Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.65
Gram Altın
2900.98
BIST 100
9395.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Nisan 2022

Bayram görevlerimiz

Bismillahirrahmanirrahim

Bizleri en güzel şekilde yaratan ve güzelliklere eğilimli ve de görevli kılan yüce Allah'ımıza hamd ederim. Erdemli bir hayat sürebilmemiz için muhtaç olduğumuz örnekleri bizlere sunan aziz Peygamberimiz, biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed'e salât ver selam ederim.

Bilmemiz Gerekenler genel başlığı altında sunduğumuz sohbetlere devam ediyoruz. Bu sohbetimizde, “Bayramlarımız Hak ve Halk Yöneltici Kutsasallarımızdır”konusunu işleyemeye çalışacağız.

Aziz kardeşlerim; İslam dini, bizleri Hak'ka yönelten ve halk insanı kılacak görevler yükleyen dindir. Buradan hareketle gerçek Müslümanı “Hak ve Halk İnsanı” olarak tanımlayabiliriz. Bayramlar Hak ve Halk insanı olmanın yoğun olarak yaşanması gereken günlerdir. Bu sebeple bayramlarımız ve bizi Hak ve Halk insanı kılan görevlerimiz üzerinde duracağız.

Bayramlarımız Hak’ka Yöneliş Olan Bayram Namazlarımızla Başlar

Sevgili kardeşlerim; bütün varlıkların Halikı olan yüce Allah'ımızın güzel isimlerinden biri de Hak'tır. Namaz kılmak Hakk'a yönelmektir. Bir diğer anlatımla Rabbimize yönelmektir. Bayramlarımız Hakk'a yönelmekle, yani Rabbimize yönelmekle başlayan günlerdir.

Biliyorsunuz, biz Müslümanların iki bayramımız var: Ramazan bayramı ve Kurban bayramı. Her iki bayramımız da bayram namazıyla başlamaktadır. Namaz, ana ibadet görevimizdir. Namaz, insanı alemlerin Rabbi olan yüce yaratıcımıza bağlayan ibadettir. Namaz, yeryüzünde gerçekleştirilebilecek olan en büyük olgudur. O gerçek Müslüman olmanın gereğidir. Müminler arasında güven duyulur olabilmenin ana şartıdır. Müslümanca yaşamanın enerjisini depolatacak olan ibadettir ve o, dünya hayatımıza disiplin ve istikrar, ahiret hayatımıza da mutluluk kazandıracak görevimizdir. İşte bayram günlerimiz, bayram namazıyla başlamaktadır.

Sevgili kardeşlerim; aziz Peygamberimiz, efendimiz, Medine'ye hicret buyurduklarından bir yıl sonra bayram namazlarını kılmaya ve kıldırmaya başlamıştır. O, genelde bayram namazlarını Mescid-i Nebi'nin dışında, Mescid-i Nebi'ye 500 metre mesafeli bir alanda kıldırırdı. Bayram namazı biz Müslümanerkeklere ve de kadınlara, müekked sünnet veya vacip ölçüsünde bir görevdir.

Kadınlarımız da Bayram Namazı Kılmalıdırlar

Ancak aziz kardeşlerim; bayram namazı kılma yalnız erkek Müslümanların görevi değildir, aslında o, kadınlarımızın da kılmakla yükümlü oldukları bir namazdır. Biliyorsunuz ya da bilmemiz gerektiği üzere aziz Peygamberimiz kendisine nazil olan Kur'an âyetleri ve sûrelerini erkekler gibi kadınlara da tebliğ ediyordu. Bunun içindir ki, O'nun yönlendirmesiyle kadınlar beş vakit cemaat namazlarına katıldıkları gibi Cuma namazlarına da iştirak ediyorlardı ama bayram namazları daha bir ayrıcalıklıydı.

Aziz Peygamberimiz bütün kadınların bayram namazlarına katılımlarını emir buyururdu. Eşlerinin ve kızlarının bayram namazlarına katılımlarına önem verirdi. Kadın sahabilerden Ümmü Atiyye’nin rivayetine göre aziz Peygamberimiz ona şöyle buyurmuştu:

"Bütün kadınlara çağrıda bulunun. Ergin olan ve ergin olmaya yaklaşan kadınlarımız bayram namazlarına katılsınlar. Özel günlerinde olanlar da katılsınlar."

