Batılı halklar hükümetlerine neden tepki göstermiyor?
Son zamanlarda bu soruyla çok sık karşılaşıyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki hiçbir toplum kendi içinde homojen olmadığı gibi, batı toplumları da homojen değildir. Batı’da, İsrail’in barbar politikalarını eleştirenler de savunanlar da var. İsrail’i savunanların bir kısmı Müslümanlara karşı olan geleneksel önyargılarından kaynaklansa da bir kısmı da sorunu gerçek anlamda bilmediğini görmemiz gerekir.
Hâlbuki batı ülkelerinde, ‘’Filistin’de İsrail sorunu’’ ile
ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Ancak bu çalışmalara baktığımızda çoğu
İsrail bakış açısıyla yazıldığını görürüz. İsrail, kendi bakış açısıyla
olayları aktarmak ve kamuoyu oluşturma konusunda Müslümanlara göre, ne yazık ki
daha başarılı olmuştur.
Dolayısıyla İsrail, izlediği şiddet siyasetini, sadece ABD
ve Avrupalı siyasetçilerine değil, sade vatandaşların bile büyük bir bölümüne kabul
ettirmiş gözükmektedir. İsrail, hasımlarının en ufak şiddet içeren söylemini
dahi büyük bir ‘’terör’’ suçu gibi
sunarken, kendisinin insanlık dışı eylemlerini ‘’meşru müdafaa’’ olarak göstermektedir.
Filistin davası, uğruna yıllardan beri, kan ve gözyaşıyla
büyük bedeller ödendi ve hâlâ da ödenmektedir. Ancak Filistin davasının
haklılığını tüm insanlığa mal etmek için, akıtılan kan kadar mürekkep, gözyaşı
kadar, ter dökmedik. Bu hususun altını özellikle çizmemiz gerekir.
Elbette Filistin davasını anlatan çalışmaları
küçümsemiyoruz ama daha fazlasını yapabilirdik. Mesela, Filistin davasını tüm
boyutlarıyla anlatan kaç tane sarsıcı filmlerimiz, bilgilendirici belgesellerimiz,
etkili hikâyelerimiz, düşündürücü kitaplarımız bulunmaktadır? Bu ve benzeri
soruları yakınmak için değil, eksiklerimizle yüzleşerek yapılması gerekeni
yapmak için, sormamız gerekir diye düşünüyorum.
İsrail, Filistin’de zalim ama Amerika’da mazlum, Filistin’de
mağrur ama Avrupa’da mağdur, Filistin’de işgalci ama dünyada insancıl rolünü oynuyor.
Peki, İsrail nasıl çalışarak bunları başarıyor? Gelin bu sorunun cevabını somut
bir örnek üzerinden vermeye çalışalım:
Martin Lndyk isminde bir Yahudi, 1985’te ‘’Washington Yakın
Doğu Araştırmaları’’ adıyla bir düşünce merkezi kurmuş. İngilizcesi: ‘’The Washington İnstitute for Near Policy’’
Bu Enstitü 1986’da Washington’da ‘’terör’’
başlıklı bir konferans serisi düzenlemiş.
Netanyahu, düzenlenen bu konferansın bildirilerini ‘’Batı Terörizmi Nasıl Yener?’’ üst başlığıyla
1986’da kitaplaştırarak yayınlamış. Bu kitapta, Filistin Kurtuluş Hareketine,
Libya ve Suriye’ye karşı ağır ifadeler kullanmış ve ‘’bunların İsrail ve Amerika düşmanı’’ olduğunu etkili bir şekilde ifade
etikten sonra: ‘’İsrail’e karşı olanlara
şiddet kullanmak meşru olmanın ötesinde makbul’’ olduğunu söylemiştir.
Bu bağlamda o tarihteki Amerikan siyasetine baktığımızda, bu
fikirlerin Regan’ın Beyaz Saray’daki ikinci Başkanlık döneminde, etkili olduğunu
görüyoruz.
Demem o ki İsrail, bu savaşı çok boyutlu yürütüyor. Bundan
hem Filistinliler hem de Müslümanlar olarak kendimize dersler çıkartmamız
gerekmektedir. Aksi hâlde meydanlarda ‘’kahrolsun İsrail’’ demekle İsrail
değil, sadece sesimiz kahroluyor. Batılı
halkların, hükümetlerine tepki göstermesini istiyorsak, önce onları Filistin
konusunda doğru bilgilendirmemiz gerekir.