Başörtülü ilk vali
Türkiye’de bir tabu daha yıkıldı. Tıbbiye, adliye, milli eğitim ve askeriyeden sonra mülkiyede de inancına bağlı olarak yaşayan, kılık kıyafetini ona göre şekillendiren bir hanımefendi, ülkenin ilk kadın valisi olarak atandı ve görevine başladı.
Ülkemizde her şeyin yoluna girdiğini düşünenler için bu atama adeta bir mihenk taşı oldu. Başörtülü kadın valiyi içine sindiremeyen Türk - İslam düşmanı isimler hemen bu kararın aleyhine kalem oynatmaya başladı. Halbuki isimlerine baktığınızda onların bizimle, milletimizle, değerlerimizle bir bağlarının olmadığı anlaşılıyordu. Onlar adeta bu cennet vatanı sömüren birer baykuş gibiler ötüp duruyorlar…
Bir kadın hem bakan yardımcılığı yapıp, hem üniversitede ders verip, hem de üç çocuğu ile ilgilenebilir mi? Eski Bakan Yardımcısı, yeni Vali Kübra Güran Yiğitbaşı, ilgileniyordu. Kadın olsun, erkek olsun bizim böyle öncü isimlere ihtiyacımız var. Yaptığı her işte Allah rızasını gözetecek, adaletle hükmedecek, halkına şefkatle yaklaşacak yöneticilere…
***
Başörtüsü bir semboldür. Bir zamanlar Müslüman yurdunda başörtüsünü yasaklayan karanlık zihniyet bu kelimeyi özellikle kullanmamış, Fransızca kökenli “türban” kelimesini öne çıkarmıştı. Ancak 28 Şubat zihniyeti ve onun askeriyedeki uzantıları yargılandı, mahkûm edildi, ileri yaşlarına rağmen şimdi kodeste bin yılın acısını çekiyorlar!
Başörtüsü mücadelesi, inancını yaşama mücadelesi, imam-hatiplerin toplum tarafından kabul edilmesi mücadelesi… Tüm bu mücadelelerde milletin öksüz çocuğu muamelesi gören, ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılan inançlı insanlar Ak Parti iktidarı ile birlikte bu ülkenin öz evlatları olduklarını hissetmeye başladılar.
Başörtülü ilk Vali Kübra Güran Yiğitbaşı, Resmi Gazetede yayınlanan kararname ile Afyonkarahisar Valiliği’ne atandı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi doçenti olarak göre yapan Kübra Hanım, bir süredir Aile Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı olarak görev yapıyordu. 15 Temmuz darbe girişiminde kadınların mücadelesini anlatan “Kalplerin Direnişi” isimli belgeseli hazırlamıştı. TRT’te yayınlanan belgesel, 15 Temmuz gecesi sadece vatanını düşünerek kendini meydanlara atan imanlı gönüllerin mücadelesini anlatıyor.
***
15 Temmuz gecesi, şehadet getirip vatanını savunmaya koşan anneler Amerikan güdümlü darbecilerin tank ve tüfeklerine karşı çıplak elleri ile vücutları ile karşı koymuş ve vatanı teslim etmemişlerdi. Başarmış, darbecileri alt etmişlerdi. Bir gazi anne şöyle diyordu: “Benim çocuklarıma yapabileceğim en güzel annelik, çıkıp vatanımı savunmaktı. Benim çocuklarım annesiz babasız kalabilir, yaşayabilirdi ama imansız dinsiz, vatansız yaşayamazlardı.”
Bir başka gazi anne, “Sen ne sandın ya, sen eski Türkiye’mi sandın?” diye soruyordu. Evet, bazıları hala anlamasa da, eskiyi geri getirmeye çalışsa da o eski Türkiye çok ama çok gerilerde kaldı. Bunu da Türkiye’nin böyle öncü, yürekli kadınları ve cesur anneleri sağlayacak. Çünkü gün ışığında yolunu kaybedenler kalbiyle yürüyenlerin geceleyin nasıl yol aldığını anlayamazlar.
Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı’nın Rengin Gültekin ile birlikte hazırladığı “Kalplerin Direnişi” isimli belgesel Sezai Karakoç’un şu sözleri ile başlıyor:
“Geceye yenilmeyen her kişiye, ödül olarak bir sabah ve bir gündüz, bir güneş vardır.”
O güneş, 2023’te yeniden doğacak inşallah.