Batı ne zaman temizlendi ki
Rönesans’la birlikte Avrupa’da her
şeyin iyiye gittiği düşüncesi yaygın bir kanaattir. Aslında her konuda durum
böyle değildir. Nitekim Batılılar, 15. yüzyıldan itibaren, geçmiş asırlara göre
daha pis ve pasaklı olmuşlar, bu hâl onlarda 19. yüzyılın başlarına kadar devam
etmiştir.
Avrupa’nın 400 Yıllık Pislik Dönemi
Yaklaşık 400 yıl süren Avrupa’nın
bu pislik dönemi meşhurdur. Bu dönemde halka açık banyolar kapatıldığı gibi,
evlerde temizliğe ayrılan bölümler de başka işlerde kullanılmaya başlanmıştır.
Yıkanma bütünüyle unutulup gitmiş, yemekten önce el yıkama âdeti bile, ortadan
kalkmıştır. Yıkanma unutuldukça pislik artmış, pislik arttıkça da kötü kokular
çoğalmış; bütün bunlara çare olarak da Avrupalı, yıkanıp temizlenmeyi düşünme
yerine, güzel kokular ve parfüm imali yoluna gitmiştir.
Pislik zamanla öylesine feci bir
hâl almıştı ki, büyük ölçüde çocuk ölümleri oluyor; sık sık çıkan salgınlar
binlerce insanı birden imha ediyordu. Meselâ 1501 yılında Fransa’nın Bordeaux
şehrinde çıkan bir kolera salgınında 17 bin kişi ölmüştü. Ve bu rakam, şehrin
nüfusunun yarıdan fazlasını teşkil ediyordu.
XVII. yüzyılda Paris gibi büyük
şehirlerde su, son derece az bulunur bir nesne olmuştu. Şehrin nüfusu gittikçe
artıyor, fakat kullanılan su miktarı çoğalmıyordu. Bütün şehirde 40 çeşme, bir
o kadar da kuyu vardı. Kullanımı zarurî olan su, sokaklardaki sakalardan
sağlanır veya çeşmelerde uzayan kuyruğa girilerek te’min edilirdi.
Halk temizlik anlayışından
öylesine uzaklaşmış idi ki, evler bir yana, sarayların bile tuvaleti yoktu.
Halkın toplu olarak bulunduğu tiyatrolarda dahi, tuvalet mevcut değildi. Herkes
ihtiyacını kapı arkalarına, merdiven diplerine giderirdi.
Mark Kemmerich’in “Tarihteki Garip Vak’alar” isimli kitabında, bu konuda şunlar
anlatılır:
“Paris’te (On dördüncü Louis)
zamanında hiç kimse sokakta giderken tepesine pis bir şey dökülmeyeceğinden
emin olamazdı. Ancak geniş caddeler biraz emniyette idi. Her an bir pencere
açılarak süratle söylenen bir (Gare L’eau) seslenişinden sonra bir lazımlık
veya leğen muhteviyatı aktarılırdı. Şehrin hiçbir sokağında bundan ve korkunç
bir kokudan kurtulmak mümkün değildi. Umumî helâlar olmadığı için sokak
köşeleri, sarayların ve kiliselerin civarı, bu hizmetleri görürdü. Aynı şeylere
bugün Napoli’de de tesadüf edilmektedir. Paris’te (Palais de Justice)’de ve
hattâ (Louvre)’da bu nev’i kirletmelere rastlanırdı.
Bu sarayın avlusunda,
salonlarında, kapı arkalarında güpegündüz bu nev’i tabiî ihtiyaçlar görülür ve
kimse bir şey demezdi. Yalnız (Üçüncü Henri) biraz titizlenmiş ve 1587 senesi
ağustosunda bir tebliğ ile her sabah kendisi kalkmadan önce, bahçedeki ve
salonlardaki bütün pisliklerin temizlenmesini emretmişti. Buna rağmen, İspanya
ve Fransa kral sarayları, hatta (On dördüncü Louis) devrinde şiddetli ve fena
bir koku yayar ve bunu ıtriyat kokuları bile bastıramazdı. Bunun için on yedinci
asırda birisi lâzımlığı keşfetmiş, bu ihtira -buluş- saraylara kabul edilerek
kokunun biraz önü alınmıştır.”
Aynı eserde pencerelerden sokağa
lâzımlık dökme âdetinin ancak 1780 tarihinde men edilebildiğinden; İngiltere’de
helânın 17’nci asırda icat edildiğinden ve İsveç sarayında ise yirminci asrın
başlarında bile henüz helâ mevcut olmadığı için herkesin, hatta misafir
krallarla prenslerin bile koridorlardaki paravanların arkasına gidip def-i
hacet ederlerken paravanın alt tarafından ayaklarının göründüğünden
bahsedilmektedir.”
Halihazırda Avrupa’daki
tuvaletlerde temizlenecek su bulunmamaktadır. Her bir büyük abdest sonrası, bir
rulo tuvalet kâğıdı klozete boca edilip üzerine sifon çekilmektedir. Bunun
sonucu olarak, kullandığınız temiz suyun bir misli kadar da arıtma bedeli
alınmaktadır. Bu miktar kimi şehirlerde iki mislidir. Yani batasıca batı
bataklık görüntüsünü örtmekle kalmamış, dünyanın mazlumlarına kendilerini
muasır medeniyetin temsilcileri olarak tanıtmayı da başarmış. Diğer yandan
rahmet ve merhametin yegâne kaynağı olan İslam’ı; terör, Müslümanı da terörist
olarak lanse etmektedir. Ama artık batının insanlık dışı davranışlarının
kokusunu, parfüm ve deodorantları da bastıramayacaktır. Hakikat er veya geç
anlaşılacaktır.