Başörtülü "Rehine"!
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun başörtülüleri birer “REHİNE” olarak nitelendirdiği “sosyal medya paylaşımı”nı görür
görmez bir vakitlerin
meşhur “ikna odaları” geldi aklıma.
Yaşı yetenler bilir, gençler
bilmeyebilir; üniversitelerde başörtüsü
yasağının “Devrim Kanunları Ruhuyla”dayatıldığı
dönemden bir “akla ziyan”uygulama…
Daha sonra “CHP Milletvekili”unvanına da sahip olan bir “Üniversite Yöneticisi Akademisyen”in ballandıra ballandıra
anlattığı uygulamayı zulmü yaşamış bir talebeden dinleyelim:
“Bizlere kampus kapısından girmemiz
ve velilerin dışarıda kalması söylendi.
Kampus içine girdiğimizde bir binanın
giriş katına yönlendirildik.
Kayıt yapan memurların masaları
vardı.
Görevliler, başörtülü olanlardan ayrı
bir sıra yapmalarını istediler.
Diğer öğrenciler kayıt bölümüne
geçerken, bizleri yan tarafta gelişigüzel paravanla çevrilmiş bir yere aldılar.
Sıradaydım.
İçeriden çıkan öğrencilerden bazıları
ağlamaktan konuşamıyordu…
Başörtülerini düzelterek çıkanlar
vardı, içeride örtülerini açtıkları
belli oluyordu.
Bir öğrenci, ‘Odada başlarımızı açmamızı istiyorlar, kamera kaydı alıyorlar,
başımızı açmadan ve taahhütnameye imza atmadan kaydımızı yapmıyorlar!’
dedi.
Benim girdiğim odada iki bayan vardı;
55-60 yaşlarında, biri ‘hoca’ imiş,
diğeri de o meşhur derneklerinden bir psikolog.
Zaten okulun bahçesinde başta bu
dernek olmak üzere, birkaç dernek ve vakfın stantları yer alıyordu.
Bize, başımızı açtığımız takdirde bu
derneklerden burs alabilmemiz için yardımcı olunacağı söyleniyordu.
‘Çocuklar üniversitemize hoş
geldiniz. Öncelikle kendinizi bir
tanıtın. Hangi okul mezunusunuz? Hangi illerden geldiniz? Babanız ne iş yapıyor?
Ne tür kitaplar okuyorsunuz?’ vesaire sorular yönelttiler.
Akabinde
şunları söylediler:
‘Başörtmeniz için size kim baskı yapıyor?
Kimlerin zorlamasıyla kapanıyorsunuz? Bu
yaşta böyle bir kararı sizin verdiğinizi düşünmüyoruz. Aile baskısı mı? Bize
açıkça, korkmadan, çevrenizden ailenizden çekinmeden söyleyin,yardımcı olalım!’”
*
Kamuoyunda
“Nazi Uygulaması” olarak da nitelendirilen“ikna odaları”nda neler
yaşandığını zulme muhatap olan pekçok
talebe anlattı.
Dahası,
“ikna odaları” bahsinde ismi çok
geçen Eski CHP Milletvekili, yapılanlarıhep savundu.
“Gayet demokratik bir uygulama” olduğunu bile iddia etti.
Üniversite
öğrencisi hanımefendilerden başörtülü olanlarını diğerlerinden ayırıp sıraya
diziyorsunuz…
Bir
profesör, bir psikolog ve bir kameranın bulunduğu ortamda sorguya çekiyor, özgür
iradeleriyle örtünmediklerini söyleyerek şahsiyetlerini hiçe sayıyor, o
şartlarda taahhütname imzalatıyorsunuz…
Ve
buna da “gayet demokratik bir uygulama”
diyorsunuz, alay eder gibi.
*
Ben bu
“alay eder” halleri maalesef, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nda
da görüyorum…
O
gün, “ikna odaları”nda “Özgür iradenizle örtünmüyorsunuz!”
deniyordu başörtülü hanımefendilere…
Bugün
de…
“Rehinesiniz!”
****
FARK GÖREMİYORUM, YA SİZ?
CHP’nin
kamuoyuna sunduğu “Başörtüsü özgürlüğünü
(sözde) teminat almaya matuf” kanun
teklifi hakkındaki düşüncelerimizi birkaç yazımızda ve televizyon konuşmamızda
ifade ettik.
