Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ekim 2019

Başörtüsü özeleştirisi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir zamanlar devlet merkezli bir zulme işaretle kıymetli bir özeleştiride bulundu:

“Bizim de çok kusurumuz var. Başörtüsünü Türkiye’nin en önemli meselesi haline getirdik”

Ben şahsen bu özeleştiriyi duyunca çok memnun oldum. Ayrıca bu tavrından dolayı CHP liderini takdir dahi ettim.

Sonra kendime sordum: Bana düşen dürüst davranış nedir? Söyleyen sırf CHP’li diye görmemezlikten mi gelmeliyim; yoksa bu önemli otokritik nedeniyle hislerimi açık edip paylaşmalı mıyım?

Hiç tereddüt etmeden bu cesur davranış nedeniyle duygu ve düşüncelerimi okuyucularımla paylaşmalıyım kararını verdim.

Zira doğru kimin ağzından çıkıyorsa doğrudur, yanlışta yanlış.

Evet, o gencecik kızların Allah’ın emrini yerine getiriyorlar diye okuma haklarının elinden alınması gerçekten büyük bir zulümdü. Hele hele kapıya kolluk kuvvetlerini dikip zorla başlarından örtülerinin alınması çok iğrenç bir tavırdı. Üstelik bunun medenileşmek adına yapılması akla ziyan bir davranıştı. Açıkçası Kemalizm cinnet geçiriyordu. Devleti yedeğine almış bu milletin değerlerine karşı azgınca saldırıyordu.

Gerçekten CHP Sayın Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi bu yaşananlarda çok kusurluydu. Her türlü eleştiriyi hak ediyordu. Ama mademki bu yaptığının bugün hata olduğunu kabul ediyor, millet ile barışmaya çalışıyor, toplumun değerlerini aşağılamamak istiyor, o zaman vicdan sahiplerine düşen bu seferde tebrik etmek olmalıdır.

Lakin bir şartla göstereceği istikrar konusunda ısrarlı takipçisi olarak.

Zira birbirimizi anlamamız ve saygılı olmamız birlikte yaşamamızın olmazsa olmazı. Fikirlerimiz ayrı olabilir. İnançlarımız farklı olabilir. Ama hepimiz bu ülkenin insanlarıyız ve hepimiz mutluluğu ve huzuru aynı derecede hak ediyoruz.

Aksine bir tavır “halk plajlara hücum etti vatandaş denize giremedi” mantığını haklı kılar ve yeniden üretir. Ülkemiz için önemli olan bu tiksinti verici ayırımın kimin vasıtasıyla üretildiği değil üretilmiyor olmasıdır.

Çünkü fikri, etnik kökeni, dini, mezhebi, rengi ve lisanı ne olursa olsun bütün insanlarımız aynı değerde ve önceliktedir.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun şu cümlesi de ülkemizde çok uzun süre yaşanan bir gerçeği faş etmesi bakımından da oldukça anlamlı: “Başörtüsünü Türkiye’nin en temel meselesi haline getirdik”

Yani Türkiye’nin pek çok temel meseleleri varken bizler yel değirmenine saldırırcasına başörtüsünü temel sorun haline getirip diğer meselelerimize duyarsız davrandık.

Yani suni gündem ile zamanımızı heba ettik. Toplumca gereksiz şeyler üzerine tartışıp birbirimizle lüzumsuz yere didiştik, çekiştik.

Her yapay gündemin ardından kaybeden toplum olarak yine biz, hepimiz olduk. Zayıf kalıp gerek coğrafi havzamızda ve gerekse dünya üzerindeki tarihten gelen ağırlığımızı yitirdik.

Temel sorunlarımız çözümsüz kaldıkça bizler yeni yeni suni sorunlar oluşturduk. Çünkü biz taklitten medet umuyorduk. Taklitçiler temel konulara çözüm aramaz; çözümü başkalarının reçetesine bırakır.

Oysa gerçek sorunlarımız çoktur. Ayrıca sorunsuz olan toplum da yoktur. Zira yaşayan toplumların sorunlarının olması da son derece doğaldır.

Önemli olan sorunlarını çözerken, toplumun tarihi gelişme çizgisinin önemine müdrik olmak ve o çizginin dışına çıkmamaktır.

Suni gündemlere asla takılmamaktır.

Bu bağlamda Sayın Kılıçdaroğlu önemli bir çıkış yapmıştır.