Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Aralık 2023

​Batı batmaya devam ediyor

Batılı ülkeler, gün geçtikçe insani değerlerden uzaklaşmaya devam ediyor. Asırlardır kurdukları sinsi tezgahlarla güçlerinin yettiği tüm mazlum coğrafyaları işgal, sömürü ve talanlarla, kendilerine yalancı bir “mutluluk” oluşturmuş görünüyorlardı. Ama artık o sömürü ve devlet terörü uygulamaları da kolay olmuyor. Fiziki olarak güçsüz kaldıkça, insanlığı ahlaksızlık girdabına çekmeyi hızlandırıyor. İnsanları şehvet ve hazlarla uyuşturarak zaman kazanmaya çalışıyor.

Özgürlükler diyarı olarak lanse edilen batı kültürü, zıvanadan çıkmaya başladı. İnsanları, kurum ve kuruluşları ve hatta devletleri LGBT ahlaksızlığına zorlayan batı, işi camilere baskı yapmaya kadar götürmüş bulunuyor. Duyumlar doğruysa, artık bu ahlaksızlığın aleyhinde konuşmak yasaklanmış durumda. Madem özgürlük varsa, neden bu ahlaksızlığa karşı olanların aksi yönde konuşmaları yasaklanıyor. Batıda özgürlük, demokrasi ve insan hakları falan, aynen 1500 yıl önceki putperestlerin, helvadan putları gibidir. Acıktıklarında tüm bu özgürlük putlarını yiyiverirler.

Bizim mahallede ciddi ahlaki yozlaşmalar olmakla birlikte, hala fazilet ve erdemin bir değeri var elhamdulillah... Ahlak ve hayanın, Fazilet ve erdemin olmadığı yerlerde yaşamak hiç de kolay değil. Nasıl ki her canlı, yaratanın kendisi için koyduğu sınırlar içinde ve takdir ettiği ölçülerle yaşar. Eşrefi mahlûkat olan insan da yoktan var eden Allah'ın (cc) kendisi için koyduğu, İslami ve insani değerlerle yaşayabilir. Bu değerleri yitiren toplulukların insanca yaşama imkanları kaybolur.

İnsan denen varlık, ar, namus, edep, hayâ, eşini kıskanma ve utanma duygusu gibi manevi duygularla doğar ve bu duygularla yaşar. Zaten insanı diğer canlılardan ayıran özellik de bu değil mi? Ama fıtrat bozulup ölçü ve değerler alt üst olunca, insan vahşileşiyor. Dolayısıyla bu duyguları yok olmuş insanlar, sureta insan gibi görünse de tam manasıyla insan kategorisinde sayılır mı? Tartışılır.

Nitekim Kur'an'ı Kerim bu konuyu sarahaten ifade etmektedir. ”Cehennem için de insanlardan ve cinlerden pek çok kimse yarattık ki onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar, gözleri vardır onlarla görmezler ve kulakları vardır onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibi hatta daha aşağıdırlar. İşte bunlar gafillerdir.” (Araf 7/179)

Bizim ayıp günah saydığımız, nice söz ve davranışalar, burada gayet sıradan olmuş. Çünkü burada insanlar, bu gibi insanı duyguları kaybedeli çok olmuş. Sadece kaybetmemiş onunda çok daha eksi yönünde epey mesafe almışlar. Dolayısıyla ayıp günah görmeyi, ayıp sayıyorlar. Gericilik ve tutuculuk olarak görüyorlar.

18 yaşından sonra, hiçbir sınırı olmayan bir gençlik düşünün. Okuma, çalışma, bir aile içinde yaşama, akşam evine gelmek gibi hiçbir bağı olmayan bir nesil. Tamamen kendi isteğine göre yaşama serbestisi olan bir nesil. Kendisi istemediği takdir de hiçbir şeye zorlanamayan hiçbir gücün zapt edemediği bir gençlik düşünün. Kaldı ki çokları, daha 16 sını doldurmadan yuvadan firar ediyorlar. Yuvaya da yuva denir mi? O da ayrı bir mevzu…

Saygı sevgi, büyük küçük, anne baba, şefkat merhamet, yardımlaşma dayanışma, düşenin elinden tutma falan… Bunlar çoktan modası geçmiş şeyler. Kapitalizmin, “her şey benimdir. Altta kalanın canı çıksın” ilkesiyle büyüyen, sonra zaman içinde buna, “ibahiye” (sınırsız ahlaksızlık) anlayışını ekleyen batı kültürü çökmüştür. Bu gün batı toplumu, müzmin ve iflahı mümkün olmayan bir hastadır.

Batılılar, bir zamanlar Osmanlıya “hasta adam” yaftası takmışlardı ya… İşte tam o yafta Fransız devrimiyle batının boynuna geçiverdi. Tabi daha öncesi de pek iç açıcı değil. İnanç açısından iflastı. Ama en azından bir takım insani değerleri hala taşıyorlardı. İslam öncesindeki cahiliye misali… Ama bugün batı için “hasta adam” yaftası dahi çok küçük kalır. Batı, resmen komadadır.

Peki, tüm bunları karanlığa küfretmek için mi yazıyoruz. Elbette değil. Öncelikle başta İslam ümmeti olmak üzere tüm insanlığı, batı bataklığından sakınmaya davet etmek, uyarmak… Özellikle kendi insanımızı bu bataklıktan uzak tutmak suretiyle kurtarmaya çalışmak… Bunun için ne yapılabilir? Bu konuda dilimin döndüğü, kalemimin yazdığı kadarıyla uyarılarımı devam ettireceğim inşallah.

Kimi insanlar bir asırdır devam eden batıya şimdiye kadar bir şey olmadı, bundan sonra da bir şey olmaz diyebilirler. Ama yanılıyorlar. Buradan bakıldığı zaman, batının iflasın eşiğinde olduğu daha net görülmektedir. Şimdilik tüm olumsuzlukları hasıraltı, Sümen altı ederek zaman kazanıyorlar. Ama bu zaman gittikçe daralıyor ve sonunda bitecektir.

Yol yakınken şu Avrupalılaşma hülyasından vaz geçelim. Batasıca batının ahı gitmiş vahı kalmıştır. Kendisine hayrı olmayan batının bize ne hayrı olabilir ki. Devletlerarası ilişkiler, siyasi, ekonomik vb. irtibatlar kendi seyrinde ve dikkatlice devam etmeli elbette. Ama sosyal, kültürel ve manevi olarak, şeytandan kaçar gibi batıdan sakınmak gerekmektedir. Devletler, halklar ve ümmet olarak bunun farkında olmalı ve farkındalık oluşturmalıyız. Uyanmalı ve uyarmalıyız. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç