Batı emperyalizmine siyonizm aşısı
Tarih boyunca insanları sömüren Batı Emperyalizminin
öncüleri İngiltere, Almanya ve Fransa, Gazze’de soykırım uygulayan İsrail-ABD
Siyonizmi’ni destekliyor.
Batı’nın tarihi kirlidir, çekinmeden söyleyelim kanlıdır.
Mazlum coğrafyalara baktığımızda Batı’nın kan akıttığı bütün topraklarda kara
çizmelerini görürsünüz. Dünyanın birçok bölgesinde katliam yapmış, soykırım
uygulamıştır. Bu tarihî bir hakikat. Afrika’dan Asya’ya, Balkanlar’dan
Ortadoğu’ya birçok bölgede masum insanları katlettiler, mallarını yağmaladılar,
yer altı zenginliklerini talan ettiler.
ENDÜLÜS’TE YÜZBİNLERCE MÜSLÜMAN KATLEDİLDİ
Batı’nın günah galerisindeki şenaatler saymakla bitmez,
anlatmakla tükenmez. Şöyle bir arşivi karıştırmak istediğimde karşıma Cemal
Aydın’ın Profesör Rodrigo de Zayas ile yapılmış röportajı çıktı. Zayas orada
diyor ki: “Endülüs’te yüzbinlerce Müslüman katledildi.” Türk Edebiyatı dergisinin Mart 1993 tarihli sayısında yer alan uzun
mülakatın girişinden haberdar olalım: “Zorla Hıristiyanlaştırılmış Müslüman bir
ailenin torunu olan İspanyol tarih profesörü Rodrigo de Zayas, İspanya’da
Müslümanlara karşı yapılmış korkunç katliamın bilançosunu 500 yıl sonra
belgeleriyle gözler önüne serdi. İspanya Müslümanları ve Devler Irkçılığı
başlığıyla yayımladığı kitapta, 756 sayfa boyunca, Endülüs’te yüzyıllar önce
atılmış olan çığlıklar harfler, kelimeler ve satırlar hâlinde sayfalara
dökülüyor.” Haçlıların Endülüs, Filistin, Suriye ve Irak’ta yaptığı mezalimi,
kıymetli yazarımız Nurettin Taşkesen’in eserlerinden öğreniyoruz.
AFRİKA’DA İNSAN AVCILARI
Gazze’de gördüğümüz vahşet yeni değil! Mazlum toplumların
kanını içmeyi marifet sayan, bereketli toprakların bütün zenginliklerini
sömürüp götüren Batı, mazlum kıta Afrika’yı da vahşice talan etmiş ve siyah
kıtanın yeraltı zenginliklerini, bütün madenlerini soyup soğana çevirmişti. Dünyada mevcut olan kıtalar arasında bir kıyaslama
yaptığımızda galiba en “mazlum kıta” olarak Afrika’yı kabul etmek gerekiyor. Bu
siyah kıtanın mağdurluğu ve mazlumluğu nereden geliyor peki? Niçin hep
sömürgeleştirilmeye çalışılmış ve elindeki avucundaki bütün kıymetli cevherleri
gasp edilmiş tarih boyunca? Sebebi belli değil mi? Başta Fransa olmak üzere
Avrupa ülkelerinin ve daha sonra ABD’nin emperyalist iştahları hiç sona
ermemiştir. Gelmişler, ‘Siyah İnci’yi soymuşlar, sonra da çekip gitmişler. Bir
müddet sonra bir daha gelmişler “Acaba soymadığımız bir yer kaldı mı diye?”
bakmışlar. Bu gidiş ve gelişler devam etmiş tarih boyunca. Afrika dünyanın en
zengin yeraltı madenlerine sahip iken yazık ki bugün dünyanın en fakir
ülkelerinden meydana gelen bir kıta. Çok düşündürücü? Bir ara dünya haritasını
incelerken Afrika’daki ülkelerin sınırlarının neredeyse cetvelle çizilmiş gibi
dümdüz olduğunu görüp şaşırmıştım. Bu, şaşırtıcı değil aslında! Zira o
ülkelerin sınırlarını çizenler ve genelde kukla yönetici tayin edenler, Garb’ın
mütecaviz ülkelerinin yöneticileriydi.
