Dolar (USD)
35.35
Euro (EUR)
36.46
Gram Altın
3000.05
BIST 100
10075.17
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Batı kültüründe çocuk kafeste kuş

Aileyi yıkan, kadını seks objesine, etkisi altına aldığı tüm insanlığı da robota dönüştüren batı kültürünün en büyük tehlikesi, çocuk kıyımını hızlandırarak devam ettirmesidir. Tabi çocuklara verdiği zararı da yine çocuk hakları, özgürlük, çağdaşlık ve cocuğu koruma yasaları vb. Ambalajlara sararak kamufle etmektedir.

Batı kültürü yukarıda kısmen saydığımız tüm kötülükleri de aynı janjanlı ambajlar altında sunmuştu. Sonuç olarak batıda şu anda meşru bir şekilde evlenerek yuva kurmak, akıllı insan işi değil. Çünkü evlilik hem kadına, hem de erkeğe kaldıramayacağı yük ve sorumluluklar getirmektedir. Dolayısıyla batı insanı evlenip yuva kurmaktansa, "beraber yaşamak" denilen günü birlik ve "kim kime dum duma" yaşamayı tercih etmektedir. Tabi nefsin arzularına da en uygun olanıdır. Ömür boyu tek kişiyle beraber olamk yerine, günü birlik eş değiştirmek... Başka bir deyimle hayvanlar misali bir hayat...

Çocuklar da "çocuk çocuk" dene dene adeta yok ediliyor. Hoş batı kültürünü özümsemiş insanlar zaten çocuk yapmaya yanaşmıyorlar. Arada bir kazara çocuk sahibi olma istisnaları olmasa, zaten çocuk yok. Var olanlar da batı kültürünün ezici çarkları arasında öğütülüp adeta yok oluyorlar. Zira batı kültürü çocuğu, "ayının sevmesi" gibi seviyor. Aslında bu benzetme, bir yerde ayıya hakaret olur. Çünkü yavrusunu bağrına basıp sıka sıka öldüren anne ayı, gerçekten büyük bir sevgiyle bunu yapmaktadır. Ama batı kültürüne ram olmuş bayanlar için aynı şey düşünülebilir mi? Doğrusu şüphe duymak gerekir. Çünkü batılı bayan çocuğu ayağına pranga, zevk ve hazlarına takoz gibi görmektedir.

Yani batı kültürü eşyanın doğasıyla oynadığı gibi, kadının annelik genlerini de alt üst etmiştir. Bu sebepledir ki batı insanı için şu anda bir köpek, bir insandan daha değerlidir. Özellikle bayanlar, sevgi, şefkat, merhamet ve annelik duygularını, kedi ve köpeklerle teskin ediyorlar.

Çocuğa sınırsız haklar verilmesi. Çocuk istemedikçe hiç bir şey yapmak zorunda değildir. Ne anne babası, ne öğretmeni, ne de başka herhangi bir otorite, çocuğun istemediği bir şeyi kendisine dayatamaz. Bu anlayış, ta ana kreş ve ana okullarından başlayarak, eğitim ve öğretimin her aşamasında, çocuğa ilmek ilmek aşılanmaktadır.

Hatta çocuğa zaman zaman: "anne babanız veya aileninizin her hangi bir ferdi, size zorla bir şey yaptırıyor mu? Sizi azarlıyorlar mı veya dövüyorlar mı? Gibi sorular özellikle soruluyor. Eğer böyle bir şey olduğu tesbit edilse, çocuk aileden alınıp sığınma evine alınıyor. Oradan da koruyucu aile adı altında kimi eşcinsel ciftlere de teslim edilebiliyor. Çocuğun böyle bir şeyi ihbar etmesi şart değil. Gören herhangi bir kişinin ihbarı durumunda da aynı şey uygulanıyor.

On yaşına kadar, çocuğun evde veya herhangi bir yerde yalnız bırakılmazı durumunda, aynı şey uygulanıyor ve çocuklar ailelerden koparılıyor. Yani batılı devletler, yok olmakta olan insan güçlerini bu vb. Yollarla kısmen telafi etmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki bu konu da bir yere kadar da başarılı oluyorlar. Bu yolla her yıl 15-20 bin çocuk, ailelerinden alınıyor.

Tabi bu korunuyor, gözetiliyor görüntüsü, çocuğun hoşuna gidiyor. Adı üstünde çocuk. Babasının kendisini terbiye etmek için uyguladığı disiplini veya annesinin azarlamasını, kendisine zul görüyor. O yaşta kendisi için neyin kar neyin zarar, kim dost kim düşman, onu kavraması mümkün değildir. Bir yanda baskıcı görünümünde olan aile, diğer yanda koruyucu melek görünümde olan sistemler. Yani kuzu postu giymiş, kurtlar, çakallar, sırtlanlar... Dolayısıyla çocuk, kendisini ailesinden koparacak pozisyonlara çok daha rahat düşebilmektedir.

Elini sıcaktan soğuğa vurmaması, elbebek gülbebek büyütülmesi, çocuğu kafes kuşlarına dönüştürüyor. Bilindiği üzere kafeste beslenen kuşlar, doğal hayatta yaşayamazlar. Doğaya bırakılsa kısa zamanda ya açlıktan ya da küçük bir düşman saldırısından ölüverirler. Çünkü günlük yemi suyu hep önüne hazır konulmuş, hazır yiyiciliğe alışmış. Emek sarf ederek beslenmeye alışmamış. Artı, kendisine kim dost kim düşman, hangi ortamlar faydalı hangileri zararlı, bunları öğrenmemiş...

işte batı kültürü de çocukları böyle büyütüyor. Çocuğu kafesteki kuş misali büyütüyor. Çocuk, hayatın gerçeklerini yaşayarak öğrenmiyor. Emek nedir? Zorluk zahmet nedir bilmiyor. Hangi ortamlar kendisi için zararlı, hangileri faydalı bunları bilmiyor. Alın teri dökmek nedir yaşamamış.

Tabii olarak gün gelip hayatın gerçekleriyle karşılaştığı zaman da "kafesten çıkmış kuş misali" yaşayamıyor. Yaşasa da huzur bulamıyor.

Batı da intihar vakalarının çokluğu, biraz da buradan kaynaklanıyor. Ya da başka bir benzetmeyle; batı kültüründe çocuk, akvaryum balığı gibi yetişmektedir. Akvaryum balığı da doğal sularda yaşayamaz. Çünkü oraların şartlarını yaşayarak öğrenmemiştir.

İşte muasır medeniyet diye yıllardır bize yutturulan batı kültüründen küçük bir sayfa. Şimdi ya biz aklımızı başımıza devşirip aslımıza, dinimize, kültürümüze döneceğiz. Yada batıp yok oluşa doğru hızla ilerleyen batılıların durumuna düşeceğiz. Geç olmadan uyanalım ve karar verelim. Selam... Dua...