Bayrak provokasyonu
Yıllardır, Irak ve Suriye mahreçli olaylar huzurumuzu kaçırıyor. Olaylar ve aktörler farklı farklı olsa da kuklacıların ipini tutan, bölgede ateşi harlayan meşayı tutanların aynı olduğu sonucu çıkıyor.
Fırat’tan Nil’e büyük İsrail hayalinin önündeki en büyük
engel bölgede yaşayan Sünni Müslüman halk kitleleriydi. ABD’nin nükleer
yalanıyla başlattığı operasyonlar sonunda Irak’ta sünnilere hayat hakkı
tanınmadı. Ya Şii olacaksınız veya Kürt bunun dışındakiler çakma Irak
anayasasına göre ikinci sınıf vatandaş. Musul’un, Kerkük’ün gerçek sahibi
Türkmenler de dahil sünni gruplar
yüzyıllardır Irak’ı yönetseler de, sahada en büyük nüfusa sahip olsalar da,
Siyonist plana göre olmaması gereken yok edilmesi gereken unsurlar. PKK terör
örgütünü Kuzey Irak’a yerleştirenlerin emeli ise, yapılan insanlık dışı
operasyonlara Türkiye’nin müdahalesinin engellenmesi.
Türkiye, en son Pençe-Kilit operasyonuyla Irak halkı ile
arasına konulan terör duvarını yıkıyor. Terör duvarının yıkılmasını
istemeyenlerin Zaho’da sahneye koydukları tiyatronun devamında BM Güvenlik
konseyinde almak istedikleri sözde karar, ellerinde Türkiye’yi suçlayıcı
düzmece delillerin inandırıcı olmaması yüzünden çıkmadı. Irkçı anayasa yüzünden
Irak, İran’a mı teslim edilecek veya seküler-şii-arap hareketi Sadr’a mı
verilecek kavgaları yüzünden Irak, istikrarsızlığa mahkum bırakılmış bir ülke
durumunda.
Gelelim Suriye’ye, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun rejim ile
muhalifleri görüştürürüz açıklamasının ardından, Türkiye tarafından himaye
edilen bölgelerde provokatif eylemler bayrak yakmaya kadar haddini aştı.
Yine malum olduğu üzere, yıllar yılı Suriye nüfusunun yüzde
beşini bile oluşturmayan Nusayriler Baas sistemi sebebiyle yıllar yılı yüzde
95’i yönetiyordu. İç savaş da bu yüzden çıktı. Batıya, ABD, Rusya, İsrail, AB…
her türlü tavizi iktidarı bırakmamak için veren Esed, Suriye’nin kaynaklarını
Suriyelilere vermemek için İran, Rusya desteğiyle sömürü düzenini sürdürüyor.
Suriye’de savaşın bitmemesi küresel güçlerin müdahil
olmalarının yanı sıra, sünni-şii mezhep çatışmaları, DEAŞ ve PYD terör
örgütlerine batı desteğiyle meşruiyet kazandırılmak istenmesi, her şeyden
önemli olan da net yüzde 80’in üzerinde olan Suriye’de sünni Müslüman halka
iktidarın bırakılmamak istenmesi.
Yıllardır süren gelişmelerde Türkiye ister istemez, mazlum
olan Suriye halkının yanında yer aldı. Eğer Türkiye, İdlib’de asker
konuşlandırmamış olsa idi, Rus uçaklarının halı bombardımanı sonrasında Şii
milislerinin süpürme harekatıyla şimdiye kadar tek bir Suriyeli
bırakılmayacaktı. Öte yandan yine Türkiye 4 harekatı gerçekleştirmemiş olsa
idi, Suriye’nin Kuzeyinden terör koridoru tamamlanmış, bugün, Gazi Antep’in,
Hatay’ın, Urfa, Mardin’in terör saldırılarına hedef yapıldığını seyredecektik.
Mevcut durumda, Suriye’nin doğusundaki kaynaklar ABD-PKK
terör örgütü tarafından talan ediliyor. Suriye’nin batısı ise limanları Ruslar
tarafından kontrol ediliyor. Yani terör örgütleri Irak’ta da Suriye’de de
otorite boşluğundan yararlanıyorlar. Katil Esed ile Suriye halkını hesaplaşmak
için baş başa bırakmayarak Esed’in koltuğunu kendi çıkarları için koruyanların
bundan sonra da Esed üzerinden ülke kaynaklarını sömürmeye devam edecek.
Suriye halkı 11 senedir 1 milyondan fazla şehit vererek,
Esed rejimine karşı savaşıyor. Suriye ile muhalifler arası çatışmaların
dondurulması, ABD desteğindeki PKK işgaline son verecektir. Terör örgütünün
işgal ettiği bölgelere oranın kendi halkının yerleştirilmesi ise muhalifleri
rejime karşı daha güçlü hale getirecektir. Bugüne kadar açık kapı politikası
ile tek bir mazlumu zalime teslim etmeyen Türkiye’nin bundan böyle de göz göre
göre yıllardır et tırnak olduğu, Mehmetçikle ortak operasyon yapan gruplara ne
haliniz varsa görün demeyeceği gün gibi aşikar. Bu gerçeğe rağmen Suriyelileri
orada silahlarını ABD’den alan İsrail ve PKK ile çıkar ilişkisine giren
grupların harekete geçirilmesi Türkiye’nin muhtemel operasyonunu
durduramayacaktır. Yaş toplantısının, Jandarma’da tayinleri, Mülki idari
amirleri değişikliklerinin Türkiye’nin sadece laf değil bölgeye huzur getirmek
için büyük bir hazırlık yaptığını gösteriyor. Ağustos ayı çıkmadan, Rusya-İran
istese de istemese de harekat başlayacak. Şayet Rusya ve İran PKK
teröristlerine kalkan olmazsa harekat çok daha kolay gider. Daha sonra da
Muzaffer bir Suriye Milli Ordusu siyasi pazarlıkla Esed’den istediğini alır.
Önemli olan düğümün çözülmesi. İstihbarat örgütlerinin
görüşmesi, Türkiye’nin Esed’in yöneticileriyle irtibat kurması muhaliflerin
davasına zarar vermez. Bir sonraki adımda Esed’siz bir Suriye formülüne Rus
tarafının da sıcak bakacağı konuşuluyor. Önemli olan terör düğümünün çözülmesi.
Terör düğümünün çözülmemesi için Türkiye’de Suriye ve Arap düşmanlığını tahrik
edenlerle, Suriye’de bayrak provokasyonu ile Türk düşmanlığını kışkırtanların
aynı efendiye hizmet ettiklerinden emin olabilirsiniz.