Aziz Peygamberimiz bu emri üzerine Ümmü Atiyye "Ya Rasulallah, özel günlerinde olan kadınlarımız da mı katılsınlar?" diyerek tekrar sorunca Peygamberimiz "evet " buyururlar. Buhari ve Müslim gibi temel kaynaklarımızın aktarımına göre özel konumlarında olan mümin kadınlar bayram namazlarına iştirak ederlerdi. Ancak onlar namaza katılmazlar, aziz Peygamberimizin irat buyurdukları hutbeyi dinlerler, bayram sabahının kutsal havasını teneffüs ederler ve getirilen tekbirlere de katılırlardı.

Aziz kardeşlerim; nedendir bilinmez, niçini anlaşılamaz bir durumdur. Anadolu kadınları cemaat namazlarına katılmazlar daha doğrusu katılamazlar. Cuma namazlarına katılım olmadığı gibi bayram namazlarına da iştirak edilmemektedir. Bu gelenek, aziz kardeşlerim İslâm dışıdır. Biz sözde dindarlık duygusu ve amacıyla aziz Peygamberimizin emrini yani Sünneti’ni çiğniyoruz. Oysaki kadınlarımız da mutlaka ve mutlaka bayram namazlarına katılmalıdırlar, çünkü Peygamberimizin emri bu merkezdedir.

EvetkKadınlarımız bayram namazlarına katılamıyorlar çünkü Anadolu'muzda bayramlar açık alanlarda değil camilerde kılınıyor. Kadınlarımız için özel bölümler ayrılmamıştır. Geleneğimizde de maalesef, -İslam dışı olmasına rağmen- kadınların bayram namazlarına katılımı yadırganıyor.

İslam bilginlerinin bir bölümü şu veya bu sebeple bayram namazlarının cemaatle kılınamaması durumunda tek başına da kılınabilir olduğu görüşündedirler. Bu sebeple biz kadınlarımıza yönelerek bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz.

Hanım kardeşlerim; çevrenizde kılınacak bayram namazlarına katılamıyorsanız, bayram namazı vaktinde evinizde bayram namazı kılınız. Bayram namazı sabah namazının sünneti veya farzı gibi iki rekâtlık bir namazdır. Bayram namazı kılmaya diye niyet eder, Allahuekber diye tekbir aldıktan sonra Sübhaneke duasını okuduğumuzda namaza başlarken olduğu gibi her bir tekbirde ellerimizi kaldırıp indirerek üç defa Allahuekber Allahuekber Allahuekber diye tekbir alırız, sonra da Fatiha ve zamm-i sûre ilavesiyle birinci rekâtı kılarız. İkinci rekâta kalktığımızda, Fatihamızı okur, zammı suremizi okumanın ardından rükûu'ya gitmeden önce ilk rekatta olduğu gibi üç defa Allahuekber Allahuekber Allahuekber diye tekbirler alır, dördüncü tekbirle rükûu'ya giderek bayram namazlarımızı kılabiliriz.

Çocuklarımızı da Bayram Namazlarına Götürmeliyiz

Güzel kardeşlerim çocuklarımızı da ibadetlere alıştırmalıyız. Oruca alıştırmalıyız. Hatta imkanlarımız varsa Umre’ye ve Hac’ca alıştırmalıyız. Fitre’ye, zekâta alıştırmalıyız. Fitreye alıştırmalıyız. Fitreyi çocuklarımızın eline verip bizzat vermeleri alıştırmalarını yapabiliriz. Onlara mutlaka bayram namazlarına katılma alıştırmalarını da yapmalıyız. Çocuklarımız, beş veya en geç yedi yaşından sonra babalarıyla birlikte mutlaka bayram namazlarına katılmalıdırlar. İmamlarımız ve yaşlılarımız da yardımcı olmalıdırlar. Çocuklarımızın bayram namazına gelmeleri ve getirilmelerine mani olmak bir tarafa teşvik etmeliyiz. Çocuklarımızın çocukluk hatıraları arasında mutlaka ve mutlaka bayram namazlarına da katılım hatırası olmalıdır.

Sevgili kardeşlerim; bayram günlerinde bayram namazlarına katılımımız bizi Hak insanı kılarken, diğer görevlerimiz de bizleri Halk insanı kılmaktadır. Halk insanı kılan görevlerimizi de şöylece özetleyebiliriz:

Bayramlarımız Halka Yöneliş Olan Fitre ve Kurbanla Devam Eder

Ramazan bayramında, bayram namazından sonra ilk göreviniz Fitre vermektir. Kurban bayramında ise namazın akabindeki görevimiz kurban kesmektir. Her iki görevimiz de bizi daha bir sosyalleştiren, daha bir toplumumuzla kaynaştıran ve bir yardımlaştıran görevlerimizdir.

