziyaret ediniz.
Çünkü kabir ziyareti size ahiret hayatını; onun sorgulaması, Cenneti ve
Cehennemini hatırlatır.”
Dün aramızda olan insanlar bugün kabirlerinde.
Biz de kabir yolcusuyuz. Kabir ziyareti gerçekten bizi bir ölçüde de olsa ihtiraslarımızdan arındırabilir.
Gaflet perdelerimizi yırtabilir. Biz
akrabamızı, biz dostlarımızı unutmayalım ki, dostlarımız da bizi unutmasınlar.
Sevgili kardeşlerim; mümkünse kabirler ziyaret edilmeli, hem
dualar etmeli, hem de kendimizi bayram sonrasına daha bir duyarlı mümin olarak
hazırlamalıyız.
VI.
Eğlenceye Yer Vermek
Güzel kardeşlerim, bayram günlerinin bir özelliği de meşru sınırları aşmaksızın,
eğlenceye de yer verilebilir olmasıdır. Alimlerimiz ve yaşlılarımız bileihtiyaç
duyabilirse deözellikle gençlerimiz meşru şekilde eğlenmek ihtiyacındadırlar.
Eğer biz helal eğlencelerin yollarını tıkarsak, haram eğlencelere yol açmış
oluruz.
Hz. Aişe validemiz, şöyle anlatıyor:
“Bir bayram günüydü. İki
genç kız beni ziyaret ettiler ve yanımda def vurarak ezgiler söylemeye
başladılar. Sevgili Peygamberimiz geldi, ama onları engellemedi, bir kenara çekildi. Daha
sonra babam Ebubekir geldi ve bana ‘Hz. Peygamberin huzurunda şeytanî
enstrümanlı müzik” ha diyerek bana çıkıştı. Peygamberimiz de onu şöyle
uyardılar:
Ya Ebubekir! Kızları kendi haline bırak. Her toplumun
kendi bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır.”
Peygamberimiz bir bayram
günü Medineli Habeşli folklor grubuna Mescid-i Nebi'yi açmış ve onların Mescid-i
Nebi'de gösteri yapmalarını izin vermiş,eşi olan Hz. Aişe'ye de bizzat kendi omuzları
üzerinden izlettirmiştir.
Alkollü içkiler ve bedensel temasları içeren kadın erkek oyunları
gibiharamlara düşmeden mahalli eğlencelere de yer verilebilmelidir. Çünkü Ramazan
ve Kurban bizim bayramımızdır. Elbette ki bizim çocuklarımızın da,
gençlerimizin de meşru bayramlar yapma hakları vardır.
Bitirirken
Sevgili kardeşlerim; İslam bize Hakk ve Halk insanı olabilmenin ilkelerini
sunduğu içindir ki biz de gerçek Müslümanları, Hakk ve Halk insanı olarak
tanımlayabiliriz. Bayramlarımız ise Hakk ve Halk insanı olmanın daha bir yaşanılması
gereken günlerimizdir. Bu günlerimizde özetlemeye çalıştığımız erdemlerimize
yer vererek bayram günlerimizi değerlendirmeliyiz.
Güzel kardeşlerim; ebedî hayatımızı bayramlaştıracak ana
görevlerimizden biri olan namazlarımızı tekrar hatırlatıyor, hepinize
bayramlaştırabileceğimiz uzun ömürler niyaz ederim. Allah'a emanet olunuz.