Tam
mânâsıyla “örtülü” bir teklif,
içerisinde bir başörtüsü yok, geriye
kalan her şey var!..
Sayın
Kılıçdaroğlu, partisindeki ve parti çevresindeki radikallere dönerek,“Memleketin sosyolosini biliyorsunuz, bunlardan oy çekmeyince seçimi kazanamayız,
köprüyü geçene kadar böyle yapmaya mecburuz!”örtük mesajını vermeye
çalışıyor ama o taraftaki “Devrim
Kanunları” hassasiyeti “taktiğe uyum
sağlamalarını” güçleştiriyor…
Durun,
“esastan” kopmayalım…
“İkna odalarının mimarındaki alaycı
edayı CHP Genel Başkanı’nda da görüyorum!” demiştim beş on satır önce…
Sayın
Cumhurbaşkanı’nın “Başörtüsüne özgürlüğü
teminat altına almakta samimiysen gel, bu işi kanunla değil de, Anayasa ile
halledelim!” teklifini reddeden Kılıçdaroğlu’nun birkaç gün önce kullandığı
bir cümle, daha doğrusu bir “kelime”
çok dikkat çekici.
Sosyal
medya paylaşımında yer alan o cümlede, bir kelime var ki…
Tam
mânâsıyla “ikna odası”bakış açısını yansıtıyor.
O
cümleyi, o kelimenin altını çizerek,hatta büyük harflerle vererek
dikkatlerinize arz etmek isterim.
Diyor
ki Sayın Kılıçdaroğlu:
“Beklediğim
gibi Erdoğan, başörtülü kadınlarıREHİNE
olarak elinde tutabilmek içinkonuyu alâkasız yerlere taşıdın!”
Evet,“REHİNE”!
Yani
tutsak!
İradesi
elinde olmayan, ele geçilmiş kimse.
Çok
açık;
Bu
bakış açısına göre milyonlarca başörtülü hanımefendi, Sayın Cumhurbaşkanı’nın elindeki birer rehine!
Kendileri
de, onların “Büyük Kurtarıcısı”
olmaya aday!..
“Abartma” diyenler için, o cümleyi hiç üşenmeden tekrar ederiz:
“Beklediğim
gibi Erdoğan, başörtülü kadınları REHİNE
olarak elinde tutabilmek
için konuyu alâkasız yerlere taşıdın!”
*
İkna
odalarındakiler, diğer öğrencilerden ayırıp kuyruğa dizdikten sonra teker teker
içeri aldıkları mağdure genç hanımefendilere nelerdiyorlardı?
“Başörtmeniz için size kim baskı
yapıyor? Kimlerin zorlamasıyla kapanıyorsunuz?
Bu yaşta böyle bir kararı sizin verdiğinizi düşünmüyoruz. Aile baskısı
mı? Bize açıkça, korkmadan, çevrenizden ailenizden çekinmeden söyleyin,yardımcı
olalım!”
*
Bu
zihniyetin kamuoyuna yansıyan başka başka ifadeleri de vardı.
Öğrencilerin
“para karşılığı” örtündükleri bile
söylendi, o kadar yani!..
*
“İkna odaları”nda o genç hanımefendilere “Sizler birer şahsiyet değil, birer REHİNEsiniz” mânâsına gelen
lâflar ediliyordu….
“Geçmişimizle hesaplaştık, hatalarımızın
farkına vardık!” diyen Sayın Genel
Başkan da “tepeden bakar” edayla, milyonlarca başörtülüyü “Erdoğan’ın
elindeki ‘REHİNE’ler!” olarak nitelendiriyor.
*
Bu
söylemin, ‘İkna Odaları’ndaki
görevlilerin söylemlerinden ne farkı var?
Dahası,
son haftalardaki tartışmalar esnasında CHP’li yazarların sıksık dile
getirdikleri (ve 28 Şubat sürecinde hepduyduğumuz)
“Mesele başörtüsü değil, mesele türban!”söyleminden ne farkı var?
CHP
zihniyetinin o bildik, “Ne
düşüneceğinize, ne giyeceğinize, nasıl yaşayacağınıza siz karar veremezsiniz…
Sizin için iyi olana, sizin adınıza biz karar veririz!” yaklaşımından ne
farkı var?
*
Fark göremiyorum…
Ya siz?