Başkanlık Sistemi ve Ekonomi
Başkanlık sistemi, tartışmaların daha da yoğunlaştığı bu dönemde itidalli ve milli menfaatler çerçevesinde yaklaşılması gereken bir konu.
Ancak maalesef böyle hayati bir konu bile ideolojik tartışmaların merkezinde kalabiliyor, ülkemizde.
Halbuki, ülkemize ne gibi katkıları olacağı, milli menfaatlere uygunluğu, tarihi ve insani dokumuzla uyumluluğu, ekonomiye olacak kazanımları, idari ve siyasi istikrara katkıları gibi hususlarda tartışılması daha doğru olmaz mı?
AK Parti tarafından başkanlık sistemine ilişkin öneriler kamuoyu ile paylaşıldı. Açıkçası itidalli bir aklın kabul edeceği prensipleri barındırdığını ifade etmem gerek.
Başkanlık sistemi, siyasi ve idari yapıyla beraber toplumsal ve kültürel alanları da ciddi bir şekilde etkileyecek.
Siyaset ve ekonomi önemli derecede pozitif etkileneceku2026
En önemli siyasi kazanım, kanaatimce koalisyonlar dönemini bitirecek olması.
Ülkemizde uygulanan parlamenter sistem kendi içinde bu anlamda önemli "handikaplar, hantallıklar ve istikrarsızlık" risklerini barındırıyor.
Başkanlık sisteminin siyasi istikrarı garanti edeceği, şüphe götürmez bir durum. Güçlü bir siyasi irade ortaya çıkaracak.
Türkiye'nin siyasi yapısında büyük yaralar açan koalisyon dönemlerini, vesayet kurumlarını ve yapılarını tamamen geçmişte bırakacaktır.
Diğer taraftan yüksek medeniyet kurduğumuz dönemlerde her zaman liderlerle beslenen ülke ve milletimiz, bu sistemle tarihsel doku ve kültürel yapısı itibariyle "güçlü lider ve liderlikler" de ortaya çıkaracaktır.
Haliyle güçlü siyasi yapı ve irade ile demokratik güçlü lider ve liderlikler önemli katkılar ve kazanımlar sağlayacaktır.
Daha hızlı karar alma ve alınan kararları daha etkili uygulama imkanı elde edilecektir.
Ekonomiu2026
Ekonomide en kritik ve önemli konu, hızlı karar alınması.
Yürütme organı olarak tek siyasi sorumlu ve yetkili organ olarak ekonomide hızlı karar alma ve hızlı uygulama yeteneği kazanılacaktır.
Parlamenter sistemin kararların alınmasında başkanlık sistemine göre hantal olduğu bir gerçek.
Haliyle ekonomiye ivme katacağı gibi ekonominin basiretini de (en azından bir sonraki seçimlere kadar) artıracaktır.
Yukarıda başkanlık sisteminin güçlü ve etkili siyasi istikrar sağlayacağını belirttim. Bunun ekonomiye en büyük katkısı "güven" olacaktır.
Yatırımcı yatırım kararını daha rahat verecek, yatırımlarının yönünü daha kolay belirleyecektir.
Bütçe harcamaları olumlu etkilenecektir. Özellikle kurumların bütçe uygulamalarının başkanlık sistemlerinde daha etkin ve verimli olduğu görülür. Zira başkan, parlamentodan bütçe onayı alabilmek için bütçeler üzerinde en büyük hassasiyeti gösterir veya göstermek durumunda kalır.
Popülist yaklaşımlar ve yüksek faiz dönemi biteceku2026
Kimileri bilerek ve kasten Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı diktatör, kapalı, popülist bir ekonomi anlayışıyla suçluyor.
Bunun böyle olmadığını 2003-2016 yılları arasındaki ekonomik veriler tüm çıplaklığıyla açıklıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diktatör olduğu yalanıu2026 Bu yersiz suçlamanın komikliğini şöyle aktarayım:
1 Kasım 2015 seçimlerine katılma hakkı kazanan parti sayısı 31. Bu seçimlerden önce Türkiye'de kurulu parti sayısı ise 97. Bu durum önceki seçimlerde de hemen hemen aynıu2026
Yani 97 partinin kurulu olduğu ve bu partilerden 31'inin seçimlere katıldığı bir ülkede üç dönem başbakanlık yaptı. 10 Ağustos 2014 seçiminde de üç aday arasından demokratik yollarla % 52 oyla ve yüksek bir katılımla vatandaşından destek alan bir lider.
