Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.77
Gram Altın
2966.25
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Eylül 2014

BAŞÖRTÜSÜ/(NE) TAKMAK

Türkiye'de başörtüsü her bağlamda tartışılagelen bir meseledir. İster modernlik, ister zorunlu din dersleri, imam hatip liseleri ya da özellikle kamusal alan tartışmalarının ve aslında Türkiye gündeminin, Türkiye'nin modernleşme tarihinin vazgeçilmez, değişmez bir ajandasını teşkil eder. Acizane kanaatim, artık başörtüsünün bir tartışma konusu olmaktan çıkarılmasıdır. Çünkü gerçekten aynı şeyleri konuşmak sıkıntı veriyor.

Başörtüsü fenomenini söyleyeceklerimiz bağlamında en yakın geçmiş olarak 28 Şubat sürecine atıf yapmak gerekiyor. Zira bu dönemin görünür dini tartışma konusu başörtüsüdür ve Türkiye'nin neredeyse her sorununa değen ya da değdirilen boyutuyla öne çıkarılmıştır. Gerçekten Türkiye'de başörtüsünün her aileye uzanabilecek farklı öyküleri içine alacak genişlikte olduğunu söylemek bir abartı olmayacaktır. Şimdilerde ise başörtüsü serbestliğinin üniversitelerden orta dereceli okullara kadar indirilmesi, bazı çevrelerde "yaşam tarzı" üzerinden eski refleksleri tekrar günyüzüne çıkarıldığına şahit oluyoruz. Peki problem nedir? Hallinin yolu nedir?

Bir kere inançlar ve özgürlükler konusunda ilkeli olmak lazım geldiğini en baştan hatırlatalım. Başörtüsü, öncelikle bir özgürlüğün değil, bir inancın gereğidir. Hemen bu ilkeyi de ikinci sıraya ekleyelim. Bunun anlamı; başörtüsünün müslüman kadınlara sunulmuş bir bireysel tercih olmadığıdır. Şimdi bunun ardından eski refleksler hemen, "ne yani başını örtmeyen müslüman değil mi?" şeklinde bir soru ile ortaya çıkarlar. Tabii ki, bir kişinin müslüman olup olmadığına karar vermek bizim işimiz değildir. Tabii ki, başını örtmeyen herkese "müslüman değildir" şeklinde bir etiket yapıştırılamaz. O Allah'ın (CC) işidir. Ama bize düşen, dine ait ilkeleri sağlıklı ve doğru bir şekilde ortaya koyabilmektir.

Bunun ardından gelecek ikinci adım; başörtüsünün ya da herhangi bir dini inancın yaşanmasının önündeki engelleri devletin kaldırması; yani kişinin dini inançlar konusundaki özgürlüğünün yaşanmasını sağlamasıdır. Bu, devlet ve otoritenin herhangi bir inancı kendi uhdesinde yaşayan vatandaşlarına önerebileceği ya da dikte edebileceği anlamına gelmez. Ancak herkesin dinsel özgürlüğünü garanti eder.

Şimdi bu bağlamda, ilkokullardan başlayarak isteyenlerin başörtüsü örtmeleri konusunda bir engel konmaması son derece tabii bir haktır. Normal olan budur. Ancak bunun sürekli bir "yaşam tarzı"nı dönüştürme bağlamında ve özellikle "dincilere yapılan kıyak" türünden söylemlerle manipüle edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Her tartışmada, başörtüsü örtenlerin, zorla ve baskıyla örttüğü türünden itiraz edenler de hiç bıkmadılar. Bunların ciddiye alınabilecek bir içerik taşıdığını düşünmüyorum açıkçası.

Türkiye'nin artık eski tartışmalardan çıkması gerekiyor. Bunun dışında asıl gerekirlik ise; herkesin bir diğerinin dini inancına ve bu çerçevede özgürlüğüne saygılı olması ve sahip çıkabilmesidir. Sürekli kendi "yaşam tarzı"na adam araklamak ve birilerine en doğruyu dikte etmek, ilk elden bırakılması gereken bir iştir.

Başörtüsünün gündem ve tartışmalardan düşürülmesi, artık bundan sonra diğer önemli ajandalarımızın konuşulmasına bir zemin hazırlayacaktır. En azından dini yaşamdaki kaliteyi konuşabileceğiz. Başörtüsünün gerçekten tartışılacak bir şeyi yoktur. Serbest bırakılır ve isteyen örter; istemeyen örtmez.

Bir şeyi daha ekleyelim; bazı yazarlar ve politikacılar da Allah aşkına başörtüsü aleyhine geliş(tiril)en takıntılarından kurtulsunlar. Esas sorunları büyütenler de bu takıntılaru2026