Batı hayranları ses verin
Ülkemiz ve İslam batı hegemonyasına gireli, birileri sür git batının reklamını yapmaya devam ediyor. Aşağılık kompleksine batmış olan bu kişi veya çevreler, batının reklamını yaparken, çoğu kere kendi ülkeleri ve halklarına da karalama çekmektedirler. “Batı dürüst, müslümanlar sahtekar” Sorduğum ve araştırdığım kadarıyla diğer İslam ülkeleri de Türkiye’den farklı değildir.
Daha da beteri, içimize
yerleştirdiği türlü renklerden hainler vasıtasıyla kendi borazanlığını
yaptırmaktadır. Tabi batının piyonu olanlar birse, onların korosuna yüz de
sıradan halk katılmaktadır. Siyasetçisi, sanatçısı, yazarı, gazetecisi, askeri,
sivilinden sayısız insanlar sabah akşam, ekranlarda ve türlü medya köşelerinde,
batının reklamını yapmaktadır. “Celladına âşık olmak” bu olsa gerektir. Tarih
boyunca kuyumuzu kazan düşmanımızın bilerek veya bilmeyerek reklamını yapmak.
Ne garip değil mi?
Şimdi şu güncel konuya gelelim. yıllardır
bataklık olan batıyı bize “muasır medeniyet” diye lanse eden batı hayranları,
son Ukrayna savaşını nasıl değerlendiriyorlar. İslam diyarında biz kendimizi
biliyoruz bileli, savaş olmayan gün yok gibi. Birçok İslam coğrafyası adeta
ölüm tarlalarına döndürülmüş durumdadır. Har yanda kan, gözyaşı, katliam,
sömürü ve talan…
Artık Müslümanın bir rakam kadar bile
değeri yok. Milyonlarla ifade edilen kayıpların çetelesi dahi tutulmuyor. Yetim
kalan çocuklar kaç milyon? Sakat kalan insan kaç milyon? Dul kalan anne kaç
milyon? Kısaca İslam alemindeki maddi ve manevi tüm kayıplar konusunda dünya üç
maymunu oynuyor. Başta batılılar olmak üzere dünyanın pek çoğu, görmedim,
duymadım ve bilmiyorum modundalar. Bu nasıl vicdan, bu nasıl insanlık?...
Neden tüm dünya başkentlerinde
“savaşa hayır” kampanyaları başlatıldı. Ukraynalı can da İslam coğrafyasındaki
mazlumlar can değil mi? Köpekler ve kediler için bile candır diyerek kıyamet
koparanlar, Afganistanlı, Suriyeli, Filistinli, Yemenli, Libyalı, Mısırlı,
Iraklı canlar için neden bir söz etmezler? Aylan bebek can değil miydi? “Ben
sizi Allah'a (cc) şikayet edeceğim” diyen Suriyeli çocuk can değil miydi? “Anne
Cennette ekmek varmış, ben ne zaman öleceğim?” diyen ümmetin çocukları can
değil miydi?
Bodrum'da, 2 Eylül 2015'te
Yunanistan'a geçmek isterken bindikleri lastik botun batması sonucu Suriyeli 3
yaşındaki Aylan Kurdi'nin yanı sıra ağabeyi ve annesinin de aralarında
bulunduğu 5 kişi yaşamını yitirmişti. Aylan bebeğin sahile vuran cansız
bedeninin görüntüleri, Suriye'deki savaşın korkunç yüzünü bir kaz hafta
dünyanın gündeminde tutmuştu. Ama aylan ailesi, denizlerde boğulan yüzbinlerce
mazlumdan sadece birkaçıydı. Günübirlik devam eden ölümler ve boğulmalarla
ilgili dünyadan yine ses yok.
Başta Yunanistan ve İngiltere
olmak üzere tüm batılı ülkeler: “Ukraynalı mültecileri kabul etmeye hazırız”
diye açıklama yaptılar. Açıklamakla da kalmayıp kapılarını onlara sonuna kadar
açtılar. Ama Ortadoğu, Afganistan, Pakistan, Libya ve Yemen gibi İslam
diyarından gelenlere kapılar kapalı. Onların lastik botları kasten patlatılarak
denizde ölmeleri isteniyor. Botları geri itiliyor. Kimi zaman yanlarındaki tüm
para ve değerli eşyaları soyulup denize atılıyorlar.
İnsan bunları düşündüğü zaman içi
daralıyor değil mi? Biraz kendimize gelelim ve düşünelim. İslam aleminde bir
asırdan fazladır yaşanan dıramların binde biri batılı devletlerde yaşansaydı,
dünya yine böyle sessiz kalır mıydı? Neden tüm batılı ülkeler, Ukraynalı
mültecilere kapılarını sonuna kadar açarken, dünyanın mazlum ve mağdurlarına
kapıları kapalı? Dünyanın tüm insaflı insanlarını bu sorunun cevabını yüksek
sesle haykırmaya davet ediyoruz.
Nobel ödüllü Türk bilim insanı
Prof. Aziz Sancar, insanlık dramının ve trajedinin sadece Ukrayna'da yaşanmakta
olduğu algısına tepki gösterdi. Böylece birçok aklıselim insanın
duygularına tercüman oldu. Sancar’ın sözleri, dünyanın geri kalan pek çok
coğrafyasında şu an Ukrayna’da yaşananların binler katı acıları görmeyenlere
çok güzel bir kapak oldu. Sancak şöyle dedi: "Ukrayna'da insanlık
ölüyor" deniyor. Doğru ama eksik, çünkü o insanlık; Afrika'da aç
bırakılmış, Bosna'da tecavüze uğramış, Doğu Türkistan'da unutulmuş, Filistin'de
terk edilmiş, Çeçenistan'da görmezden gelinmiş, Hocalı'da duyulmamış, Irak'ta
aldatılmış, Myanmar'da yakılmıştı.”