Batı viran batılı perişan
Tarihimizi silip bize ve neslimize uydurma bir tarih dayatanlar, zaman içinde insanımıza kimliklerini unutturdular. Mertliğin, yiğitliğin ve insanlığın tarihini yapan ecdadımızı bize alabildiğine karaladılar. Buna mukabil her vesileyle batıyı bize “muasır medeniyet” diye allayıp pullayarak lanse ettiler. Bir asırdır, hatta tanzimat döneminden hesap edersek iki asra yakındır, batı hayranlığı nesillerimizin zihnine çakılmaya devam ediyor. Bunun sonucu olarak gençliğimizin büyük bir kısmı, batıyla yatıp kalkar oldu.
Bilenler biliyor ki, batı hiçbir
zaman medeni olmadı. Mana dünyası çoktan viran olmuş batının, artık madde
dünyası da eskisi kadar cazip değil. Özellikle Corona süreci ve sonrasında
yaşanan Rusya Ukrayna savaşı, tüm dünyada olduğu gibi batıda da hayatı
zorluyor. Aslında takriben bir asırdır yaşadıkları tüm maddi imkanlarını, büyük
oranda İslam aleminin yer altı ve yerüstü zenginliklerini talan etmelerine
borçludur. Takriben üç asır öncesinden başlattığı işgal ve sömürü çarkını,
aşağı yukarı bir asır önce tam olarak işler hale getirdi. Başta İslam alemi
olmak üzere, üçüncü dünya ülkelerinin yer altı ve yerüstü zenginliklerini
çalmak suretiyle kendisine bir ikbal üretti.
Ama “kimsenin malından kimseye
hayır gelmez” diye bir söz vardır. batının da asırlardır İslam alemi ve üçüncü
dünya ülkelerinden sömürüp çaldıkları zenginlikler, onlara bir hayır getirmemiş
ve getirmeyecektir. Batının işgal ve sömürü üzerine kurmuş olduğu zulüm çarkı,
daha bir asrını bile doldurmadan teklemeye başladı. Batının üç asırdır kurduğu
işgal ve sömürü çarkı eskisi gibi kolay işlemiyor. Nitekim işgal, sömürü ve
talan, artık eskisi kadar kolay olmamaktadır. Yakın gelecekte bunun tezahürleri
daha net görülecektir.
Bilindiği üzere Avrupa’nın
lokomotifi, Almanya’dır. Maddi açıdan böyle olduğu gibi, güya manevi açıdan da Avrupa’nın
en muhafazakar ülkesidir. Ama gel gör ki, sadece Avrupa’da değil, batı
kültürüne mübtela tüm ülkelerde, ABD’de, Latin Amerika’da, uzak doğu
ülkelerinin hemen hepsinde, bırakın dinden, insanlıktan bahsedilemez olmuştur.
İnsani değerler; kusur, ayıp, hatta suç sayılır olmuştur. Ama buna karşılık
LGBTİQ+ ve diğer tüm iğrençlikler çağdaşlık ve özgürlük sayılır olmuştur. Bu iğrençlikleri
eleştiren ve sınırsız ahlaksızlığın karşısında görüntü veren ülkelere dahi yaptırım
uygulanmaktadır.
Almanya’nın dev otomotiv
fabrikalarından birinde şef olarak çalışan, cemaatimden bir vatandaş anlatıyor:
“Sorumluluğum altında bulunan
işçilerin üçte biri uyuşturucu bağımlısı, üçte biri alkolik, diğer üçte biri de
bağımlılığın yanında bir de eşcinsel. Bunlar eşcinsel tavırlarını işyerinde de
açıkça sergileyebiliyorlar. Müdahale etmek şöyle dursun, sınırsız ahlaksızlık
olan LGBT aleyhinde konuşmak dahi yasak. Homolar ahlaksızlıklarında özgür, ama
bizim onların davranışlarını eleştirmemiz, bizim için soruşturma ve hatta işten
atılma sebebi de olabilir.
Batı kültürüne mübtela bu
insanlar, hafta sonunu iple çekerler. Barlarda kafa çekmek, diskolarda eğlenmek
vd. ahlaksızlıkları yaşamak için. Pazartesi haftanın ilk iş gününde yarı sarhoş
durumda olduklarından iş yapacak durumda değiller. Salı günü biraz ayılmış
olsalar da yorgunluk ve bezginlikleri sebebiyle yarı kapasite çalışırlar.
Çarşamba ve Perşembe tam kapasite çalışsalar da normal sağlıklı bir insan gibi
verimli olamazlar. Çünkü evlerinde de dolaplarından biralar, şaraplar eksik
olmaz. Cuma günü ise hafta sonu moduna girerek nerede nasıl içip
eğleneceklerinin planıyla meşgul olduklarından, onlardan pek bir verim
beklemeyiz.
Biz sorumluluk taşıyan şefler ve
diğer iş amirleri, alman asıllı olan bu işçileri şikayet etsek, onlar yerine
bizim sıkıntı yaşamamız mümkündür. Aynı şey yabancı bir işçi için geçerli
değildir. yabancı işçi herhangi bir kusur işlediği zaman, çok daha kolay bir
şekilde kapı dışarı edilir. Yabancı işçi kalifiye bir usta, mühendis veya
işletme elemanı olursa, kısmen tolerans gösterilebilir. Aksi halde gözünün
yaşına bakılmaz. Ama alman asıllı olan işçi genel olarak hep 3-0 önde gibidir.
Kıdem, kariyer ve maaş konusunda da kesinlikle bir eşitlik yoktur. Yani iş
disiplini, yaptırım vs. daha çok yabancıya uygulanır. İnsan hakları, adalet,
eşitlik vb. güzel sözler, vitrinlik demeçler ve dünya insanlığına karşı algı
malzemeleridir.”
Şu halde şu kapkara batı
rüyasından uyanalım ve kendimize gelelim. Batı hiçbir zaman uygar ve medeni
olmadı. Medeniyet ve insani değerler, ancak gerçek bir iman ve vahyin
öğretileriyle mümkündür. Tarih defalarca buna şahitlik etmiştir. Dolayısıyla
gençliğimiz ve tüm İslam neslinin de batının kapkara yüzünü artık görmesi
gerekmektedir. Hatta öncelikle zavallı batı insanının kedisi de bu perişan
halden kurtarılmalıdır. Hülasa tüm insanlık İslam’ın huzur nefhalarını
bekliyor…