Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2962.15
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2020

Batı'da İslam düşmanlığı!

Macron liderliğindeki Fransa’nın öncülüğünde başlayan ve Almanya ile devam eden İslam’a ve Müslümanlara saldırı dalgası bütün Avrupa’ya yayılmaya başladı. Dün, Avusturya’da Türk Diyanetine bağlı bir camiye yeni bir saldırı yapıldı.

Aslında Avrupa’da her yıl Müslümanlara karşı yüzlerce saldırı düzenleniyor. Camilere, Müslüman derneklere, mezarlıklara İslam’a ait sembollere, başörtülü kadınlara ve en kıymetlimiz Peygamberimize neredeyse her Avrupa ülkesinde sürekli ve düzenli saldırılar yapılıyor.

Daha da önemlisi bu saldırıların çoğu, üstü örtülerek ört bas ediliyor Batı devletleri tarafından. Çünkü İslam ve Müslüman düşmanlığını diri tutmak, Haçlı zihniyete sahip Avrupa ülkelerinin devlet politikasıdır.

Meseleyi daha kuşatıcı şekilde ele almak gerekirse:

Batı’nın İslam düşmanlığı, İslam’ın doğduğu yıllara kadar uzanır. İslam’ın çok kısa sürede ve hızlı bir şekilde yayılması karşısında panik yaşayan Kilisenin, tabir caizse “Hristiyanları bu yeni dine kaptırmamak” için uydurduğu yalanlar serisi, Kur’an ve Peygamberimize attıkları iftiralar ve Müslümanlara vahşi, canavar, katil vs yaftaları vurmaları, Batının İslam ve Müslümanlara bakışının temelini oluşturur.

Yüz yıllar boyunca Batı tarafından yazılan fikri, siyasi, edebi eserlerde “Doğu-Müslüman” anlayışı, bahsettiğimiz dönemin çerçevesini çizdiği içeriğin dışına çıkamamıştır. Yüzlerce, binlerce eser yazılmış, neticede ortaya Edward Said’in ifadesiyle “belirli bir disipline ulaşmış ve adeta bilim haline gelmiş olan “Oryantalizmi” doğurmuştur.

Oryantalizm, Avrupa’nın, Doğu’ya-Müslümanlara karşı savunma mekanizması olarak ortaya koyduğu söylem ve eserlerin, süreç içinde birikerek koca bir külliyata dönüşmesidir. Osmanlı’nın zayıflama döneminde Batı devletleri güçlenip emperyalist politikalara yönelince, bu külliyat Doğu-Müslüman Dünya’ya karşı politikalarını belirleyen kılavuza dönüştü.

Oryantalist bakış açısı Batı açısından yüzlerce yıldır esasta hiç değişmedi. Sadece usulde, makyajlanan değişiklikler vardı…

İşgal, katliam, savaş, iç savaş, darbe ve sömürge haline getirerek talan ettikleri topraklarla Batı, kendi çıkarı için dünyayı yangın yerine çevirdi. Bugün dünyada yaşanan her felaketin en baş sorumlusu Batı’dır.

Son yıllarda “İslamafobia” dedikleri İslam düşmanlığının artmasındaki sebep, İslam düşmanlığının Batı ülkelerinde devlet politikası olmasındandır. ”Müslüman ve mazlum dünya ile eskiden yaptıkları gibi “efendi-köle” ilişkisini devam ettirme çabasının neticesi…

İşgal ve sömürüyle gücünün zirvesine ulaştığı dönemde çerçevesini kendisinin belirlediği “inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, insan hakları, demokrasi, hukuka saygı vs.” masallarını artık kimseye yutturamaz hale geldi Batı. Müslüman Coğrafya başta olmak üzere “öteki” olarak görüp sömürdüğü her millet, Batı’ya öfke kusarak sömürü çarkından kurtulmaya çalışıyor.

İşte bu noktada Türkiye’nin duruşu, mazlumların yanında, kendi bölgesinde kendi çıkarına ve hakkaniyete uygun politikalar geliştirme çabası hem mazlum milletlere örnek oluyor hem de Batı’yı çileden çıkartıyor. İslam düşmanlığı olarak yaptıkları her eylemin arkasında bir yandan da Türkiye düşmanlığı olduğundan hiç şüpheniz olmasın…

İşler daha da gerginleştikçe yeni “Haçlı Seferleri” düzenlensin çığlıklarını da duyarız bu gidişle. Bunu zaten yapıyorlardı da, eskiden “meşruiyet kaygısı ve bizde olduğu gibi devşirdikleri kuklalar rahatça hizmet edebilsinler diye” maskeli balo düzenleyerek yapıyorlardı. Gerginlik maskeleri düşürüyor.

En mukaddesimiz, Peygamberimize yapılan saldırılara karşı candan canandan geçeriz. İnancımız bunu emreder bize. Emperyalistlerden yıllardır yaptıkları zulüm ve sömürünün, mukaddesimize yapılan saldırının hesabını sormak için ne gerekiyorsa yapmak Müslüman her ferdin sorumluluğundadır.

Haçlı zihniyet dün ne yapıyorsa bugün de onu yapıyor. Ve bunu engelleyecek gücümüz olmazsa yarın da yapmaya devam edecek. Biz önce içimizde bu rezilliği yapan, inancımıza, vatana, millete ve ümmete düşmanlık eden zihniyetle hesaplaşamadık henüz. Bu yüzden de haçlı zihniyete karşı sesimiz çok gür çıkamıyor. Batı’nın dayattığı yaşam tarzına karşı kendi inancımıza uygun yaşam tarzı koyamıyoruz. Batıcı eğitim sistemi, batıcı kültür, batıcı ticaret, batıcı siyaset, batıcı üniversite, giyim kuşam, yeme içme derken batı ahlakı ve alışkanlıklarının her şeyiyle hayatımıza sirayet etmesine, bizi içten tüketmesine engel olmalıyız. Bunun yolu ise inancımıza, kültürümüze ve tarihi misyonumuza uygun bir sistem inşa etmekten geçiyor. İslam’a düşmanlık edenlere İslam’ı hakkıyla yaşayarak ve hayata hakim kılarak cevap verebilmek duasıyla…