''Batı Uygarlığı'', Sayın Gül ve Yeni Türkiye…
ESKİ Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül’e “Batı Medeniyeti karşısında yenildik!” dedirten ruh hâli, Batı’daki fecaati şaşkınlıkla izliyordur herhalde!
Koronavirüs salgını, “iri kıyım” Batı Uygarlığı’nın ne denli zayıf temeller üzerinde durduğunu gösterdi.
Almanya’ya bağlanarak yayına aldığımız Sivil Toplum Örgütü Yöneticisi Şirvan Ünal, oradaki son halleri anlattı okuyucularımıza…
“Tuvalet kâğıdı için kavga eden Almanlardan” bahsetti dostumuz.
“Bu memlekette maske yok maske, Türkiye’den gelse diye bekliyoruz!” dedi.
Almanya’nın “yük olarak” gördüğü milyonlarca yaşlısını ölüme terk ettiğini söyledi.
Türkiye’nin 1990’lardaki hâliyle, Almanya’nın bugünkü hâli arasındaki benzerliklere dikkat çekti.
Milyonlarca Türk’ün, hatta Alman’ın imkân bulduğu takdirde Türkiye’ye yerleşmekte tereddüt etmeyeceğini söyledi.
***
Almanya mutsuz, Fransa mutsuz, yetkililerinin halka “Türkiye’nin tıbbi
malzeme yardımı yakında gelir, biraz daha sabredin!” dediği İngiltere mutsuz.
New Jersey’de yaşayan MÜSİAD Amerika Başkanı Ayhan Özmekik ile de görüştüm; ABD’lilerin yarınlarından ciddi biçimde endişe ettiklerini söyledi; “Allah göstermesin bir hastanelik olsak, yandık!” diyerek.
Sağlık hizmetlerine ulaşmak çok zormuş, ulaştığında da masraflarının altından kalkmak.
“Batı Uygarlığı” bir yandan ayakta kalmaya çalışıyor, diğer yandan da
“Pandemi ortamında bile muazzam hastanelerini açmaya devam eden” Türkiye’yi izliyor!..
***
Eski Türkiye’nin bakış açısı
Efendim;
Yazıya Eski Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül’ün “Batı Medeniyeti
Karşısında Yenildik!” cümlesiyle girmiştik değil mi?..
Oradan devam:
Sayın Gül, Koronavirüs salgını ülkemize gelmeden kısa süre önce Karar Gazetesi’ne konuşmuştu.
Oradaki sorular içinde özellikle Yıldıray Oğur imzasını taşıyanlar dikkat çekiciydi.
Üç soru.
Birincisi; “Sizin Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yaptığınız dönemde Avrupa ile yakın ilişkileri olan Türkiye vardı” ile başlıyor.
“Bugün ise AB’den koptuk”a geliyor.
İkincisinde yine “Abdullah Gül’lü dönem’e atıf” var.
“O dönemde Türkiye, İslam’i hareketler için model olmuştu, ama ya şimdi? ” diye özetlenebilecek bir soru.
Yıldıray Oğur üçüncü sorusunda “asıl maksada” geliyor:
“Siyasi İslam’ın çöktüğünü mü düşünüyorsunuz?”
Sayın Gül, bu “adrese teslim” soruya iki cümle ile cevap veriyor:
“Öyle, tüm dünyada. Biz bunu görüp, paradigmadan kopuşu
gerçekleştirmiştik, ama sürdürülemedi.”
Kurgu net değil mi?..
Ana fikir de net:
“Siyasal İslam çöktü, Türkiye yeniden AB’ye tam üyeliği hayat memat meselesi olarak gördüğü o eski yıllara dönmeli!”
Sayın Gül, 20 yıl evvel “Batı Medeniyeti Karşısında Yenildik”
demişti, bugün de aynı noktada!..
Efendim, bu yazı Sayın Gül’ün “bakış açısını” ele almak için
yazılmadı elbette.
