Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
2997.81
BIST 100
9466.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Aralık 2021

Başka seçenek yok

2. Dünya Savaşı’nı kazanan ülkenin, ABD olduğunu herkes gayet iyi biliyor. Elde ettiği ganimetin de KURDUĞU EKONOMİK SİSTEMDEN ileri geldiği malumunuz. Nitekim aralarında Çin, Japonya ve Arap ülkelerinin de olduğu birçok zengin devletin, verdikleri CARİ FAZLALARI, ABD finans sisteminde değerlendirmek ZORUNDA kalmaları bunun en bariz ispatı. Lakin KÜRESEL ODAKLARLA beraber, Türkiye dahil onlarca ülkenin Merkez Bankasını, kendi güdümlerindeki sisteme bir şekilde bağlamalarını da, kurdukları HEGEMONYANIN temel taşları arasında sayabiliriz. Zira bu hamlenin, asıl patron/patronlar adına; Merkez Bankalarını rezerv para, faiz, transfer… vb. işlemler eliyle, kurulan sistemi destekler hale getirmesi ve ülkelerin siyasi manada arıza çıkarmamaları için, bir DİZAYN ARACI biçimde kullanması, bir iddiadan daha fazlasına tekabül etmekte. Yoksa ABD, İsrail ve Avrupa’nın çoğu ülkesinde, faizlerin %1’ i bile bulmadığı, buna karşın kritik önemdeki bazı devletlerin ise YÜKSEK FAİZLE SÖMÜRÜLDÜĞÜNÜ düşündüğümüzde, ortaya çıkan garipliği kim inkâr edebilir ki?

İşte bu noktada Türkiye’nin öteden beri, aynı durumdan mustarip ülkelerden biri olduğunu söylemek mümkün… Belki vesayet odaklarından teker teker kurtulduk, bu geçen 20 sene zarfında. Ama EKONOMİK VESAYETİN pençesinden, bir türlü kurtulamadığımız da koca bir gerçek. O yüzden devletimizin attığı adımlardan rahatsızlık duyanlar, EKONOMİ SİLAHINI üzerimize doğrultmaktan hiç geri kalmadılar maalesef. Birde buna COVİT vesilesiyle dünyadaki tedarik zincirinin kırılması ve artan enerji fiyatlarıyla gelen enflasyon eklenince, işin bir anda çığırından çıktığını yadsıyamayız. Sonuçta Türkiye; ÜRETİP SATTIĞI, para verip ALDIĞINDAN az olması sebebiyle, devamlı CARİ AÇIK veren bir ülkeydi.

Uzun zamandır da DAYATILAN SİSTEM GEREĞİ faiz artırarak, yabancı sermayenin gelmesini sağlasak ta, CARİ AÇIĞIN TIRMANIŞINA engel olamamıştık. Yani faizlerin arttırılmasıyla TL ihracatta rekabet edemediği gibi, ülkemiz borçlanıyor, dolayısıyla da ülkenin kaynakları bir avuç TEFECİ LOBİNİN cebine akıyordu ne yazık ki. Ancak “artık bir şeyler yapılması lazım” denildiği bir dem de, Devletimizin FAİZLERİ DÜŞÜREREK sahaya indiğini hepimiz gözledik. Bu teknik anlamda; ÜRETİM TEMELLİ bir frekansa geçmenin, ihracatı arttırmanın ve gelecek diğer gelirlerle (gaz ve altın çıkarılması, turizm…) CARİ FAZLAYA ulaşmanın ilk hamlesiydi özetle. Tabi Pandami yüzünden kapanan Avrupa ve üretimi düşen ÇİN’deki mekanizmaların, Türkiye'ye akması açısından değerlendirildiğindeyse, zamanlaması bakımından da çok iyi hesaplandığı aşikâr.

Kısacası Türkiye, YENİ BİR YOLA GİRMİŞTİ artık. Bu minvalde Sn. Erdoğan’ın; Türkiye’nin bu boyunduruktan sıyrılması için, PARANIN SAHİPLERİNE “KAFA TUTTUĞUNU” söylemek hiçte abartılı sayılmaz. Belki o nedenle bazı sermaye güçleri, lobiler, medya ve birtakım mahfiller üzerinden; milletin zaaflarını, zayıflıklarını yada korkularını kullandıklarına şahitlik ettik bu süreçte. Fakat ne olursa olsun, “Erdoğan bitti” diye bir yerlere göz kırpanların ve ikballeri uğruna Türkiye’yi felâkete sürükleyenlerin, kendi KİNLERİNDE savrulup gideceğine ise inancım tam. Yeter ki Milli Mücadele döneminde, “BAĞIMSIZLIK İÇİN ÖLÜMÜ YEĞLEYEN” DEDELERİMİZİ kesinlikle unutmayalım.

Yeter ki Çanakkale’de bir yudum suyunu, yaralı ANZAK askerine sunan, ECDADIMIZIN YOLUNDAN hep beraber yürüyebilelim. Yeter ki Milletçe omuz omuza vererek, DEVLETİMİZE GÜVENMEYE devam edelim. İnanın zaten, başka da BİR SEÇENEĞİMİZ YOK. Çünkü aksi bir ihtimal, ALLAH KORUSUN Türkiye’yi engellemek, durdurmak ve yolundan çevirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmek olacaktır. Bunu kim ister ki…?