Batı Karşısında Kendimiz Olabilmek
Bir önceki yazımda Batı karşısında kendi olabilen babadan, Batı karşısında kendi olabilen anneden bahsetmiştim. Bu yazıda da Batı karşısında kendi olabilen çocuktan-oğuldan bahsedeceğim.
Batı karşısında kendi olabilen oğul denilince nedense aklıma üstad Sezai Karakoç’un “Masal” şiiri geliyor. O şiirde Doğunun Yedinci Oğlu vardı. Sezai Karakoç üstadımız şöyle anlatıyordu şiiri. “Yedinci oğul bir uygarlık savaşçısıdır. Köleliğin, sömürmenin kör yüreğine ok atan, inkarı öldüren, insanı dirilten bir fecir eridir.”
Masal şiirinde Sezai Karakoç anlatmasa da biz biliyoruz ki Doğunun Yedinci Oğlu daha önce Şeyh Edebali’den şu nasihati dinlemiştir babasından.
“Ey oğul, sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. İşin ağır, işin çetin. Gücün kula bağlı. Allah yardımcın olsun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener; daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.”
Bütün bu donanımlarla mücehhez Doğunun Yedinci Oğlu bir medeniyet savaşı sırasında şu mısraları haykırmıştı:
Bir şafakta /Geceyi ışıklarla delerek/ Kılıçtan keskin ayetlerle/Batı’ya gelir.
Batıyı değiştirecekti “Yedinci Oğul”. Batıyı yenileyecekti, Batıyı diriltecekti. Batının bütün yanlışlarının, çıkmazlarının hile ve hurdalarını bozacaktı. Doğunun Yedinci Oğlu Batı’nın İnsanları aldatan cilvelerini deşifre edecekti. Batı’nın sahte tebessümünün ardında saklı kalan tek dişi var ya, işte Doğunun Yedinci Oğlu bu dişi de kıracaktı. Ve Batı’nın yarım kalmış canavarlığını yere serecekti.
Karşılaşma...
Batılılar önce tedirgin oldular Doğunun Yedinci Oğlun’dan. Doğunun yedinci Oğlu onlara bir zarar vermedi. Sadece şehrin en büyük meydanında bir çukur kazdı. Körpe elleriyle, tırnaklarıyla bir çukur kazdı. Ne bir kazması vardı ne keskin bir taşı. Eliyle tırnağıyla kazdığı bir çukurun içine girdi.
Batılılar Doğu’nun Yedinci Oğluna zarar vermeden o, kazdığı çukura yarı beline kadar kendini gömdü ve şöyle meydan okumuştu:
Batılılar! Bilmeden altı oğlunu yuttuğunuz bir babanın yedinci oğluyum ben.
Batılı olmadan öldü Doğunun Yedinci Oğlu. Batılı değerlere yenilmedi bu dünyada ve hayata gözlerini yumdu. Oysa Batı’ya gardını almış ve mistik kılıcını kuşanmıştı. Önceleri kimse buna bir anlam verememişti. Kardeşlerini öldüren Batı’ya neden kılıç çekmemişti. Fakat sözleri kılıçtan keskinceydi. Çünkü bir süre sonra Batılılar kendilerine geldi. Doğunun Yedinci Oğlu ne dedi. Onu anlamaya çalıştılar uzun süre.
Ve bizler...
Bir varmış bir yokmuş değil Doğunun Yedinci Oğlu masalıyla büyüyen bizler.... Dün çocuktuk, şimdi büyüdük. İdeal bir Müslüman olduk. Doğu’dan yükselen bir güneş gibi.
Bugün Anadolu ruhunu yaşayan herkes aynaya bakmalıdır. Kendilerinde bir parça Doğunun Yedinci Oğlu ruhu vardır. Bugün dünyada ve ülkemizde amansız bir veba salgını olan Korona virüse (Taçkıran) karşı tadbirler alınırken insanımızı iyileştirmeye çalışan sağlık çalışanlarımız Doğunun Yedinci Oğlundan bir ruh taşımaktadır. Evinde yazı tahtası olmayıp da mutfak dolabı üzerinde öğrencilerine canlı ders anlatmaya çalışan hocalarımız Doğunun Yedinci Oğlundan bir ruh taşımaktadır. Tarlasını kaldıramayan amcanın yardımına koşan jandarmamız, otobüs olmadığı için görevine yetişmek zorunda olan hemşireyi hastaneye yetiştiren polislerimiz ve diğer VEFA DESTEK programında çalışan memurlarımız Doğu’nun Yedinci Oğlundan bir parça ruh taşımaktadır. Avrupa’da kendi yaşlılarına koşamayanlar var. Onların yerine Anadolu’dan gidenlerin çocukları, yani kendi olabilen çocuklar hem bizim hem de onların yaşlılarına yardım etmeye koşuyorlar. İşte onlar da Doğunun Yedinci Oğlundan bir parça ruh taşımaktadırlar.