YERYÜZÜNE DAĞILAN YAMYAMLAR
Afrika, son bir-kaç asırdır
yalnızca Avrupa’nın ve Batı’nın zulmüne, sömürüsüne hedef olmakla kalmadı,
İslam âleminin de ihmaline ve lakaytlığına maruz bırakıldı. İslam dünyası,
İslam ülkeleri amansız bir keşmekeşliğin içine itildi yıllar boyu. Dünyanın pek
çok yerinde Müslümanlar ezilir, sürülür, öldürülürken, Afrika’daki Müslüman
halk açlıktan kırılırken petrol zenginleri, kendi havalarında maval
okumaktaydı. Bu manzaralar günümüz İslam dünyasının acı hakikatleridir. Akdeniz
ve Ege Denizi, Müslüman göçmenlerin mezarlığına dönüştü. Türkiye ve birkaç
ülkenin dışında bu katliama itiraz eden yok gibi. Hâlbuki İslam’a göre
“Müslümanlar vücut gibidir. Bir organın rahatsızlığından bütün vücut acı
duyduğu gibi, bir Müslümanın derdi diğer Müslümanları üzmelidir.”
Sadece Afrika mı? Hayır,
Hindistan, Cezayir, Fas, Tunus, Mısır, Suriye, Irak ve Filistin de farklı
zamanlarda Batının tasallutuna maruz kaldı. ABD, zulüm üzerine kurulmuş bir
devlet. Milyonlarca Kızılderili’yi katleden odur. Bu mazlum insanların topraklarını
ele geçirdi ve onları köleleştirdi. Sonra da filmlerinde ve çizgi romanlarında
siyah adamları ‘kötü’, beyaz adamları ‘iyi’ gösterdi. Dünyanın beyni bu şekilde
yıkandı. Çocukluğumuzda bize dayatılan o çizgi romanları düşünelim.
Tommiksleri, Teksasları… Hepsinde buram buram ırkçılık vardı. Bütün beyazlar
iyi, siyah derililer kötüydü ve öldürülmeyi hak ediyordu. Korkunç bir kıyım ve
vahşet!
BİR ŞUURLANMA BAŞLADI
Bütün bu menfi hadiselere rağmen
İslam dünyasında gözle görülür şekilde bir gelişme, derlenip toparlanma, bir
araya gelip meseleleri hâl yoluna koyma emareleri görülüyor. Bu gelişme
şüphesiz sevindiricidir. Cezayir’deki büyük uyanış görülmeye değer. Bu ülkeye
yaptığı gezi sırasında Fransız Cumhurbaşkanı’na gösterilen tavır, zihinlere
yerleşti. Küstah Batı, sömürgeci alışkanlığını bırakamıyor. Ama Asya’nın da,
Afrika’nın da uyandığı bir döneme girdik artık. Bilhassa, son yıllarda
Türkiye’nin İslam ülkeleriyle ve Türk dünyasıyla geliştirdiği sağlam
münasebetler “gerçek bir uyanışın pek uzak olmadığını gösteriyor.
İSLAM’IN ADALETİ EGEMEN OLACAK
Dünya büyük bir bunalım içinde. İsrail
terör örgütünün bugünlerde Gazze’ye yaptığı sınırsız ve pervasız bombardıman
infial uyandırıyor. Maalesef ‘Müslüman’ olduğunu iddia eden ülkelerin
yöneticileri de halklarına lâyık olamıyorlar ve kişiliksiz, ürkek, hatta korkak
bir tavır içinde. Şüphesiz bu seçilmiş değil, atanmış ‘başkan’ların ortak karakteri. Ama dipten bir
dalga geliyor. Bilhassa Arap ülkelerinin yöneticileri çekingen ve çekimser
davransalar da büyük kitleler büyük bir tepki ve öfke içinde. Yanı başlarında
hunharca katledilen, hatta dünyanın gözü önünde soykırıma tabi tutulan
Filistinliler için kahroluyorlar. Acaba bu öfke seli bir patlamaya yol açmaz
mı? Bence açar. Yakında Filistin çevresindeki İslam ülkelerinde yaşayan halkların
bu alçakça katliama seyirci kalmayacağı aşikâr. Eğer dünya BM’nin ‘derhal
ateşkes’ kararına bile ‘alçakça karar’ deyip uymayacaklarını söylüyorsa artık
bütün dünyanın şapkasını önüne koyup düşünmesi gerek. Bugün Filistinli
Müslümanların başına bela olan İsrail terör örgütü, yarın öbür gün dünyanın
diğer bütün ülkeleri için potansiyel tehlike değil mi?