I. Fitre Vermeliyiz

Kardeşlerim; ramazan bayramını birinci günü, daha önce verilmemişse fitrelerimiz mutlaka verilmelidir. Fitreler yaradılışımıza bir şükranedir, oruçlarımızı tutulurken vaki olan hatalarımızı da gidericidir.

Güzel kardeşlerim; burada sadece bir hatırlatma yapmak istiyorum. Ramazan bayramı günlerinde zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilen ve fitre verebilecek fakir kardeşlerimizde fitre vermeye çalışmalıdırlar. Onlar bir taraftan fitre alırken, diğer taraftan da fitre vermeli, böylece verici Müslüman olmanın hazlarını yaşamalıdırlar. Almalı ve vermeliyiz. Zaten her halükarda Müslümanın ana vasfı vericilik olmalıdır.

Eğer bir toplumda daima bilim adamları, daima yöneticiler, daima zenginler verici olursa o toplum istikrar bulamaz, mânen gelişemez. Tebessüm ederek veya bir çift tatlı söz söyleyip hal ve hatır sorarak ya da yarım meyve olsun vererekherkes gücü ölçüsünde verici olmalıdır.

Kurban Kesmeliyiz

Sevgili kardeşlerim; bilimsel tespit ve tahminlere göre yeryüzünde on milyonu aşkın canlı türü var.Kur'anımızın beyanına göre yeryüzündeki bütün bu varlıklar biz insanlar için yaratılmıştır. Biz bu canlılardan çok değişik şekillerde yararlanıyoruz ama en fazla yararlandıklarımız da kurban edilebilir olan küçük ve büyük baş hayvanlardır.

Kurban kesmenin müekket sünnet mi, vacip mi olduğu konusu önemli olmakla birlikte bir diğer konudur. Ancak güç yettirebilenlerimiz gelenek olarak değil ama ibadet olarak kurban kesmelidirler. Bilinmelidir ki kurban bayramı günlerinde bizi Allah'ın rızasına götürebilecek başlıca amelkurban kesmektir. Evet, fitrelerimiz de kesilebilecek kurbanlarımız da bizi bayram günlerinde halk insanı kılacak olan ibadet görevlerimizdir.

II. Hiçbir Türünü Küçümsemeden Hediyeleşmek

Güzel kardeşlerim; bayram günlerindeki bir görevimiz de hediyeleşmektir. Aslında hediyeleşmek hayatın her anı ve safhasında yer vermemiz gereken bir erdemdir. Aziz Peygamberimiz hediyeleşmemiz üzerinde ısrar buyururlardı.

Gerçekten hediyeleşmek kafalarda ve kalplerde oluşan kirleri ve kırgınlıkları giderir, birbirilerimize daha bir sevgiyle bağlanmamıza vesile olur. Burada hediyeleşme konusuna hadislerle açıklık getirmek istiyorum aziz kardeşlerim. - Salât ve selam üzerine olsun,-Peygamberimiz, bir hadislerinde şöyle buyururlar:

“Siz, iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirilerinizi de sevmedikçe de gerçekten îman etmiş olamazsınız.”

Peygamberimiz biribirlerimizi sevebilmenin bir yolunun da hediyeleşme olduğunu şöylece açıklıyor.

Hediyeleşiniz ki birbirilerinizi sevesiniz.”

İslam dininde iyinin, güzelin, doğrunun küçüğü basiti olmaz. Çünkü Peygamberimiz,tebessüm etmek ve bir çift tatlı söz söylemek şeklinde de olsa … "İslâm’ın ,olgun aklın onay verdiği İyi olan, güzel olan, doğru olan; ferde, aileye, vetopluma yararlı olan hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi küçük görmeyiniz, basite almayınız. “ buyurur.(Müslim Birr,144; Tirmizî Et’ime 30)

Güzel kardeşlerim; Bir kitapçıktan tek bir çiçeğe, bir çift çoraptan bir kaleme kadar olsun hediyeleşmeyi görev edinmeliyiz. Hayatımızın her anı ve safhasında hediyeleşmeliyiz. Ama bayramlar daha bir vesile edilmelidir. Hediye sunmada arkadaşlarımızı unutmayalım. Eşlerimizi ve çocuklarımızı unutmayalım. Annelerimizi, babalarımızı hiç mi hiç unutmayalım sevgili kardeşlerim. Evet, hediyeleşmek sevgiye çığır açmaktır. Sevgi seferberliğidir. Bu yolla birbirlerini sevebilen kullar olmak, Cennet’e yol açmak gerçek elbette bizim işimiz ve amacımız olmalıdır.

