Batı Mesut Özil'le Çin'e Demokrasi mi Götürecek!
Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olarak Mesut Özil’in takımımıza gelmesi müthiş ‘hava’. Mesut Özil’in ne demek olduğunu anlamak içün, şimdilerde ölçü kabul edilen sosyal medya takipçi sayısına bakmak yeterli sanırım. Toplamda 80 milyon takipçisi var. Twitter’da ise 5. sırada yer alıyor.
Herne kadar hangisi
diğerlerinden büyüktü tartışması yapılsa da, daha önce dünya çapında nice yıldızların
gelip geçtiği bir Türk futbol mazimiz olduğu malum, ve fakat Mesut’un farkı
Türk olması. Tabii, taraftar atışması seviyesinde, bize Drogba, berikine Pepe
geldi, belki geçtiğimiz yıl binbir debdebeyle karşılanan Falcao gibi ‘oynar mı,
oynamaz mı’ dokundurmalarının da ötesinde, mevzumuz, Mesut’un yine dünya
çapında olan, ‘siyasi’ çekişmelerin de bir parçası olması.
Beyefendi’nin Mesut’un
Fenerbahçe’ye gelmesinde dahli olduğunu, Başkan Ali Koç’la görüşmeleri falan da
bir tarafa bırakalım hele.
İmdi, Türkiye’de Başkan
Tayyip beyefendi ile yakınlığı dolayısıyla Temmuz 2018’de Alman milli
takımından ayrılması ve 2019’da Uygur Türkleri lehine sözleri sebebi ile
Arsenal’dan bağların kopması üzerine tasarruflar yapılıyor. İlki biraz daha
Avrupa siyasetini alakadar ederken, diğeri dünya siyaseti demek.
Bu tasarrufların kaynağına
baktığımızda, mesela İngiliz basını haberi şöyle veriyor;
Türk asıllı Alman oyuncu,
Cuma günü yaptığı paylaşımda Uygur Türklerini, "eziyetlere direnen
mücahitler" olarak nitelemiş ve "Kuranlar yakılıyor, camiler
kapatılıyor, din alimleri öldürülüyor, bacılar zorla Çinli erkeklerle
evlendiriliyor. Tüm bunlara rağmen Ümmeti Muhammed suskun" demişti.
Arsenal de akabinde basma kalıp, ‘kulübümüzün siyasetle işi olmaz’ gibi
birşeyler geveleyip, güya Çin’in baskısına boyun eğmişti.
Hmm, sual şu; hiç düşündünüz
mü, Mesut (durup dururken) bu lafı niye etti?
Öncelikle
habercilik gerçeğinin altını çizerek başlıyalım, ki aslında sorunun cevabını, çok derin felsefeyle
beraber, oynan İngiliz oyununu basitçe, ‘kopyala yapıştır’ medyamızla izah
edebiliriz. Yani, Amerika-İngiliz ana medyası ne ‘servis’ ediyorsa aynen alıp
kabul ediyoruz ve ötesini berisini de kurcalamıyoruz. İşin tuhafı, sözüm ona
Batı ve Amerika karşıtları da bundan beri değildir!
Üstelik bu ‘servisin’ bir
ayağı da ‘algı oluşturmakta seçilen kelime ve tanımlardır’. Mesela, PKK terör
örgütü Kürt olurken, ne Azerbaycan, ne Doğu Türkistan, ve ne de başka
coğrafyada bulunan Türkler, asla Türk olarak adlandırılmaz, çok çok ‘müslüman
azınlık’ falandır. İşin acısı apaçık bize karşı olan bu algının hala farkına
varamamakda, umursamamazlıkda ısrar edip, bu tür yönledirmelere resmi
makamlarda bile teslim oluyoruz!
Yine bu algıya bir misal,
çokca yazmışımdır, ve de iyice anlaşılması lazım, ne Amerika, ne Kanada, ne
Avusturalya, ve ne de Yeni Zelanda, İngiltere’den bırakın bağımsız olmayı,
zerre kadar ayrı değildir. Bu öyle menfaat birlikteliği falan değil ha, aynı
kan aynı can, tıpkı Azerbaycan-Türkiye gibi.
Fakat ilginçdir, internet
üzerinden sade mümtaz basınımızı değil umum ‘kopyala-yapıştır’ tercümelere göz
gezdirdim, lakin, gerek İngiliz BBC gerek Amerika’daki ana medya, ve gerekse
sıradan paylaşımlar tarafından, İngilizlerin, Avusturalya ile cenubdan, Amerika
ile şimalden, diğer cephelerse Tayvan gibi komşu ülkeler olmak üzere Çin
kuşatmasının ‘servis’ edilmesine rastlamadım. Yani, kimse ‘kopyala/yapıştır’,
tercüme etmemiş. Halbuki o haberlerin satır aralarında Doğu Türkistan’ın nasıl
siyasi bir koz olduğu göze çarpıyor. O zaman, Çin’i kuşatan bu irade
Mesut Özil’i nasıl kovar?
