Batı batmaya devam ediyor
Batılı ülkeler, gün geçtikçe
insani değerlerden uzaklaşmaya devam ediyor. Asırlardır kurdukları sinsi
tezgahlarla güçlerinin yettiği tüm mazlum coğrafyaları işgal, sömürü ve
talanlarla, kendilerine yalancı bir “mutluluk” oluşturmuş görünüyorlardı. Ama
artık o sömürü ve devlet terörü uygulamaları da kolay olmuyor. Fiziki olarak
güçsüz kaldıkça, insanlığı ahlaksızlık girdabına çekmeyi hızlandırıyor.
İnsanları şehvet ve hazlarla uyuşturarak zaman kazanmaya çalışıyor.
Özgürlükler diyarı olarak lanse
edilen batı kültürü, zıvanadan çıkmaya başladı. İnsanları, kurum ve kuruluşları
ve hatta devletleri LGBT ahlaksızlığına zorlayan batı, işi camilere baskı
yapmaya kadar götürmüş bulunuyor. Duyumlar doğruysa, artık bu ahlaksızlığın
aleyhinde konuşmak yasaklanmış durumda. Madem özgürlük varsa, neden bu
ahlaksızlığa karşı olanların aksi yönde konuşmaları yasaklanıyor. Batıda
özgürlük, demokrasi ve insan hakları falan, aynen 1500 yıl önceki
putperestlerin, helvadan putları gibidir. Acıktıklarında tüm bu özgürlük
putlarını yiyiverirler.
Bizim mahallede ciddi ahlaki
yozlaşmalar olmakla birlikte, hala fazilet ve erdemin bir değeri var
elhamdulillah... Ahlak ve hayanın, Fazilet ve erdemin olmadığı yerlerde yaşamak
hiç de kolay değil. Nasıl ki her canlı, yaratanın kendisi için koyduğu sınırlar
içinde ve takdir ettiği ölçülerle yaşar. Eşrefi mahlûkat olan insan da yoktan
var eden Allah'ın (cc) kendisi için koyduğu, İslami ve insani değerlerle
yaşayabilir. Bu değerleri yitiren toplulukların insanca yaşama imkanları
kaybolur.
İnsan denen varlık, ar, namus,
edep, hayâ, eşini kıskanma ve utanma duygusu gibi manevi duygularla doğar ve bu
duygularla yaşar. Zaten insanı diğer canlılardan ayıran özellik de bu değil mi?
Ama fıtrat bozulup ölçü ve değerler alt üst olunca, insan vahşileşiyor.
Dolayısıyla bu duyguları yok olmuş insanlar, sureta insan gibi görünse de tam
manasıyla insan kategorisinde sayılır mı? Tartışılır.
Nitekim Kur'an'ı Kerim bu konuyu
sarahaten ifade etmektedir. ”Cehennem
için de insanlardan ve cinlerden pek çok kimse yarattık ki onların kalpleri
vardır, onlarla anlamazlar, gözleri vardır onlarla görmezler ve kulakları
vardır onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibi hatta daha aşağıdırlar. İşte
bunlar gafillerdir.” (Araf 7/179)
Bizim
ayıp günah saydığımız, nice söz ve davranışalar, burada gayet sıradan olmuş.
Çünkü burada insanlar, bu gibi insanı duyguları kaybedeli çok olmuş. Sadece
kaybetmemiş onunda çok daha eksi yönünde epey mesafe almışlar. Dolayısıyla ayıp
günah görmeyi, ayıp sayıyorlar. Gericilik ve tutuculuk olarak görüyorlar.
18
yaşından sonra, hiçbir sınırı olmayan bir gençlik düşünün. Okuma, çalışma, bir
aile içinde yaşama, akşam evine gelmek gibi hiçbir bağı olmayan bir nesil.
Tamamen kendi isteğine göre yaşama serbestisi olan bir nesil. Kendisi
istemediği takdir de hiçbir şeye zorlanamayan hiçbir gücün zapt edemediği bir
gençlik düşünün. Kaldı ki çokları, daha 16 sını doldurmadan yuvadan firar
ediyorlar. Yuvaya da yuva denir mi? O da ayrı bir mevzu…
Saygı
sevgi, büyük küçük, anne baba, şefkat merhamet, yardımlaşma dayanışma, düşenin
elinden tutma falan… Bunlar çoktan modası geçmiş şeyler. Kapitalizmin, “her şey
benimdir. Altta kalanın canı çıksın” ilkesiyle büyüyen, sonra zaman içinde
buna, “ibahiye” (sınırsız ahlaksızlık) anlayışını ekleyen batı kültürü
çökmüştür. Bu gün batı toplumu, müzmin ve iflahı mümkün olmayan bir hastadır.
Batılılar,
bir zamanlar Osmanlıya “hasta adam”
yaftası takmışlardı ya… İşte tam o yafta Fransız devrimiyle batının boynuna
geçiverdi. Tabi daha öncesi de pek iç açıcı değil. İnanç açısından iflastı. Ama
en azından bir takım insani değerleri hala taşıyorlardı. İslam öncesindeki
cahiliye misali… Ama bugün batı için “hasta adam” yaftası dahi çok küçük kalır.
Batı, resmen komadadır.
Peki, tüm bunları karanlığa küfretmek için
mi yazıyoruz. Elbette değil. Öncelikle başta İslam ümmeti olmak üzere tüm
insanlığı, batı bataklığından sakınmaya davet etmek, uyarmak… Özellikle kendi
insanımızı bu bataklıktan uzak tutmak suretiyle kurtarmaya çalışmak… Bunun için
ne yapılabilir? Bu konuda dilimin döndüğü, kalemimin yazdığı kadarıyla
uyarılarımı devam ettireceğim inşallah.
Kimi insanlar bir asırdır devam
eden batıya şimdiye kadar bir şey olmadı, bundan sonra da bir şey olmaz
diyebilirler. Ama yanılıyorlar. Buradan bakıldığı zaman, batının iflasın
eşiğinde olduğu daha net görülmektedir. Şimdilik tüm olumsuzlukları hasıraltı,
Sümen altı ederek zaman kazanıyorlar. Ama bu zaman gittikçe daralıyor ve
sonunda bitecektir.
Yol
yakınken şu Avrupalılaşma hülyasından vaz geçelim. Batasıca batının ahı gitmiş
vahı kalmıştır. Kendisine hayrı olmayan batının bize ne hayrı olabilir ki. Devletlerarası
ilişkiler, siyasi, ekonomik vb. irtibatlar kendi seyrinde ve dikkatlice devam
etmeli elbette. Ama sosyal, kültürel ve manevi olarak, şeytandan kaçar gibi
batıdan sakınmak gerekmektedir. Devletler, halklar ve ümmet olarak bunun
farkında olmalı ve farkındalık oluşturmalıyız. Uyanmalı ve uyarmalıyız. Subheneke...
Bihamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç