Batı'nın Mısır yemesi!
Arap Baharı yaşanan tüm ülkelerde "devrim" sonrası, iktidara gelen İslamcılar hep rahatsız etti Batı'yı.
Hele hele "El Kaide'lileşme" eğilimi olan Sünni İslamcılar söz konusu olduğunda daha "tedirgin" oldular.
AK Parti iktidara geldiği günden bu yana Türkiye'den de, Erdoğan'dan da, AK Partiden de hazzetmiyorlar. Allah'tan önce ekonomiyi rayına koyan Başbakan Erdoğan, ardından vesayet düzenine son vererek, onların elini boşa çıkardı.
Yoksa değil 17 gün, 17 saatlik "Gezi Provokasyonu" bile tankları sahaya sürecek Silivri kabadayıları için yeterdi!
***
Batı kendisi için uygun gördüğü "demokrasiyi", bir türlü İslam ülkelerine layık görmüyor. En kıytırık Batılı (Hıristiyan) ülkede bile pek gündeme gelmeyen "darbe çözümü", hemen hemen tüm İslam ülkeleri için sotede bekletilen tek alternatiftir(!)
Tunus'ta ve Libya'da diktatörler devrilince hemen hedeflerine İslamcı iktidarları koydular.
Sonra Mısır'da aynı oyunu oynamaya başlayıp darbe finaline vardılar.
Suriye'de Esed gitse kim gelecekti yerine? Suriye İhvanı'! O zaman Suriye de ne kadar sürüncemede kalırsa o kadar iyiydi.
Batı'nın, pozitivist bir puta dönüştürdüğü "liberal demokrasiyi" önceki gün Mısır'da afiyetle yerken zerre hicap duymaması bundandır!
***
Peki Muhammed Mursi, ne yaptı da Mısırlı laiklerin, Batı'nın ve Mısır ordusunun hedefine oturdu? Cevap: hiçbir şey. Yapmasına gerek yoktu ki, varlığı yeterdi. İlk günden diz çöktürmek istediler Mursi'ye. Ve ilk günden beri sokaklara döktükleri insanlar "Mursi istifa" diye bağırıyor.
Ülke tarihinin seçimle başa gelen ilk cumhurbaşkanıydı Mursi. Askeri vesayeti ve yargı vesayetini esnetmek için (öyle abarttıkları gibi de değil) birkaç atama yapmaya çalıştı, o kadar! Ülkenin gerçek hakimi olan yargı ve asker vesayetini geriletemedi, tüm diktatöryal kurumlar yerinde duruyordu.
İktidara geldi ama rejim "taş" gibi yerindeydi.
***
Mübarek için aylarca bekleyen ordu, Mursi'ye 48 saat mühlet verip indiriverdi. Orda haftalardır meydanı işgal edenlere bir TOMA gönderip de dağıtmadı.
Bir yıllık iktidarında yapamadığı icraatları için tutukladılar onu. Mübarek'ten beter yargılanacak belki de. Laikler, sosyalistler, Kıptiler, Hıristiyanlar, ordu ve polis Temerrüt'le (İsyan) birlikte Mursi'yi devirdi.
Nüfusun yarısının günde iki dolardan az gelire sahip olduğu Mısır'da fakirler Mursi'ye karşı değildi. Yıllardır İhvanı Müslimin hareketi, yoksullarla dayanışma içinde fukaranın sesi oldu. Ama onlar değil de Mısır'ın "Y kuşağı" ayaklandı. "Devrim" diye bağıranlar yine orta sınıflar oldu.
(Bu arada Mısır'daki "devrimcilerle" Gezi'deki "devrimciler" nasıl da sınıfsal benzerlik gösteriyor değil mi?)
***
Mısır'ı maalesef pembe günler beklemiyor. Bu oyun "kansız" sahneler öngörülerek yazılan bir oyun değil çünkü. Cezayir oyununa benzer bir senaryo var gibi.
Cezayir'de nasıl ki halkoyuyla iktidara gelen FİS'i devirip, İslamcıları radikalize, sokakları terörize ettilerse Mısır'da da bunu istiyorlar. Mısır halkı ile ordunun çatışacağı günler için avuç ovuşturuyorlar.
***
Sürekli "demokrasi"yi diline dolayan Batı, bir türlü İslam ülkelerinin üst lige atlamasına tahammül edemiyor. Hep üçüncü dünya ülkesi alt liginde kalmasını istiyor.
Mesela AB'nin yaptığı şu ikiyüzlülüğe bakar mısınız? Mısır darbesinin ardından Avrupa Birliği, yaşananlara "darbe" bile diyemedi. Hatta kınamadı bile.
ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ise darbeden birkaç dakika önce Mursi'ye 48 saatlik ültimatom veren Mısırlı mevkidaşı el Sisi'ye telefon açtı. Ardından Mısır ordusu "darbe" kararını açıkladı.
Her şey daha ne kadar net olabilir ki?