Aslında Cumhurbaşkanı hakkındaki bu yersiz algı operasyonları ve dezenformasyon bilinçli ve maksatlıu2026
Kısaca ufak bir bilgi aktarayım: Yetmişli, seksenli yıllarda gelişmekte olan ülkeler, dalgalı kur rejimi uygulamazdı. Bu ülkelerdeki para politikaları dışarıya para aktarmak, borçlandırmak-borç ödetmek üzerine kurguluydu. Bu ülkelerde sanayi yatırım ve ara malı üretimi yoktu. Dolayısıyla bu ülkeler büyüdüklerinde yüksek ithalat ve yüksek enflasyonla karşılaşırdı.
Ancak bu ülkelerde uygulanan Ortodoks İMF programları sayesinde bu süreç, bir müddet sonra "devalüasyona" çarpar ve bu ülkelerin ihraç mallarını sudan ucuz hale getirirdi. Sonra bu ülkelere dönerek yoğun bir kemer sıkma, borç verme ve ödetme kısır döngüsüne maruz bırakırdı.
Bu kısır döngüde bir taraftan da yüksek faizle bu ülkelerin ve devletlerin cepleri boşaltıldığı gibi yatırımların yapılmasına da engel olunurdu.
Tam bir faiz ve soygun ekonomisi.
Bu kısır döngüye maalesef Türkiye de maruz bırakıldı. Ta ki, 2003'e kadar.
Buna itiraz eden ise Cumhurbaşkanı Erdoğan.
İşte Erdoğan'a algı operasyonlarını yapmalarının asıl iki sebebinden biri bu.
Bu faiz ve soygun ekonomisi dışa açık değil kapalı bir ekonomiyi işletir. Finansal ve reel piyasalar işlemediği gibi tekel rantı soygunu işler.
Bu anlayış, uzun vadeli iş ve yatırım olan yabancı sermayeyi de engeller.
Daha katılımcı ve daha demokratik özelliği sayesinde başkanlık sistemi doğrudan ve dolaylı etkileriyle bu kısır döngüyü ve soygun mekanizmasını da tarihe gömecektir.
Yabancı yatırımcıyı cezbedeceku2026
Koalisyon dönemlerinin yabancı yatırımcıları kaçırdığı malumu2026
Yabancı yatırımcılar her zaman siyasi istikrara göre ve siyasi figüre göre tavır alır.
Parçalı bulutlu, puslu dönemler olan koalisyon iktidarları, yabancı yatırımcıyı her zaman kaçırmıştır.
Güçlü ve istikralı siyasi yapı olan başkanlık sistemi, bu yönüyle yabancı yatırımcıları da olumlu etkileyecektir.
Menderes ve Özal dönemini saymazsak koalisyonların hüküm sürdüğü 1950 ile 2002 arasında Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımı 15,1 milyar USD. Önceki yılları hesaba katmazsak bile tek parti hükümetinin olduğu 2009-2015 toplam rakamı ise yaklaşık 90 milyar dolar.
Yani koalisyonlar döneminde Doğrudan Yabancı Sermaye, Türkiye'ye Yabancı Kalmışu2026
Aşağıdaki tablo siyasi ve idari istikrarı temin eden ve ekonomik güveni sağlayan Başkanlık sisteminin gerekliliğini "2002 sonrasındaki siyasi istikrar göz önünde bulundurulursa" çok net bir şekilde ortaya koyuyor.
2002 öncesi ve siyasi istikrarın olduğu 2002 sonrası ekonomik verilerle Başkanlık Sisteminin gerekliliği | |
Gini Katsayısı | |
2002 | 0,44 |
2011-2013 | 0,38 |
Hasta Başına Düşen Yatak Sayısı | |
2001-2002 | 2,31 |
2003-2014 | 2,57 |
Eğitim Harcamaları/Bütçe Oranı | |
2001 | 2,3 |
2014 | 4,2 |
Elektrik Enerjisi Üretim Miktarı (Gkh) | |
2001 | 122.725 |
2014 | 250.381 |
Havayolu Taşımacılığında Taşınan Yolcu Sayısı | |
1975-2002 (23 Yıl) | 150.970.786 |
2003-2014 (12 Yıl) | 324.132.953 |
Otomotiv Sanayii Üretimi (Adet) | |
2001 | 175.343 |
2014 | 733.439 |
Enflasyon Oranı | |
2001 | % 54 |
2014 | % 8,9 |
İhracat | |
2001 | 31,33 Milyar $ |
2014 | 157,6 Milyar $ |
Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı | |
1950-2002 | 15.1 Milyar $ |
2005-2015 | 160,6 Milyar $ |