O kadar, algı dedik, servis
dedik, tercüme dedik, şimdi Mesut Özil ile bu işin ilintisine bakalım.
Tarihi akışa dikkat ederek,
önce 2019’un onuncu ayında Reuters’da ‘Çin’le soğuk savaş sıcak savaşa
dönüşebilir’ haberi çıkıyor ve bundan iki ay sonra Mesut Özil İnstagram
hesabından ‘Doğu Türkistan’ paylaşımı yapıyor! Bu arada Amerika’da ‘müslüman
önderler’ Uygur müslümanları çün ‘toplantılar’ düzenleyip kınamalar yapıyor.
Yine aynı tarihlerde Amerika’daki CNN, FOX ve PBS gibi büyük televizyon
kanallarında ‘Uygur müslümanlarının’ uğradığı zulümleri anlatan programlar
dönüyor. Ancak, istenilen neticeler alınmamış olsa gerek, devreye Türkiye
sokuluyor! Mart 2020’de NPR yani Amerkan Milli Halk Radyosu, bu defa Amerikalı
müslüman cemaatlerin Türkiye’nin Uygur müslümanlarına karşı uygulanan zulme ‘sessizliğini’
sorguladığını aktarıyor.
Halbuki ortada yaman bir
çelişki; Bu kadar ‘demokrasi ve İnsan hakları savunucusu’ olan Amerika, en
büyük markası Apple dahil tüm ürünleri Çin’in ‘ucuz işçiliğinden/köleliğinden’
faydalanarak elde ettiği halde yetinmeyip ‘haksız!’ ticari rekabeti bahane
ederek önce 2018’in bitiminde Kanada’da Meng Wanzhou, Huwaie sahibinin kızını
bir talimatıyla tutuklatıyor. Yetmiyor, baskıyı daha da arttırıyor ve 2020’nin
yaz aylarında, Avusturalya’yla beraber savaş gemilerini insani değil ticari
kaygılarla Çin ‘kuşatmasına’ gönderiyor.
Aynı zamanda, bir taraftan
bilhassa Filisitin meselesinde olduğu gibi ‘dünya müslümanlarının hamiliğine
soyunduğu’ için düşmanlık güdülen Türkiye’ye, bu defa ‘Uygur müslümanlarını
neden umursamadığı’ şeklinde, resmi, akademik, ve medyadan tazyik ve tahrikler
başlıyor.
Tüm bunlara rağmen Tayyip
beyefendi başkanlığında Türkiye devleti Çin ile ‘itidal’ siyaseti güdüyor. Ve
son kertede Mesut Özil oyunu devreye sokuluyor!
Öyle, Arsenal Çin’le arayı
bozmamak çün falan değil, tam tersine ‘Türkiye ile Çin’i karşı karşıya
bırakmak’ adına Mesut Türkiye’ye gönderiliyor! Üstelik 18,2 pound maddi zararı
göze alıp, taraftarlarından yardım dilenme pahasına. Oysa Fenerbahçe’den sadece
500 bin avro gibi gülünç, yıllık bir ücret alacağı telaffuz ediliyor, ki o bile
şüpheli.
Başta, Mesut Türkiye’ye çok
da gelmek istemiyor. Lakin menajeri Erkut Söğüt’ün beyanının aksine Avrupa’da
‘hiçbir’ takım Mesut’u almak istemiyor, ve güya bu yine Arsenal bahanesi gibi
Çin’in korkusundanmış gibi sunuluyor. Öte yandan Mesut, Juventus da sözde
haftalık 150 bin avroyu çok bulduğu için vaz geçince son çare Amerika’ya gitmek
istiyor, FETÖcü Enes Kanter gibi Türkiye aleyhine konuşurken ‘gayet spora
siyaset’ sokanlara kapılarını açan Amerika, iş Arsenal’dan ‘spora siyaset
karıştırdığı’ bahanesiyle ihraç edilen Mesut Özil’e gelince, ve nasıl oluyorsa,
yine Çin’in korkusundan herhalde, MLS takımlarından DC United, Juventus gibi
yüksek maaşı bahane ederek kapıları kapatıyor! Böylelikle Mesut İstanbul’un
yolunu tutuyor.
İşte Mesut Özil’in
Fenerbahçe’ye geliş hikayesi bu.
Binaenaleyh, bize dönük
kısmı, Mesut Özil Fenerbahçemize geliyor. Seyir keyfi yüksek maçlarını hep
beraber izleyeceğiz inşallah. Öte yandan, tüm Türkiye zaten gönülden ata yurdu
Doğu Türkistanlı soydaşlarıyla beraber. Batı medyasında ise, birkaç gündür çıkan
(servis edilen) haberlere bakarsak, yeni Başkan Biden da Çin üzerindeki baskıyı
artırmak çün İngiltere ile beraber Avrupa Birliği’ni zorluyormuş.
Görelim Mevlam ne eyler, ne
eylerse güzel eyler.