Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Haziran 2019

Bayram Coşkusunu Şiirlerle Yaşamak

Mübarek Ramazan ayı çabucak geçiverdi. Uyanışımız, dirilişimiz ve özümüzü hatırlayışımız için, bayram günleri de aslında büyük fırsat. Bir bakıma eksikliklerimizi, noksanlıklarımızı tamamlayabiliyor, ihmallerimizi telafi edebiliyoruz bu neşe günlerinde. Ramazan’da görüşemediğimiz, buluşamadığımız, oturup konuşamadığımız, hâlleşemediğimiz yakınlarımızla, bayram günlerinde bu fırsatı bulabiliyoruz. Hayatın kargaşası, günlük koşuşturmanın telâşı içinde kendimizi dinlediğimiz, nefis ve ruh muhasebesi yaptığımız günlerdir bayramlar ve zaten öyle olmalıdır.

Ramazan-ı Şerif’te veya Kadir Gecesi’nde arayıp kutlayamadığımız dostları, akrabaları hatırlama vaktidir bayram günleri... Öyleyse bu görev işte bu günlerde yapılmalı, vazife yerine getirilmeli... Geç de olsa dostluklar tazelenmeli... Bayram günlerinde elbette büyüklerimizi, akrabalarımızı, dostlarımızı ziyaret ediyor, onlarla bayramlaşıyoruz. Ama aynı zamanda üstümüzde hakları olan şehitlerimizi, devlet büyüklerimizi, âlimlerimizi, ermişlerimizi, şairlerimizi, yazarlarımızı, sanatkârlarımızı, mütefekkirlerimizi, hocalarımızı, öğretmenlerimizi de ebedî istarahatgâhlarında ziyaret etmeliyiz. Başlarında Kur’an okuyup ruhlarına Fatihalar yollamalıyız. Bu görev, hem ebediyete göçmüş yakınlarımız için ihmal edilmemesi gereken dinî bir vecibedir hem de yaşatmamız ve gelecek nesillere de aktarmamız gereken anlamlı, vefalı, kadirbilir, İslamî ve insanî bir geleneğimizdir.

Şairlerin Gözüyle Bayramlar

Bayramları biraz da şairlerin gözüyle görmek, onların kalbiyle dinlemek gerek. Hacı Bayram-ı Veli ile başlamak isabet olur: “Bayram’ım imdi Bayramı’m imdi / Bayram ederler yâr ile şimdi / Hamd-ü senalar hamd-ü senalar / Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm.” Asırlardır dillerde dolaşan bu mısralar ne kadar güzeldir, ne kadar anlamlıdır.

Bayram deyince, hâli ve tavırlarıyla, sözleriyle gönlümüze işleyiveren mutasavvıf şairimiz Alvarlı Efe Hazretleri’nin mısraları bizi uyandırıyor ve farklı iklimlere doğru kanat açmamızı sağlıyor: “Can bula cânânını / Bayram o bayram ola / Kul bula sultanını / Bayram o bayram ola. / Hüzn-ü keder def ola / Dilde hicap ref ola / Cümle günah af ola / Bayram o bayram ola. / Lütfi ya lütfü kerim / Erişe rahmü-rahim / Bermurad ede fehim / Bayram o bayram ola.”

Aslında Ramazanlarlarla ilgili olduğu gibi bayramlarla da alakalı çok güzel edebî metinlerimiz vardır. O şiir ve yazıların sahiplerini hiç olmazsa bu kutlu günlerde hatırlamamız ve anmamız gerekiyor. Zira şairler has şiirleriyle yaşar, özlü mısralarıyla yüreklere yerleşiverirler.

Yahya Kemal’in Bayram Coşkusu

Yahya Kemal Beyatlı şiirleriyle gönül tahtımıza kurulmuş bir ulu şair. Dönüp dönüp onun şiirlerine sığınıyor ve teselli buluyoruz. Sadece şiirlerine mi? Hayır! Yahya Kemal aynı zamanda büyük bir mütefekkirdir. Medeniyetimiz, kültürümüz, hayatımız, tarihimiz üzerinde düşünmüş ve fikirlerini ortaya koymuş sağlam bir düşünce adamıdır aynı zamanda. Başat şiirlerinden “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”nda bir mabedi anlatırken aslında bizi biz yapan medeniyetimizi, inancımızı, tefekkürümüzü de dile getiriyor. Bir büyüğümden dinlediğim şu cümle beni çok etkilemişti: “Allah korusun Süleymaniye Camii bir gün yıkılsa, iyi mimarlarımız bu şiirden ilham alarak aynı mabedi yeniden inşa edebilirler.”

