Batıda İslamofobi ve ırkçılık genetik!
Batıdaki İslamofobiden dolayı Türkiye'nin daha da doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın politikasını sorumlu tutanların bilmesi gereken bazı noktalar var. Bu, olsa olsa son zamanlarda ırkçılık ve İslamofobiyi kışkırtan odakları harekete geçiren bir unsur olarak zikredilebilir.
Batının kadim paradigmasında sadece Hıristiyan olmayanlar değil ırkdaş kabul edilmeyenler de ikinci sınıf insan mesabesindedir.
İnsanları beyaz, sarı ve siyah olarak üç grupta tasnif eden Batı, üstün ve ayrıcalıklı sınıfı beyaz ırka vermiştir. Irklar bu ayrıma göre tasnif edilirken fiziksel ve psikolojik olarak da eşit görülmezler.
Üstüncülük ve ötekicilik sadece şekil üzerinden sürdürülmekle kalmaz, ırkların konuştukları diller de kendi arasında böyle bir sıralamaya tabi tutulur.
Bizdeki beyazlar hemen heves edip havalara girmesin, çünkü Batının "beyaz" kategorisine Türkler dahil edilmemiştir.
Buna göre Türklerin de içine katıldığı sarı ırkı Moğollar, Finliler, Tatarlar ve Altaylılar oluşturur. Irklar fiziksel yapıları ile birbirlerinden ayrıştırılırken dilleri de eşit kabul edilmez.
Diğer ırkların beyazların medeniyetine yetişemeyeceği gibi beyazların yardımı olmadan varlık bile gösteremeyeceği savunulur.
Niye yalan söyleyeyim, tarih birinci sınıfta hocamız ırk tasnifini anlatıp bizim de sarı ırklar kategorisinde olduğumuzu söyleyince sınıftaki herkesle birlikte ben de bozulmuştum.
Beyazın üstünlüğünü zaten bebeler bile öğrenmişti de bizim sarı ırka dahil edildiğimizi bazı yetişkinler biliyordu.
Beyazların dahi kendi aralarında derece farkı olduğunu kabul eden anlayışa eklemlenen "Sosyal Darwinizm" Batının emperyalist ve kapitalist iştihasını artıran asli bir öğeye dönüştü.
En güçlü olanın hayatta kalması anlayışını meşru ve istenir kılan anlayışa göre güçlü olanın zayıfa tahakkümü doğal kabul edilir.
Batı, öteki olana karşı mücadelesindeki her tür metodu mazur gösteren söz konusu argümana dört elle sarıldı. Irkçılık ve emperyalist anlayışlarını bilimsel bir temele oturmanın verdiği güçle yola devam etti.
Batının zihniyetini oluşturan bu temel, sadece kendi dinlerinden olmayanları değil içlerindeki zayıfı bile ötelemekte, istenmez kılmaktaydı.
Son yıllarda atağa geçen İslamofobi ve ırkçılık olgusunu irdelerken sadece günün siyasi ortamına dayanarak yorum yapılırsa eksik ve kısır olur.
Batının, olanca modern ve hümanist imajına rağmen, iliklerine kadar sosyal darwinizme iman etmişliğini hiçbir vakit hatırdan çıkarmamak lazım gelir.
Öte yandan Batının uşaklığını yapmayan, içindeki hainlere rağmen dik duran-büyüyen, sadece İslam dünyasının değil tüm mazlumların sesi olmayı hedefleyen bir Türkiye'ye tepki göstermeleri oldukça doğal.
Hem ırkça hem dince, dilce aşağı kabul ettikleri Ortadoğu'da -bizi Batılı görmediklerini hatırlatalım mı- yükselen ve güçlenen bir unsuru hep birlikte sindirmeye çalışmaları pek olası!
En son Almanya'da çirkin eylemlerle Müslümanlarla alay etmeye varan İslamofobik eylem ve artan ırkçılık kısa sürede bitecek gibi görünmüyor, ırkçılık onların DNA'larında var!
Twitter.com/sabihadogann