Bir “misal” o dünya.
Bizim ailenin Arseven tarafında da, böyle telkinler vardı.
O telkinlerle büyütüldük;
“Gelenekten tamamen kopmadan Batı’nın tartışılmaz üstünlüklerini taklit etmek.”
Siyasetin sağında ve solunda derin izleri bulunan bu anlayışa göre;
“Güneş Batı’dan Doğar!”
“Büyük Doğu” kökenli Sayın Abdullah Gül’ü bile etkileyen “Kuruluş Dönemi” bakış açısı!
Sayın Gül, “Batı Medeniyeti” dediğinin bir Koronavirüs yüzünden bu hallere düşeceğini tahmin edebilseydi, Karar’a o röportajı vermezdi herhalde!..
Röportaj vermezdi büyük ihtimalle, verse bile çok başka
şeyler söylerdi.
Zira…
Önümüzdeki duran…
“Siyasal İslam’ın çöküp çökmediği” değil…
“Batı Uygarlığının çöküp çökmediği” meselesidir bugün!..
Bu çöküş bir anda olmayacak elbette, Batı’nın sömürü üzerine kurduğu çarklar bir süre daha dönecek…
Ama ne zamana kadar?..
Yön değişti bir kere, bu gidiş fren tutmaz!..
Öte yandan…
“Batı bitiyor ve yepyeni bir güneş doğuyor, o da Türkiye” yollu değerlendirmeleri de ihtiyatla karşıladığımı belirtmek isterim.
Böyle bir cümleyi kurabilmem için, Türkiye’nin “eğitim ve kültür alanındaki” “kahreden” sıkıntılarını hâl yoluna koyduğunu görebilmem gerekiyor. Aileyi yıkan batı yönlendirmeli “Feminist” modellerden vazgeçtiğini…
“Her eleştiride bulunanı ‘tehdit’ kategorisine yerleştirmeyi esas alan ‘izm’ uzantısı muhafaza-KÂR tavırları terk ettiğini… İlişkiler ağına yaslanan “Kariyerist- Yalaka” tiplerin etkisinden uzaklaştığını…
Gerçekten de, “Yeni Türkiye” olabildiğini görebilmem gerekiyor.
Türkiye, şu haliyle “Batı kalıplarına esir olmaktan” epeyce kurtulmuş bir görüntü arz ediyorsa da…
“İstikametini belirleyebilmiş” bir halde değil.
Batı Koronavirüs salgınının şaşkınlığını yaşarken, bizim “İstikamet Bilinci”ne yüklenmemiz gerekiyor.
Nasıl mı?..
Bir misal:
Malûm, bugünlerde en fazla ismi geçenlerden biri de Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca. Bu zor günlerde gerçekten de ilaç gibi geldi tavırları.
Şimdi…
Konumuz sağlık ya; Batı’nın, daha doğrusu Siyonizm’in “İlaç Devleri”nin “yıkıcı etkilerinden” büyük ölçüde uzak kalmamızı sağlayacak, “Tıbb-ı Nebevî”den istifade etme yolunda “dev adımlar” atacağımız müjdesini verebilir mi?
Tahmin ederim ki bu yazıyı okuyan gençlerin büyük bölümü “Tıbb-ı Nebevî’ kavramını gördüğünde, “yabancı”lıktan dolayı üzerinde durmaksızın geçecektir.
“Köy Enstitüleri” modelini öven Sayın Milli Eğitim Bakanı’ndan, müfredatı hazırlayanların, bütün çocuklarımıza ve gençlerimize
“Tıbb-ı Nebevî”nin güzelliklerini öğretmeyi de dert edinecekleri müjdesini alabilir miyiz?..
Yönetim, “Kola”nın üzerine, kocaman “Sağlığa Zararlıdır!”
yazısının yerleştirileceğini ilân edebilir mi?..
Soracağız elbet:
Gassal elinde meyyit miyiz ki, düşünmeden öyle, uzanalım!