Batı dünyası kendiyle yüzleşmeli
Fransa'nın başkenti Paris'te, konser salonu, stadyum, restoran ve barlara yönelik koordineli şekilde düzenlenen terör saldırılarında 132 kişi hayatını yitirdi 350'den fazla da yaralı var. Büyük bir saldırıu2026 Öncelikle her vicdanlı insan gibi dünyanın neresinde olursa olsun katledilen sivil, masum insanlar için üzülmeli ve buna sebep olanları da kınamalıyız. Bu birinci insanlık vazifemizdir. Çünkü bizler Gazze'de çocukların katledilmesini Sderot'taki bir tepede elinde viski kadehleri ve nargileler eşliğinde izleyecek kadar insanlıktan nasibini almamış caniler değiliz. Irak'ta bir babanın gözleri önünde çocuklarını tecavüz eden bir zalimin kalbi yok bizde. Bizler hamile Müslüman kadınların karnını deşerek çocuklarını aç timsahların önüne atan ve yıllardır Fransa'nın desteklediği Hristiyan anti Balaka örgütüne sessiz kalan vurdumduymaz obez bir bürokrat da değiliz. Bizler Myanmar'da, Irak'ta, Suriye'de, Lübnan'da, Mısır'da, Afganistan'da, Orta Afrika'da, Keşmir'de, Bosna'da, Lübnan'da, Yemen'de, Doğu Türkistan'da velhasıl tüm dünyada acımasızca katledilen, yavruları ateşe atılan, fosfor bombaları altında can veren tüm insanların acılarını yüreğimizde taşıyan yaslı, vicdanlı insanlarız. Buna rağmen bizim kadim medeniyetimizde, irfan dünyamızda ve İslam öğretilerimizde ölen masum insanlara "oh olsun" demek yoktur. Bizim lügatımızda vicdansızlığa, ahlaksızlığa ve insan dışılığa yer yoktur. Evet, üzüldük o insanlara.
Lakin acımasız batılı ülkeler, yıllardır İslam dünyasında yol açtıkları onca tahribatın, acının, kederin ve sefaletin bir bedeli olmayacağını düşünüyorlarsa yanılıyor. Bölgedeki terör örgütlerine yaptıkları silah yardımlarıyla İslam dünyasını kan gölüne çeviren batılı ülkeler bir gün bu ateşin kendilerine de yakacağını hiç tahmin etmiyorlardı. Fransa'nın Suriye konusunda Türkiye'nin yanında yer aldığı için bir bedel ödetildiği yönünde bazı yorumlar yapıldı. Ne var ki bu tür yorumlar resmin geneline bakılmadan yapılan yorumlardır. Yarın bir gün başka bir batı ülkesinde benzer bir saldırı gerçekleştirildiğinde ne diyeceğiz? Kaldı ki Fransa'nın söz konusu Türkiye ya da İslam ülkeleri olduğunda pek de merhametli, ılımlı bir ülke olmadığı öteden beri bilinen bir gerçektir. Fransa, Türkiye'nin çözüm sürecini sabote etmek için tertip edilen suikastlarla ilgili hala tek bir adım atmış değildir. Terörle boğuşan bir Fransa, Zübeyir Aydar'ı üst düzey ağırlayabilmektedir örneğin.
Fransa, Orta Afrika'da hala Müslüman kıyımlarına sessiz kalmaktadır çünkü kendisi finanse etmektedir. Bu konuda Milat'tan Neslihan Önder'in yaptığı bir haber vardı. Habere göre Fransa'nın desteklediği Hıristiyan terör örgütü Anti-Balaka, Orta Afrika'da Müslümanlara karşı sistematik soykırım uyguluyor. Tek amacını "Müslüman öldürmek" olarak açıklayan bu terör örgütü, on binlerce insanı katlederken yüz binlercesini de sürgüne zorladı. Diğer taraftan Fransa'nın 14 eski sömürgesinden her yıl yaklaşık 500 milyar dolar para aldığı kaydediliyor. Kısacası Fransa tarihi Hollande dönemi ile sınırlı değildir. Ülkeler tarihleriyle birlikte hareket ederler. Elbette bu durum Paris'te yapılan terör saldırılarını meşrulaştırmaz. Orada ya da başka bir yerde sivil insanların katledilmesini gerektirmez. Sözüm, terör denilince aklına Müslümanlar gelen bazı İslam düşmanlarınadır. Her defasında Müslümanları terörizmle yaftalayan ve İslam dünyasının kendisiyle yüzleşmesini teklif eden bu kesimler neden aynı şeyi batı için söylemiyorlar? Batılı güçler masum mu?
Batının gözünde Doğu, bizdeki Kemalistlerin gözündeki halk gibidir. Batı,Doğulu insanı ikinci sınıf, geri kafalı, barbar, sömürülmesi gereken, insan yığınları şeklinde görür ve politikalarını Haçlı kodu üzerine bina eder. Bu yüzden yıllardır İslam ülkelerini yağmalamışlar ve bir Haçlı kiniyle çocuklarına varana kadar katletmekten bir an olsun vaz geçmemişlerdir.10 yıl öncesine kadar Türkiye'yi de onlar yönetiyordu. Masum insanları katleden kim olursa olsun asla tasvip etmeyen, kınayan ve meşrulaştırmayan birisi olarak şu hakikati ifademe etmeme lütfen müsaade edin. İslam medeniyetini, Müslümanları ve onların kültür şehirlerini yerle yeksan eden batı, daha nereye kadar bunu devam ettirebilir? Ortada yüzyıllık birikmiş bir öfke var. Bu öfke batının üstünde er ya da geç bir yanardağ gibi patlayacaktı. Yıllardır kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden milyonlarca insanın katledilmesine neden olan batının sömürgeci politikaları elbet bir gün iflas edecek ve kendini büyük bir yangının içinde bulacaktı.
Suriye'de her geçen gün artan cinayetleri görmezden gelen ülkeler, Erdoğan'ın daha en başında yaptığı uyarıları da dikkate almamışlardı. Gelinen noktada artık Esed belasının gitmesi gerekiyor. Esed'in gitmemesi demek bölgedeki yaranın sürekli enfeksiyon kapması demektir. Aksi taktirde batıyı zor günler bekliyor. Türkiye'nin Erdoğan liderliğinde izlediği dış politika bugün parçalı İslam dünyasını ayağa kaldırmak ve birliği, istikrarı yeniden dizayn etmek üzerinedir. Bugün eli kanlı terör örgütlerinin cirit attığı, batılı güçler tarafından yağmalanan ve diktatörler tarafından zulme maruz bırakılan bölgeler eskiden olduğu gibi bilim, kültür, sanat, felsefe, ekonomi ve hukuk alanında zirve yapacaktır. Eski Bağdat gibi yeni ilim ve kültür başkentleri inşa edilecektir. Bundan en ufak kuşku duymuyorum. Erdoğan sırf bu sebepten ötürü diktatör, istenmeyen adam ilan edildi. Çünkü Erdoğan'ın son on yılda yaptığı en büyük iş; eski Türkiye rejimin defolu mal muamelesi yaptığı milleti, geçmiş, zengin, kadim medeniyetiyle irtibat kurdurtmak oldu. Artık bu milletin önünde duramazsınız. Bu yüzden bugün Ortadoğu'da son sözü söyleyecek olan Türkiye'dir. Bölgede Türkiye'nin razı gelmediği hiçbir siyaset hayat bulamaz. Artık ok yaydan çıkmıştır..