Batı’nın savaşı Müslümanlar üzerinden
Dünyanın artık küresel bir köye dönüştüğü günümüzde olup biten olayların neyi amaçladığını iyi görmek lazım. Eğer gerçek amaç ve nihai hedef iyi okunmazsa yaşananları doğru anlamak imkânsız hale gelir.
Cuma günkü yazım “İngiltere-Almanya AB savaşına hazır olun” başlığını taşıyordu. Cuma günü Yeni Zelanda’dan acı haber geldi. Müslümanların iki ayrı Cami’sini basan teröristler tıpkı bilgisayar oyunlarında olduğu gibi hem de canlı yayınla Müslümanları taradı. 49 şehit ve 40’dan fazla yaralı var. Caninin kullandığı silahların üzerindeki yazılar ise daha enteresan hale getiriyor durumu. İslam dünyası ve Türkiye olayın duyulmasının ardından ayağa kalktı. 20 bin km ötede gerçekleşen terör saldırısında Osmanlı ve İslam dünyasının Avrupa’dan gerilemesinin simge tarihlerine ait notlar bulunması ve 70-80 sayfayı bulan bir bildiride Türkiye’nin, İstanbul’un ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isimlerinin geçmesi caninin saldırısını daha da ilginçleştiriyor.
Detaylar ortaya çıktıkça saldırganın cinnet geçirmiş basit bir cani olmadığı ortaya çıkıyor. Bir taraftan silahların üzerindeki notlar diğer taraftan bildirideki ayrıntılar caninin bilmesi ve idrak etmesi imkânı olmayan tarih bilgisini içeriyor. Yani hem silahların üzerindeki notlar, hem de bildirgedeki ayrıntılar bu işin planlayıcıların dünyayı ve dünya dengeleri ile nereye nasıl mesaj verileceği stratejisine hakim olduğunu gösteriyor.
Son günlerde Türkiye gündemi seçimlere odaklandığından dünyada olup bitenlerden uzak kaldığımız muhakkak. Fakat dünyada da büyük oyunların döndüğü de hissediliyor. ABD’nin dünyada kendine düşman icat etme gayretleri, pervasız hareketleri, İngiltere’nin farklı tutumları, Almanya’da enteresan hareketlilik, Çin’deki gelişmeler, Rusya’nın farklı denklemleri, Hindistan-Pakistan gerginliği dikkatlerden kaçmıyor.
Cuma günü Yeni Zelanda’da meydana gelen cani saldırıdan sonra olayın perde arkası üzerine düşünmeye çalıştım. Verilen mesaj, kime ve niye diye. Bu tür cani cinayetlerin tarihi gelenek yapılarca gerçekleştiği unutulmamalıdır. Dünyada bazı yapılar insan psikolojisini çok iyi yönetme ilmine sahip. Onun için yeter ki istensin uygun özelliklerde insanlar eğitilerek bir canavara dönüştürülebilir. İşte Yeni Zelanda’da yaşanan bu psikoloji ile yetiştirilip yönlendirilen insan tipinin son örneği. Fakat bu yönlendirme tekniğini bu sefer kullanan kim ve hangi örgüt yapıları? Caninin Türkiye’ye gelişi, Avrupa’da dolaşması, Bulgaristan’a gitmesi, işsiz kaldığında Kebapçıda çalışması gibi ayrıntılar. Sakallı haline bakılırsa IŞID içinde bile Suriye-Irak hattında savaştığı bile araştırılmalıdır.
Yaklaşık 200 yıldır İslam dünyası üzerinden Batı kendi içinde de büyük bir savaş veriyor. Ama bu savaş İslam coğrafyası üzerinde oluyor. Ve hepte Müslümanlara karşı yaşanıyor. Yeni Zelanda’daki olayın İslam dünyasına yönelik mesajları ve İslam dünyası üzerinden açıkça Türkiye’ye yönelik bir saldırı olduğu net görülüyor. Buna ilave olarak ise farklı kaynaklardan elde ettiğim bilgilere göre ise bu tür canilerin bir süredir Almanya üzerinden yetiştirildikleri iddia ediliyor. Zaten saldırganın her ne kadar İskoç kökenli olduğu ifade edilse bile Neo-Nazizme yakın olması Almanya kaynaklı iddialarını doğruluyor. Şu da unutulmamalıdır; Alman derin devleti ABD’siz yapamaz.
Eğer iddialar doğruysa Cuma günü kaleme aldığım “İngiltere-Almanya AB savaşına hazır olun” başlıklı yazımız yabana atılır olmaktan çıkıyor. Çünkü Yeni Zelanda İngilizlerin bölgesidir. Kullanılan cani İskoç kökenlidir. Kullanılan argümanlar İslam dünyası ve Türkiye’yi gündeme oturtuyor. Bu cani saldırı Türkiye’nin ciddi derecede düşünmesini, hiçbir görüş ve düşünce farkı olmaksızın artık uyanmamızı sağlaması gerekiyor. Türkiye kısır seçim tartışmalarından sıyrılarak iktidarı-muhalefeti ile batının kendi aralarında yaşadıkları savaşın silahı olarak kullanılmasını engellemesi lazımdır.
Madem bu cani saldırıların hedefinde gerekçe olarak biz varız. O zaman anladıkları dilden gerekli tedbirleri almamız kaçınılmazıdır. Öyle görülüyor ki bu eylemi Türkiye’de yapmaya cesaret edememişler. Öyleyse kendilerini güçlü hissedemiyorlar. Tamda tedbirlerin alınacağı dönemdir. Devlet uyumamalıdır.
Kalın sağlıcakla…