Başörtüsüz Evliya
Geçtiğimiz yıllarda "bizden" bir TV kanalı kendilerince "büyük evliyadan", Mevlana aşığı, Cemalnur Sargut Hanımefendi'yi konuk etmişti.
Sunucu, FETÖ-Adnan Oktar ekolündendi.
Hanımefendi'nin evliya olduğunu, program sunucusunun kendisine olan tavır ve hitap tarzından hissediyorsunuz, zannedersem birçok izleyici de aynı kanaate ulaşmıştı.
Programda, hem Hanımefendi'nin, hem de sunucunun "efendimiz" diye bahsettikleri, kendilerinin imalarına göre, yine "büyük evliyadan", Ravza'da ağlamaktan yorulduğu zamanlar, Resulullah'ın (s.a.v.) kabrinden "yeter Kenan çok yoruldun" diye seslendiği, "Kenan Rıfai" Hazretlerini(!) de tanıttılar.
Peki, Kenan Rıfai kimdi?
Kenan Rıfai;
"(1867-1950) Selanik doğumludur, tahsilini Alyans İsrail Üniversal (Küresel Yahudi Birliği) okulu ve Galatasaray Lisesinde yapmıştır. Anadili gibi İbranice biliyordu. Papyona, kravata, kravat iğnesine, şapkaya çok düşkündü. Fransız düşünürleri gibi "keçi sakal"ı vardı. Cemil Meriç kendini "Deist" hatta "Panteist" olarak tanımlamıştı."
Cemalnur Hanımefendi her zaman olduğu gibi yine başını örtmemişti.
Söyleşi esnasında, ekrandan sık sık geçirilen resimlere göre "büyük evliyadan Kenan Rıfai Hazretleri" hep kravatlı ve daima şık fötr şapkalı idi ve sıklıkla başı açık bayan grupları ile birlikteydi ve onlarla birçok resimler çektirmişti.
Söyleşiyi seyretmeye programın ortalarında katılmıştım, vakit epeyce geç olduğu için sonuna kadar da izlemedim. Takip edebildiğim süre içinde de yukarıda nakletmeye çalıştığım izlenimleri edindim.
Yanıldım ve kendilerini yanlış anladıysam hem Cemalnur Hanımefendi'nin hem sunucunun aflarına sığınıyorum.
Sadece izlenimlerimi aktardım.
Ben ilahiyat eğitimi almadım.
Başını inatla örtmeyenlerin evliya olup olmayacaklarını bilemem, ama uzmanları, elbette bilirler. İzlediğim programa göre, başını örtmeden de evliya olunabildiğini anladım.
Lakin, şu sorular da kafama takıldı..
Bu ülkede 40 sene süren bir başörtüsü sorunu yaşanmıştı. Binlerce genç kız, üniversitelerde başlarını örterek tahsil yapmak için mücadele vermişler, yırtınmışlardı.
Başlarını açmamak için okullarından atılanlar, tahsilini yarıda bırakanlar, başörtülü okumak için yurtdışına gidip bin bir güçlükle tahsilini tamamlayanlar olmuştu.
Üniversiteli kızların başlarını örtmeleri meselesi, kendilerine yapılan hücumlar zaman zaman ülke gündeminin ilk sırasına oturmuştu.
Başörtüsü, sadece Türkiye'de değil dünyanın birçok ülkesinde Müslüman kadınlar için önemli bir sorundur.
Fransa'da, Hollanda'da, İngiltere'de, Özbekistan'da, Azerbaycan'da ve daha birçok ülkede Müslüman hanımlar, başlarını örtmeleri gerektiğine inandıkları, Kur'an'ı öyle anladıkları için, İslam karşıtlarınca baskı ve şiddete maruz kalıyorlar. Bu ibadet yapmaları engellendi, hala da engelleniyor.
Başını örtmeyen bir Müslüman bir hanım evliya bile olabiliyorsa, bunca kızımız ve kadınımız, milyonlarca Müslüman ve ilahiyatçı yanılıyor, Kur'an'ı yanlış mı anlıyorlardı?
Acaba 1400 senedir bütün Müslümanlar "başörtüsü ayetlerini" yanlış anlamışlardı da, Cemalnur Hanım mı doğru anlıyordu?
Başörtüsü için FETO da "füruat" yani "önemsiz ayrıntı" demişti.
Acaba, ayetler, FETO'nun yaptığı gibi "önemli ayetler-önemsiz ayetler" diye tasnif edilebilirler mi?
Başörtüsü hatta tesettür konusunda sözde İslami Cemaat, Adan Oktar cemaati de son derece laçka görülüyor, tesettürü ve başörtüsünü kaale almadıkları gibi, soyunmada ifrata bile kaçıyorlar, nerdeyse çıplak gezecekler.
Adnan Oktar, tesettürü ret ve sulandırmada, yalnız değil, FETO ve Kenan Rıfai gibi, selefleri var.