Destan şiir uzun, ama bir kaç mısraıyla yetinelim: “Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum; / Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum; / Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi; / Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi, / Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim / Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim. / Dili bir, gönlü bir, îmânı bir insan yığını / Görüyor varlığının bir yere toplandığını; / Büyük Allah’ı anarken bir ağızdan herkes / Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses; / Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi, / Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!”

Yoksulların bayramı da yazıldı

Şairlerimiz bayram günlerinde sadece coşkuyu, haşmeti ve azameti yazmadı. Anadolu’nun yoksul insanlarını, onların kederli hâllerini, acılı hayatlarını ve bayram hüzünlerini de kaleme alıp dile getirdi. Kendisini, şiirlerini ve mertliğini her zaman özlediğimiz rahmetli Abdurrahim Karakoç’un “Bayramlar Bayram Ola” şiiri şöyle başlar: “Güneş yükselmeden kuşluk yerine / Bir adam camiden döndü evine / Oturdu sessizce yer minderine / Kızı ‘Bayram’ dedi, yalın ayaklı / Adam ‘Bayram’ dedi, tam ağlamaklı.../ Eli öpüldükçe içi burkuldu / Konuşmak istedi, dili tutuldu / Güç belâ ağzından bir ‘off!’ kurtuldu / Oğlu ‘Bayram’ dedi, sırtı yamalı / Adam ‘he ya’ dedi, gözü kapalı... / Düşündü kış yakın, evde odun yok / Tenekede yağ yok, çuvalda un yok / Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok / Avrat ‘Bayram’ dedi, eğdi başını / Adam ‘evet’ dedi, sıktı dişini...” Şiir bu hüzünlü anlatımmla devam edip gidiyor. Aslında şairimizin derdi, bayram günü bizi üzmek, kahretmek değil. Aksine yoksul hayatı yaşayanlara dikkatlerimizi çekmektir. Onlara yüreğimizi açtırmak ve bir nebze de olsa dertlerine deva bulmaktır. Şairimiz, yardım elimizi kardeşlerimize uzatmamız için bu mısralarla bizi ikaz ediyor âdeta, hatırlatmada bulunuyor.

Üsküdar’ın dost ışığı

Üsküdar bereketli bir semt, içinden âlimlerin, şairlerin, yazarların ve sanatkârların bereketli bir şekilde yetiştiği bir güzel ilçemiz. “Üsküdar Yâran”ından, aruzun son temsilcilerinden merhum Memduh Cumhur da o nefis “Kıt’a”sında bizi maziye alıp götürür ve eski bayram neşvesini yaşatır: “Yıllar geçip giderken elemler gelir geçer / Görmek nasib olursa güneş coşturur yine, / Şükretmenin sonunda kader sevkeder bizi; / Bayram sabahlarında çocukluk sevincine”

Eskiyi aramak, günü yaşamak

Eski bayram nostaljisi güzeldir. Bilhassa belli bir yaşa gelmiş olan muharrirlerimizin bayram günlerinden en sık kullandığı tabirlerden biri de şu sözdür: “Nerde o eski bayramlar!” Elbette geçmişi günümüze getiremeyiz, maziyi aynı şekilde bugün yeniden yaşatamayız. Gelip geçmiştir o güzel günler. Ama bu hiç bir zaman bir daha yaşanmayacak anlamına gelmez elbette. Şu fani dünyada gökyüzünün altı hiç bir zaman boş durmaz ki... Bugünlerde de yaşayabiliriz eski bayram sevincini, huzurunu, saadetini... Nasıl olacak peki? Elbette yitip giden eski bayram âdetlerine ağıt yakmakla değil, bugünün bayramlarını aslına uygun olarak nasıl yaşatabiliriz diye düşünerek ve bunu uygulayarak. Meselâ öncelikle bayram namazlarına çoluk çocuğumuzla giderek. Sonra büyüklerimizi ziyaret ederek, uzakta iseler telefonla arayarak bayramlarını kutlayabilir, yeni nesle bu şekilde örnek olabiliriz.

Arayamadığım, ziyaret edemediğim, görüşemediğim herkesin bayramını buradan kutluyorum. Öncelikle bütün Milat ve kardeş gazetemiz Yenisöz çalışanlarına ve okuyucularımıza sağlıklı, bereketli, hayırlı ve huzurlu ömürler diliyorum. Rabbim bu mübarek güzel günleri, milletimiz ve ümmetimiz için hayırlara ve gerçek kurtuluşlara vesile kıla... Daha nice bayramlara...