III. Ana Baba ve Akrabaya Sıla

Sevgili kardeşlerim; bayram günlerimizin ihmal edilmemesi gereken görevlerinden biri de ana babaya ve akrabaya sıla yapmaktır. Aslında ana baba ve akraba ile olan ilişkilerin, bir ömür boyu aksatılmaksızın sürdürülmesi gerekir. Ana babaya ve akrabaya ihsan konusunu özel bir sohbetlerimizde işlediğimizi hatırlayacaksınız. Şu kadarını hatırlatayım; ana baba ve akrabaya ihsan Yaradan'ımıza ibadetten sonra yapmamız gereken başlıca görevimizdir.

Güzel kardeşlerim; ana babanın kâfir olması dahi ana babaya karşı ihsan yani iyiliklerde, güzelliklerde bulunma görevimizi düşürmez. (Lukman 15)Akrabamızla ilişkilerimiz de aksatılmadan sürdürülmelidir. Bu konuda kendimi zayıf hissediyorum güzel kardeşlerim. Sizlerden rica ediyorum akraba hukukunu gereğince koruyabilenlerden olabilmem için bana dua ediniz, ben de size dua edeyim.

Ülkemizin aziz misafirlerinden birinin Hz. Eba Eyyubel Ensari olduğunu biliyorsunuz Onun rivayet ettiği bir hadisegöre; bir zat gelir; ‘Ya Rasulallah, beni Cennet’e götürecek ve Cehennem’den uzaklaştıracak amelleri bana öğretir misin?” der. Peygamberimiz de ona şöyle buyurur:

“Allah'a ibadet eder ve O'na ortak koşmazsın, namaz kılar,zekâtını verirsin, bir de mutlaka akrabana sıla yaparsın.“

Akrabaya sıla yapmak aziz kardeşlerim, ihtiyaçlı olanlarına yardım etmektir. Onları bildiğimiz İslâmî ve aklî doğrulara çağırmaktır. Bir de doğrudan ve dolaylı olarak ziyaret etmektir. Hiç değilse bir telefon görüşmesi ile ve mesajlaşma yoluyla olsun akrabamızla irtibatımızı mutlaka ve mutlaka sürdürmeliyiz.

IV. Dargın Olduğumuz Kişilerle Barışmak

Güzel kardeşlerim; bayramlarda daha bir özenle uygulamamız gereken görevlerimizden biri de dargın olduğumuz kişilerle barışmaktır. Dargınlık bir insanlık gerçeğidir. Eşler arasında, akraba fertleri arasında, ana baba çocuk arasında da maalesef olabiliyor. Ancak gerçek Müslümanların bir vasfı var. Onlar bile bile hata üzerinde ısrar etmezler, etmemelidirler. Bunun için yüce dinimizde Peygamberimizin diliyle üç günden fazla dargınlık helal kılınmamıştır.

Bilmek yetmiyor, fedakârlık gerekir. Biz niye dargın duruyoruz, bize yardım edilmediği için mi veya hatalı davranıldığı için mi ya da bize gelinmediği için mi?. Genelde dargınlığın sebebi bu üçüdür. Ama bakınız aziz Peygamberimiz ne buyuruyorlar:

“Cennetin en yüksek derecelerine ulaşmak istiyor musunuz? Cennetin en yüksek derecelerine ulaştıracak ameller; vermeyene vermek, gelmeyene gitmek, hata edeni de bağışlamaktır.”

Evet, güzel kardeşlerim; Peygamberimiz bir diğer hadislerinde de hadislerinde; “Cennet nefislere ağır gelen yükümlülüklerle çevrilmiştir”,buyuruyor. Cenneti kazanmak kolay mı? Elbette nefisimize ağır gelecek işlerin altına girerek, fedakârlık yaparak, feragatte bulunarak erdemler göstereceğiz. İşte bunların başında da dargınlarımızla barışmak gelmektedir. ilk adımı biz atmalıyız güzel kardeşlerim. Eğer siz erdemli davranamazsanız mümin kardeşlerinizden bunu bekleme hakkınız da olmaz.

