Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Kasım 2020

Başkan Erdoğan'dan Kıbrıs çıkarması

“Devletlerin dili” konusunda 1-2 yazı yazdığımı hatırlıyorum. Devletlerin dilinin bizim günlük konuştuğumuz dilden farklı olmadığını lakin muhatab/larına verdiği mesaj bakımından farklılıklar arz ettiğini örneklerle anlatmıştım.

Mesela;

Biz Kıbrıs için “Yavru Vatan” derken asla onu küçümseme maksadı taşımadık, aksine bir annenin şefkati ile Kıbrıs’ı sahiplendiğimizi dünyaya ilan ettik. Nitekim Kıbrıslı kardeşlerimiz de Türkiye'ye, “Ana Vatan” dediler. Böylece annelerin, babaların “yavruları” için neleri göze alabileceğini dosta-düşmana duyurduk.

Tarih boyunca Kıbrıs bu milletin ve devletin vazgeçilmezi olmuştu, yine de öyledir. 1974 yılındaki Barış Harekatı Kıbrıs’a ve Kıbrıslı kardeşlerimize olan düşkünlüğümüzün göstergesi idi. Bugün de öyle, Kıbrıs 'Yavru Vatan’dır, vazgeçilmezdir.

Tabi, bazıları sizin dilinizi anlamayabilir! Ya da beğenmeyebilirler. Beğendirme mecburiyetiniz olmasa da onlar için dilinizi daha anlaşılır kılabilirsiniz. Öyle ki ne dediğiniz, niçin dediğiniz, söylediğinizde ne kadar samimi olduğunuz açık ve net bir şekilde anlaşılsın.

15 Kasım 2020 günü Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ile birlikte, kuruluşunun 37. Yıl kutlamaları çerçevesinde Kıbrıs’a, oradan da Maraş’a “Piknik yapmaya” gittiler!.. Piknikte mangal yapıp yapmadıklarını bilmiyorum, lakin Cumhurbaşkanı Erdoğan Maraş'ı ziyaret etmekle kalmadığını, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın Azerbaycan'ı ziyaret etmesini de istediğini biliyorum.

Gördüğünüz gibi devletlerin dili bazen günlük dilden ayrışıyor. Biz ‘piknik’i sadece piknik bellerken, muhataplar bizim, “Buradayız, burada olduk, yine burada olacağız” dediğimiz gayet iyi anladılar.

Doğru anladılar, muhataplarımız zekidirler!

Son yıllarda Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ile ilgili yaşadıklarımız Batı’nın yeni bir kuşatması olduğunu biliyorsunuz. Doğu Akdeniz’de AB ve Arap Şeyhlikleri Yunanistan’ı bila kayd-u şart desteklerken, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız konusunda bile Batı bizi haksız ilan edebiliyor.

İşte Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Sayın Bahçeli ile kuruluşunun 37. yıldönümünde KKTC’yi ziyaret etmesi “devlet dili”dir.

Muhataplarımızın en ince ayrıntısına kadar anladıkları bu dil ile başka ne söyledik?

Dünyada insan denen akıllı varlığın görülüp kümeleşmesi ile birlikte “alan”a sahip olma mücadelesi, sonraki asırlarda verimli toprakları paylaşma mücadelesine evirildi. Bu da savaşlara, büyük savaşlara yol açmıştı. Bu sebeple işgaller, talanlar, katliamlar insanoğlu ile yaşıttır desek yanlış olmaz.

Günümüzde de territoric mücadeleler artarak devam ediyor. Bu mücadele, hem geniş topraklarda hakimiyet kurma, verimli topraklara sahip olma, su, petrol, gaz, altın rezervlerine sahip olma ve başkalarının bu rezervlere sahip olmamaları için veriliyor hem de jeopolitik ve jeostratejik üstünlük sağlama maksadı taşıyor.

Batı’nın saydığımız maksatlarını gerçekleştirebilmesi için öncelikle Türkiye’nin bölgesinde pasif bir politika izlemesi gerekiyordu. Lakin 2000’li yılların başından itibaren Türkiye bölgesi ile ilgilenmeye başladı. Suya sabuna dokunmayan Türkiye, Batılı devletlerin talan işini kolaylaştırıyordu. Ancak artık kendi bölgesinde olan biten her şeyin yarın kendisinin aleyhine dönebileceğini gören bir Türkiye var. Bu Türkiye Batılıların tahammül edemeyecekleri bir Türkiye’dir.

Onların Kıbrıs üzerinden Türkiye’yi sıkıştırma planlarını görmüş bulunuyoruz.

Onların kendi dilleri ile itiraf ettiklerini biz de “devlet dili” ile karşılık veriyoruz.

Onların gizli gizli çevirdiği dolapları biz açık açık başlarına geçiriyoruz…

Kıbrıs’ı tamamen Rumlaştırmak için, malum Öğretmenler Sendikası Başkanı Rum yanlısı bazı Türkleri de devşirerek karşımıza çıkarıyorlar. Biz de onlara cevaben, “Elini ateşe sokmak isteyen varsa buradayız, köz de mangal da hazır, bekliyoruz” diyerek Kıbrıs’a “piknik yapmaya” gittik!

Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Batı’ya APS ile gönderdiği mesajı alan almıştır, almayan var ise başka türlü de belletiriz.