Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2918.48
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Şubat 2015

Başkanlık sistemine doğru

Başkanlık sistemi tartışmaları yeniden alevlendi. Tartışmalar, "Tayyip Erdoğan tek adam olmak istiyor"cuları kaale almazsak makul ve münbit bir seyir izliyor. Bu cenah, üslubu ve bilgeliğiyle sadece Türkiye için değil bölgesi için tarihi sorumluluk üstlenen başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Sayın cumhurbaşkanı ile uyumunu "tek adamlık" olarak değerlendirebiliyor.

1923-1950 yılları arasında kesintisiz başkanlık sistemi ile idare ediliyordu Türkiye. Üstelik bu dönemde demokrasinin esamesi okunmuyordu. Tek adamlık mı dersiniz, tek şeflik veya diktatörlüğün "cumhuriyetçilikle yoğrulmuş" versiyonu mu dersiniz, ne derseniz uyan bir 27 yıl geçirdik. 27 Mayıs, ama özellikle 12 Eylül darbelerinde sermaye kesiminin desteklediği fiili başkanlıkla geçen yılları da sayarsak otuz yılı aşkın süre ülke en kötüsünden başkanlıkla yönetildi.

10 Ağustos seçimlerinden çok önceleri yeniden konuşmaya başladığımız başkanlık sistemi tartışmalarında daha çok "adamına göre" yorumlar okuyoruz. Öyle ki 15 yıl önce dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından gündeme getirildiğinde başkanlık bize uyar diyen kalemler, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından dile getirildiğinde zinhar başkanlık olmaz diyorlar.

Bu tartışmalarda "halkın % 35'inin 'tek adamlık' endişeleri"nin siyasi hesaplarla ilgili olduğunu belirterek, başkanlık sistemine olumlu yaklaşmakla beraber parlamenter sistemi daha uygun görenlerin düşünceleri tartışılmaya değer.

Konuyu, kimi iyi niyetli yorumcuların "demokrasimiz yeşerdi, parlamenter sistem demokrasimiz açısından son derece verimli, başkanlık sistemine ne gerek var?" soruları üzerinden tartışmak daha verimli olur.

Başkanlık sistemi demokrasi açısından değerlendirildiğinde gelişmiş demokrasiler nazarı dikkate alınır. Bunun örnekleri üzerinden fikir yürütülünce ülke için daha sağlıklı neticeye varmak mümkündür.

Öncelikle belirtelim ki vatandaşların modüler yapısından, yeni anayasa ve başkanlık sistemiyle birlikte bir "toplum" oluşturmak mümkün. Bu, halkın sahip olduğu kültürel farklılıkların eritilmesi için değil, belki 78 milyonun daha özgün bir "toplum" olmasının önünü açmaya yarar. Bu çoğulcu yapısıyla Türkiye, zenginliklerini koruyarak toplumsallaşma serüvenini tamamlayabilir.

Ortak tarih aynı zamanda ortak kader demek. Ortak paydaları bu kadar birbirinin aynısı olan vatandaşların yaşadığı kaç ülke var? Coğrafi yapının siyasi yapıyla beraber yeniden oluşturulması ülkede kültürel çeşitliliğin canlanmasını sağlar. Bu da yeni bir medeniyet inşası demek. Ne var ki bu yolculuğu bürokratik çelmeler yüzünden olması gereken hızda sürdüremiyoruz.

Türkiye bürokratik vesayetten kurtulmasına kurtuldu, lakin bürokratik hantallık ve çürümüşlük olduğu gibi duruyor. Bunun önüne geçmenin tek şartı başkanlık sistemidir. Sayın cumhurbaşkanının da bir televizyon programında ifade ettiği gibi üçlü kararname ile atamalarda dahi sıkıntılar yaşanıyor. Hızla değişen ve gelişen bir Türkiye bu bürokratik çürümüşlüğü bir an önce ortadan kaldırmalıdır.

Kabul edelim ki son 90 yılı hatta 130 yılı dikkate aldığımızda, Yeni Türkiye güçlü idare ve güçlü iradeye ihtiyaç duymaktadır. Dünyanın yakaladığı hıza TBMM'nin yasama sürecinde karşılaştığı "ağır çekim" ile yürütmenin çoğu zaman tosladığı bürokratik engellerle ulaşmak mümkün görülmemektedir. Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan'ın karizmatik liderliği Yeni Türkiye'nin değişim ve dönüşümünü kolaylaştırırken sistemin "prangaları" yüzünden bir geleceği heba edemeyiz.

Türkiye'nin son yıllarda Tayyip Erdoğan'ın bu karizmatik liderliği sayesinde atlattığı badireler yabana atılmamalı. Kurumsal, sistemik hız yakın gelecekte gerçekleşmesi elzem olan yapısal değişiklikler için varoluşsal bir gereksinimdir. Türkiye yapısal değişikliğini daha fazla öteleyemez. Bölge yeniden şekillenirken paralel yapının çıkardığı cıngarları "madem öyle işte böyle" diyerek sürdürmek isteyen imamına bağlı bürokratlarla hiçbir mesafe almamız mümkün değil.

Siyasi nüfuz ve askeri güç olarak komşumuz olan ABD ile territoric komşumuz Rusya'da ve bin yıldır rekabette olduğumuz İran'da başkanlık var. Üstelik irredentist politikaları olan bu ülkeler aynı zamanda yeni dengeler, yeni ittifaklar kurmak için kıyasıya mücadele ederken, Türkiye hayati önemde kararları TBMM'den güç bela çıkardıktan sonra "acaba Anayasa Mahkemesi, Danıştay ne der?" endişesiyle "kutlu kavga"sınıveremez ve bölgesinde tutunamaz.

Eski Türkiye için mevcut statü yeterli gelmiş olabilir, ancak baştanbaşa coğrafyanın umudu olan Yeni Türkiye için başkanlık sistemi artık kaçınılmazdır.

Başkanlık sisteminden dolayı hızlı kararlar alabilen, seri manevra yapabilen Rusya'nın Ukrayna müdahalesi, ABD'nin zafer sarhoşluğu, İran'ın Şii çemberini genişletme politikası bölgede taşların değil, kayaların, dağların yer değiştireceğini gösteriyor. Ekonomik savaşlar soğuk savaşları aratmıyor, siber saldırılar ekonomiyi esir alabiliyor. Bütün bunlar yaşanırken birileri Türkiye'nin "atadan kalma" hantal sistemle yol alabileceğine inanıyor.

Tarihi fırsatları değerlendiren milletler tarihe malzeme olmaktan kurtulurlar. Başkanlık tarihi bir fırsattır, millet bu fırsatı doğru okuduğu içindir ki Recep Tayyip Erdoğan gibi karizmatik lideri başkan seçti.

@ahmetay_