Şüphesiz bütün bu hengâme içinde
İslam dünyasının uyanması, dirilmesi, kendine gelip harekete geçmesi gerekiyor.
İsrail’in hedefi bugün Gazze ise, yarın da Cidde’dir. Öteki gün de diğer İslam
ülkelerinin başkentleri. 57 İslam devletinde yaşayan 2 milyarlık Müslümanların
hepsi onların hasmı. Çıldırmış bir canavar gibi, gözü kararmış olan bu devlet görüntülü
terör örgütü, şüphesiz sonun başlangıcında. Bugün katlettiği her bebeğin,
yaşlının, kadının hesabı kendisinden sorulmalı. Yıktığı camilerden ve kiliselerden,
tahrip ettiği hastane ve okullardan dolayı sorgulanmalı. Kendisini üstün ırk
sanan Siyonist İsrailliler ruh hastası gibi saldırgan. Derhal kontrol edilmezse
dünyanın başına bela olacakları açık. Bu arada ‘kırmızı çizgimiz’ yok diyerek İsrail’i
şartsız biçimde destekleyen ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya dünya kamuoyunun
tepkisine daha ne kadar direnebilecek? Ülkelerinde her gün yapılan protestolar bu
ülkelerin yöneticilerini sarsmayacak mı? Mallarına boykot uygulanıyor. Emperyalistler,
menfaatperesttir. Çıkarlarına halel geldiğini anladıklarında şımarttıkları ve
azgın bir kuduz köpek gibi insanların üstüne saldıkları İsrail’in ipini elbette
çekecek ve onu kontrol edeceklerdir. Ancak bunu yapsalar bile bu ülkelere
dünyanın itimadı tamamen sarsıldı. Soykırıma göz yumdukları için onlar da
suçlu! Hukuken sorgulanmaları gerekiyor. Vicdanlı vatandaşları isyan ettiğinde
ne yapacaklar? Milyonlarca Müslüman, Avrupa ülkelerinde yaşıyor. Bunlar
katliama seyirci mi kalacak sanki, elbette tepki gösterecekler.
TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR
Bizim bütün münevverlerimiz Batı’nın sahte yüzünü keşfetmiş
ve bunu eserlerinde ilan ve ifşa etmişlerdir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmed
Âkif, Batı için “Tek dişi kalmış canavar” derken Yahya Kemal, Nihad Sâmi
Banarlı, Sâmiha Ayverdi, Cemil Meriç, Kemal Tahir, Ahmet Kabaklı, Sezai
Karakoç, Attila İlhan, Erol Güngör, Mehmed Niyazi ve diğer bütün aydınlarımız,
mütefekkirlerimiz Batı’nın sahtekârlığını delilleriyle ortaya koymuş, saklamak
istediği karanlık yüzünü ortaya çıkarmışlardır. Diriliş Nesli’nin büyük öncüsü
merhum Sezai Karakoç, Afrika ile ilgili bir
tespitinde şöyle diyordu:
“Afrikalılar klan medeniyetin çağdaş
medeniyete geçerken çok hızlı bir değişime uğramaktadırlar. Klan ölürken, klan
putları ve klan hainleri de birlikte ölmektedir. Bunun sonucunda Afrikalılar
dinsizlikle din değişimi arasında bir seçme yapmak durumuna gelmişlerdi.
