Başörtülü yazar olmanın dayanılmaz hafifliği (!)
Konunun, bizim ve diğer mahalle bağlamında iki ayrı yönü bulunmaktadır. Başörtülü yazar, biri içte, diğeri dışta olmak üzere iki ayrı kulvarda farklı sıkıntılarla karşılaşır. Diğer mahallede yüzleşmek zorunda olduğu ilk şey görüntüsünden dolayı kimliğine karşı şüpheyle yaklaşılması olur. Kökleşmiş zihniyetlerin, başörtülüye bu hüviyeti pek de yakıştırmadığına tanıklık eder.
Başörtülü yazar, işin en ağır kısmıyla ise kendi camiasında karşılaşır. Öncelikle; oturup kalkmasından, giyinip kuşanmasına kadar cem-i cümle davranış biçiminin her daim sorgulanması, teamül gereği gibi algılanır. Buradaki her bir fert, başörtülü yazara bir tür ağabeylik yapma hakkını kendinde bulmaktadır. Mahallenin itibarına gölge düşürecek her bir fiile anında müdahale etmek onlar için zorunluluk ve var oluş amacı gibidir.
Kılık kıyafet, konuşup gülme gibi tercih ve davranışlara müdahil olma durumu olgunun hem ilk aşamasını hem de en hafif baskı kısmını oluşturmaktadır. Çünkü arkadan yazarın ürettiklerine, dolayısıyla da düşüncesine karışma bölümü gelmektedir. Öncelikle, bu yazarların yazdıkları titizlikle, detaylı olarak incelenir. Kendi taifelerinin genel kanaatlerinin dışında fikir serdedenler, inanç dünyalarına ters gibi görünen düşünceleri yazanlar, geleneksel kalıpların ötesinde paradigmalar üretenler hemen fişlenir. u2013fişleme sadece 28 Şubat'ta olmaz ya- Bu noktadan sonra iş, eylem aşamasına gelmiştir. Konuyla ilgili mesajlar, başörtülü yazara ivedilikle gönderilir. Uyarılar yapılır, doğru yol gösterilir. Zaten camiada, başörtülü yazarlara belli aralıklarla tebliğ ve yol gösterici bildirimler yapma gibi bir misyonu üstlenmiş kişiler her daim bulunmaktadır. Başörtülü yazarlar en çok da, aynı camiadaki erkek yazarlara da bu mesajlardan gidiyor mudur, düşüncesiyle dolu olsa da, başına gelen sadece bununla sınırlı kalmaz. Bu zevat ayrıca yazarın yazılarını neşrettirdiği yayın mekanizmalarına da konu dahilinde olumsuz kanaatlerini iletir, yorumlar yaparak yazarın sesinin kısılmasına veya kesilmesine çalışır.
Başörtülü yazarın karşılaştıkları sadece bununla sınırlı da değildir. Olayın bir de eser yayınlatma kısmı bulunmaktadır. Yazdığı kitap içeriği yayınevlerinde incelenirken oldukça hassas oldukları hemen fark edilir. Başı açık bir yazarın erotizm, dine mugayir, argo ifadeleri, betimlemeleri, düşünceleri hiçbir kısıtlama ile karşılaşmazken iş başörtülüye geldiğinde durum hemen değişmektedir. Bu çerçevede sakıncalı görülen çalışmalar karşısında yayınevi editörü, işin kendi boyunu aştığı kanaati içerisinde sorumluluğu üstlenmek istemez. Başı açık yazarın aynı formattaki eseri bir çırpıda memnuniyetle yayınlanacaklar listesine alınırken başı kapalının eseri uzunca bir süre sürüncemede bırakılır, sonra da okur hassasiyeti gerekçesiyle bu içerikteki kitabı yayınlayamayacakları esefle bildirilir. Eh, durum böyle olunca da başörtülü yazar, yazdığı eserini yayınlatmak için başka kapılara başvurmak zorunda kalır. Bu süreç böyle devam eder ve nihayet uzlaşı sağlanan yayınevinden eserini çıkarmayı başarabilir. Böylelikle de yazarın en çok yorulduğu kısmı, yazma değil yayınlatma aşaması oluşturur.
Kitap piyasaya çıktığında da yazar şekil değiştiren başka sorunlarla uğraşmak zorunda kalır. Öncelikle kitabı eline alan her bir mahalle ferdi kapak resminden, arka kapak yazısından eleştiriye başlar, ardından da sıra kitap içeriğine gelir. Artık, kendilerine göre ne bulurlarsa, hemen bilge adam duruşunda ve tebliğci Müslüman formatında yazarı yerden yere vurmaya başlarlar. Aynı şeye başı açık bir yazarın kitabında rastlayacak olduklarında alkışlayacak bu çokbilmiş güruh, söz konusu olan değiştiğinde tüm bakış açısını ve algısını da değiştirmektedir. Yazarın ne anlatmak istediğinden çok, ne şekilde anlattığıyla ilgilenen, durumdan vazife çıkaran o kadar çok sayıda zat-ı muhterem bulunmaktadır ki, buna en çok başörtülü yazarın kendisi hayret etmektedir. İşte tüm bu ahval ve şerait içerisinde yine de her şeye rağmen yazmaya devam eden başörtülüler, aslında üstün cesaret ödülü ve her türlü şartta yazma eylemini sürdüren kişiler olarak envai çeşit madalyayı hak eden kişiler olmalıdır.