V. Kabir Ziyareti

Bayram günlerinde görevlerimizden biri de ana baba, akraba, alim ve güzel kullarin kabirlerini ziyaret etmektir. Gerçi kabir ziyaretini öğütleyen Kur’ânımızın (Tevbe 84) ve aziz Peygamberimizin onu bayram günlerine tahsis eden bir beyanı yoktur. Ama İslam'dan ilham alan geleneklerimizde bayram namazlarından sonra kabirleri ziyaret vardır. Bendeniz İstanbul çocuğuyum. İstanbul'da bu güzel adet, bayramlarımızda hâlâ yaşatılmaktadır. İyi de edilmektedir.

-Salât ve selâm üzerine olsun- Peygamberimiz bir hadislerinde bizi kabir ziyaretine şöylece yönlendirmektedir:

Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabir ziyareti size ahiret hayatını; onun sorgulaması, Cenneti ve Cehennemini hatırlatır.”

Dün aramızda olan insanlar bugün kabirlerinde. Biz de kabir yolcusuyuz. Kabir ziyareti gerçekten bizi bir ölçüde de olsa ihtiraslarımızdan arındırabilir. Gaflet perdelerimizi yırtabilir. Biz akrabamızı, biz dostlarımızı unutmayalım ki, dostlarımız da bizi unutmasınlar.

Sevgili kardeşlerim; mümkünse kabirler ziyaret edilmeli, hem dualar etmeli, hem de kendimizi bayram sonrasına daha bir duyarlı mümin olarak hazırlamalıyız.

VI. Eğlenceye Yer Vermek

Güzel kardeşlerim, bayram günlerinin bir özelliği de meşru sınırları aşmaksızın, eğlenceye de yer verilebilir olmasıdır. Alimlerimiz ve yaşlılarımız bileihtiyaç duyabilirse deözellikle gençlerimiz meşru şekilde eğlenmek ihtiyacındadırlar. Eğer biz helal eğlencelerin yollarını tıkarsak, haram eğlencelere yol açmış oluruz.

Hz. Aişe validemiz, şöyle anlatıyor:

Bir bayram günüydü. İki genç kız beni ziyaret ettiler ve yanımda def vurarak ezgiler söylemeye başladılar. Sevgili Peygamberimiz geldi, ama onları engellemedi, bir kenara çekildi. Daha sonra babam Ebubekir geldi ve bana ‘Hz. Peygamberin huzurunda şeytanî enstrümanlı müzik” ha diyerek bana çıkıştı. Peygamberimiz de onu şöyle uyardılar:

Ya Ebubekir! Kızları kendi haline bırak. Her toplumun kendi bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır.”

Peygamberimiz bir bayram günü Medineli Habeşli folklor grubuna Mescid-i Nebi'yi açmış ve onların Mescid-i Nebi'de gösteri yapmalarını izin vermiş,eşi olan Hz. Aişe'ye de bizzat kendi omuzları üzerinden izlettirmiştir.

Alkollü içkiler ve bedensel temasları içeren kadın erkek oyunları gibiharamlara düşmeden mahalli eğlencelere de yer verilebilmelidir. Çünkü Ramazan ve Kurban bizim bayramımızdır. Elbette ki bizim çocuklarımızın da, gençlerimizin de meşru bayramlar yapma hakları vardır.

namaz_449ec6ee9ba7b4fa0094932abca62254.jpg

Bitirirken

Sevgili kardeşlerim; İslam bize Hakk ve Halk insanı olabilmenin ilkelerini sunduğu içindir ki biz de gerçek Müslümanları, Hakk ve Halk insanı olarak tanımlayabiliriz. Bayramlarımız ise Hakk ve Halk insanı olmanın daha bir yaşanılması gereken günlerimizdir. Bu günlerimizde özetlemeye çalıştığımız erdemlerimize yer vererek bayram günlerimizi değerlendirmeliyiz.

Güzel kardeşlerim; ebedî hayatımızı bayramlaştıracak ana görevlerimizden biri olan namazlarımızı tekrar hatırlatıyor, hepinize bayramlaştırabileceğimiz uzun ömürler niyaz ederim. Allah'a emanet olunuz.