Gelişen oluş gösteriyor ki, dinsizleşmiyorlar, yeni bir dine giriyorlar. Bunun
da sosyolojik sebebi, medeniyet alanına ilk olarak çıkmaları, kendi medeniyet
arasında açık seçik bir fark bulunması olsa gerek. Ve ne mutlu bir oluştur ki,
bu yeni medeniyet üyeleri hemen hemen kendiliklerinden, İslam’a sarılıyor.
Kur’an’da çekirdeklenip boy atmış olan İslam’ın çağrısı böylece Afrika’da
günden güne ağızlardan ağızlara ulaşmakta, İslam’ın ışıklarıyla her gün yeni
bir tepeyi aydınlatmaktadır. Her gün bir Afrika ırmağı Allah diyerek
çağlamakta, her bahar, İslam bad-ı sabasını Afrika ülkelerinde estirmektedir.
İslam’ın çağrısı dünyanın her tarafında en yüksek tonuyla duyulduğu ve
yükseldiği gün, Afrika’nın dipdiri bir İslam kıtası olduğu gün olacaktır.”
ŞEHİT GAZETECİLERE SUSKUNLUK!
Gazze’de şehit edilen gazetecilerin sayısı, 29’a ulaştı. Bir
gazeteci ise ailece katledildi. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve Anadolu’nun
muhtelif şehirlerinde ‘gazeteciler cemiyeti”, “gazeteciler birliği” adıyla bazı
kuruluşlar var. Bunlar ne iş yapar, kime hizmet ederler? Meslektaşlarının
hunharca katledilmesi karşısında niçin sesleri çıkmaz, tepki vermezler? Yoksa
Batı medyasıyla birlikte Hamas’ın, yabancı bir gazeteciyi vurmasını mı
bekliyorlar? Bu suskunlar, mesleğimizin yüzkarasıdır! Türkiye’de gerçek
gazetecilerin bir araya gelmesi ve bu önemli meseleleri konuşması gerekiyor.
CUMHURURİYET’İN 100. YILI
Cumhuriyet’in 100. Yılı’nı kutluyoruz. Hayırlı uğurlu olsun.
Birçok kurum ve kuruluş bu seçkin yıldönümü hakkında önemli faaliyetlerde
bulunuyor. “Milletimizin sesi” olan Anadolu Ajansı da geçenlerde Rami
Kütüphanesi’nde önemli bir programa imza attı. Toplantıya katılan AA Genel
Müdürü Serdar Karagöz, yaptığı konuşmada “Anadolu Ajansı olarak
Cumhuriyetimizin ilk yüzyılı gibi, ‘Türkiye Yüzyılı’ olarak değerlendirdiğimiz
ikinci yüzyılında da ülkemizin hafızası olmaya ve arşivlemeye devam edeceğiz.”
dedi. AA’nın Cumhuriyet’in 100. Yılı kapsamında hazırladığı projelerden biri
olan “100 Yıl Özel Serisi” kitaplarının tanıtımında konuşan Karagöz, AA Ailesi
olarak en kıymetli vazifelerinin dünyaya iz bırakmak olduğunu belirtti. Anadolu
Ajansı’nın tarihini özetle dile getiren Karagöz, kurumun yayınevini harekete
geçirdiklerini ve “100 Yılın 100 Eseri” isimli beş kitaplık külliyat
oluşturduklarını ifade etti. Tarihî mekânda gerçekleşen programa bilim, sanat, basın,
kültür ve edebiyat dünyasından seçkin pek çok isim katıldı. Hazırlanan yayınlar arasında 100
Yılın 100 Sanat Eseri, 100 Yılın 100
Edebî Eseri, 100 Yılın 100 Sinema
Eseri, 100 Yılın 100 Musiki Eseri ve
100 Yılın 100 Mimari Eseri’nin yanı
sıra 100 Yılı Anlamak, Yıllık 1923 ile Cumhuriyet’in Büyük Projeleri kitabı bulunuyor.